Bayramda siyasetten uzaklaşabilmeyi başaranlar belki kaçırmıştır. Nur gibi bir “Ekrem İmamoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu Özgür Özel’e karşı ittifak yapacak” tartışmamız oldu. Kılıçdaroğlu’nun kasım ayındaki kurultaydan bu yana kendisiyle ilişkisini normalleştirmek için açık irade beyanında bulunan İmamoğlu’na koyduğu mesafe gün gibi ortadayken, iş ne ara Özel’e karşı “ortak rahatsızlık” ittifakına dönüştü orasını tam anlayamadım. Olur ya, gözden kaçırdığımız bir şey mi var diye sağı solu yoklamadan da edemedim.
Siyasete ve siyasetçiye dair kesin ve keskin cümle kurmamayı tercih ederim. Çünkü dünün ayrık otlarının bir araya gelip başta çiçek tacı gibi şekil alabildiklerini de görmüşlüğümüz var.
Bugün için söyleyebileceğim ise şu; Kılıçdaroğlu’nun yanından hiçbir zaman ayrılmayan ve siyasetini her ne olursa olsun onunla sürdürecekler var. Aynı zamanda karşı kıyıya bir geçip, umduğunu bulamayıp, dönenler de var. Sayıları ne kadar derseniz, sayı veremem ama birkaç nedenle eskisi kadar olmadıklarını söyleyebilirim. Bazıları seçimden sonra ortaya çıkan yeni tabloya bakarak pozisyonlarını güncelleme ihtiyacı hissettiler diyebiliriz.
O ya da bu nedenle, İmamoğlu ve Özel’e tepki duyarak Kılıçdaroğlu çevresinde kümelenenlerin umudu, seçimde başarısız olunması halinde güçlü bir geri dönüştü. Bekledikleri olmadı. Şimdi önlerinde bir fırsat olarak eylüldeki tüzük kurultayı var. Eğer tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirebilirlerse güç gösterisinde de bulunabilecekler. Şanslarını deneyecekler mi gerçekten yoksa yaptıkları bazı manevralarla yoklama mı çekiyorlar, zaman içinde anlaşılacak. Tam bu noktada şunu söylemek de mümkün, CHP’deki bazı yüksek siyaset tasarımcıları yine devrede ve ayak izlerini belli ediyorlar.
Kurultayda Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, onun yönetiminde görev alan iki isimle bu süreçte görüştüm. Edindiğim izlenim; halen Kılıçdaroğlu ile hukukları baki bu isimler bile onun seçimden bu yana sergilediği tavrın doğru olmadığı kanaatinde. Özellikle de onun katıldığı bir TV programında, “Yeniden kurultayda genel başkan adayı gösterirlerse o zaman cesurlar bir adım öne çıksın diyeceğiz” sözüyle verdiği adaylık sinyalinin…
Konuştuklarımdan biri, “Bu adaylık neye karşı olacak? Başarısız bir seçim mi geçirildi?” dedikten sonra, elde edilen sonucun yeni yönetime bir kredi açılmasını gerekli kıldığını belirtti. Bir diğeri, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu’nu yan yana getirerek, bu “başarıdan” kendisi için alan açmaya çalışanlar olabileceğini kaydederek, “Tüzük kurultayında yeni bir PM olursa, yeni bir MYK da olur” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun katıldığı o programla etrafındaki çözülmeyi toparlamaya çalıştığını, kendini hatırlattığını düşünenler de var, yaptığı çıkışın umulan desteğe dönüşmediğini düşünenler de.
Hem İmamoğlu’na hem de Özel’e yakın isimlerle yaptığım görüşmelerden aldığım ortak mesajı ise mealen, “ortalığı bulandırmaya çalışanlar olduğunun farkındayız” olarak özetleyebilirim. Malum bu arada bir de İmamoğlu’nun normalleşmeden, “Özel’in güçlenmesinden” rahatsız olduğu yorumları yapılıyor. Her iki isme yakın kaynaklar bunu doğrulamadıkları gibi (doğru olsa bile doğrulamayacaklarının da bilinciyle) İmamoğlu’nun normalleşme sürecini en başından bu yana desteklediğini, Özel ile de uyumlu bir ilişkisi olduğunu söylediler.
Sonuç olarak belli ki CHP’nin tüzük kurultayı birkaç açıdan yeni bir sınav olacak. Tüzük değişikliğinde içeriğe ne kadar odaklanılabilecek? Değişim mottosu tüzüğe ne ölçüde, nasıl yansıyacak? Kim/kimler nasıl bir pozisyon alacak göreceğiz. O zaman elimizde algılardan daha çok olgular olur, iyi olur.