Yargıtay’dan boşanma eşiğindeki eşleri ilgilendiren emsal karar

Bir boşanma davasında Yargıtay, emsal bir karara imza attı…

Tarafların birbirlerine karşılıklı olarak boşanma davası açması sonucunda ilk derece mahkemesi “davalı -karşı davacı erkeğin eşi ve eviyle ilgilenmediği, eşine fiziksel şiddet ve cinsel şiddet uyguladığı gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunu kabul ederek, erkeğin boşanma davasının reddine, kadının boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, kadın lehine maddi ve manevi tazminata, tedbir ve yoksulluk nafakasına” karar verdi.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozdu

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, “davacı-karşı davalı kadının evde eş olarak üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, erkeğin boşanma davası açmak da haklı olduğu, erkeğin boşanma davasının kabulü gerekirken, reddi yönünde hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesiyle kararı bozdu.

İlk derece Mahkemesince “dosya Yargıtay’da temyiz aşamasında bulunduğu esnada erkeğin Instagram konuşmaları ile kadınla barışma çabası içerisinde olduğu, eşine çaya davet ettiği, ‘hiçbir şey için geç değil’ diyerek tekrar görüşmek istediğini beyan ettiği, davadan sonra gönderildiği sabit olan mesajların kadına gönderilmesi, boşanma davasındaki olayları hoşgörü ile karşılama sayılabilecek davranışlardan olup af niteliğinde olduğu” gerekçesiyle direnme kararı verdi.

Dosya, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderildi

Hukuk Genel Kurulunca “Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, özel daireye aittir. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya özel daireye gönderilmelidir” gerekçesi ile dosya tekrar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne gönderildi.

‘Barışma teklifi veya görüşmesi af niteliğinde kabul edilemez’

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, dosyayı tekrar ele alarak “Bozma sonrası değişik gerekçe ile kurulan hükme ilişkin yapılan inceleme neticesinde; Mahkemece davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davası, davacı-karşı davalı kadından kaynaklanan kusurlu davranışların, erkek tarafından affedildiği gerekçesiyle reddedilmiş ise de evlilik birliğinin devamı için barışma teklifi veya görüşmesi af niteliğinde kabul edilemez.

Bu halde, davacı-karşı davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek de dava açmakta haklıdır.

Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının da kabulü (TMK m.166/2) ile boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile erkeğin davasının reddi doğru bulunmamış” gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararını tekrar bozarak evlilik birliğinin devamı için yapılan barışma teklifini veya görüşmesini af niteliğinde kabul etmedi.

İHA’nın haberine göre, boşanma davasındaki diğer eşin kusurlu davranışları da boşanma sebebi sayıldı.

“Karar boşanma hukuku açısından yerindedir”

Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan şunları söyledi:

“Boşanma davası süren eşlerden birisi, çoğu zaman evlilik birliğinin devam etmesi için diğer eşiyle tekrar görüşmek istemektedir. Bu iradesini de yazılı mesaj ve sosyal medya yoluyla yansıtmaktadır. Burada önemli olan bu barışma teklifinin veya görüşmesinin diğer eş tarafından olumlu karşılık bulması yani kabul edilmesidir.

Bu barışma teklifinin veya görüşmesinin, diğer eş tarafından olumlu karşılık bulmaması durumunda, diğer eşin boşanma dava dosyasında dayanılan kusurlu davranışları boşanma sebebi olmaya devam edecektir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, ‘barışma girişimi kabul ile sonuçlanmadığından bir aftan söz edilemez’ şeklinde 3 Haziran 2020 ve 11 Kasım 2020 tarihinde kararlar vermiştir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir