Yeni bir müfredattan daha çok yeni bir sisteme ve yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardı. MEB bunu göremedi.
Yaşanan sıkıntılar ve eleştiriler de hep bu yüzden. Donanımlı ve mutlu bir gençlik yaratmak hem ülke hem de aileler için çok büyük fedakârlıklar gerektiriyor.
Devlet ve millet olarak hepimiz de bu fedakârlığı fazlasıyla yerine getiriyoruz.
Peki, o zaman nerede yanlış yapıyoruz ki böylesine bir mutsuzluk söz konusu?
Sık sık ‘doğru sandığımız yanlışlar’ yaptığımız için dersek hiç yanıltıcı olmaz…
Yaşam ve üretim odaklı bir eğitim politikası oluşturmak zorundayız.
Bir o kadar önemli diğer konu insan gücü ve istihdam! Sınav ve diploma odaklı eğitimden kurtulmanın zamanı hâlâ gelmedi mi?..
Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük, okumuşları okuduklarına pişman etmektir.
Ne olur bu noktaya gelmeyelim!..
Eğitimciler ne diyor?
Müfredata yönelik değerlendirmeleri samimiyetle kabul etmek gerekir. Hele ki yıllarını eğitime adamış ve eğitimin her kademesinde görev yapmış öğretmenlerden geliyorsa:
Biz öğretmenlerin beklentisi olan ve aslında ülke olarak mecbur olduğumuz bu değişimin öğretmen, veli, öğrenci ve diğer paydaşların da katkısıyla şeffaf ve titiz bir çalışmayla ortaya konması gerektiğine inanmaktayız.
Kimya dersi özelinde her kademede ve proje okullar dahil her türlü okulda çalışmış öğretmenler olarak, dersin tek ihtiyacının uygulama imkânı sağlanacak şekilde laboratuvar ağırlıklı tasarlanması olduğunu düşünmekteyiz.
Lise eğitiminin 8 saat olması nedeniyle, öğleden sonraki derslerde öğrenci motivasyonu giderek düşüyor.
Liselerdeki ders saati sayısı ve çeşidi ile her dersin kazanım sayılarının oldukça fazla olması, öğrencilerin yeteneklerine uygun alanlarda eğitim almaya 11. sınıfta başlamaları ve lisenin zorunlu eğitim kategorisinde olması, öğrenmeyi ve öğretmeyi güçleştiren faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öğrencilerin öğrenme zamanlarının büyük çoğunluğunu sınıf sistemi içinde oturdukları sıralarda geçirmeleri, onları pasivize etmekte ve kalabalık öğrenci sayısına sahip sınıflarda bireysel olarak öğrencilerle ilgilenme imkânı maalesef ortadan kalkmaktadır.
Sistemdeki ders yükünün fazla olması öğrencilerin edindikleri bilgileri zihinsel süreçlerden geçirmesine olanak sağlayacak öğrenme ortamlarının bulunmaması, öğrenme kalitesini düşürmektedir.
Bu bağlamda yeni sistemden beklenti, atölye ve laboratuvar çalışmalarına olanak sağlayacak yeni bir eğitim modeli tasarlanması yönündedir.
Hazırlanan yeni müfredat sistemsel değişikliği beraberinde getirmemiş, derslerin içeriğinde sınıflar arası konu dağılımlarında ileri geri kaydırmalar yönünde olmuştur.
Kimyada 11. sınıfın yükünü hafifletirken 11. sınıfın 1. döneminde sayısal tabanlı öğrenciyi bile zorlayan; gazlar, atomun kuantum modeli ve çözeltiler gibi konuların 9 ve 10. sınıf kademesine kaydırılması ile bu kademelerin yükü azımsanmayacak derecede artırılmıştır.
Yine 9 ve 10. sınıf kademelerinde eklenen sürdürülebilirlik temasına ait kazanımlar da 12. sınıf kademesindeki öğrencilerin dahi anlamakta zorlandıkları nanoteknoloji ve elektrokimya uygulamalarına ait kazanımların bulunduğu bir ünite eklenerek 9. sınıf kademesinin ders yükü fazlasıyla artırılmıştır.
Kısıtlı zamanda 2 saatlik ders planlamasıyla öğrencilerin ortak alanda temel düzeyde kimya bilgisi alarak alan eğitimine yönlendirilmesi gerekirken ortak alanda branşın yükü gerekenden fazla artırılmıştır.
Üniversitelerin ilgili bölümlerinde kazanılması gereken bilgi yükü, lisenin 9 ve 10. sınıf kademesine çekilmiş görünmektedir!
11. sınıfın konu yoğunluğu 9 ve 10’a kaydırılmış, var olan sistemde anca yetişen müfredat anlamsız şekilde yoğunlaştırılmıştır.
Daha pek çok ayrıntı var ve hemen her branştaki öğretmenlerimizin hemen hepsi de gidişattan rahatsız… Görünen o ki taslağı hazırlayanlar, derse giren öğretmenler değil masa başı akademisyenler!..
Özetin özeti: Saha tecrübesi olmayanların hazırladığı “muhteşem” projelerin hiçbiri kalıcı olmamıştır!