Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, TÜRK-İŞ’in düzenlediği toplantıya katılarak, burada yaptığı konuşmada yıl sonunda yeni bir düzenleme yapılacağını ve emekçilerin ne enflasyona ne de sermayenin baskısına karşı ezdirilmeyeceğini duyurdu.
“Yeni bir düzenleme yapacağız”
Bilgin, ortaya çıkan olumsuz şartlara karşı emekçileri korumaya devam edeceklerini bildirerek, “Yıl sonunda da bunu dikkate alarak yeni bir düzenleme yapacağız ve emekçilerimizi ne enflasyona ne de sermayenin baskısına karşı ezdireceğiz.” diye konuştu.
“Dövize talep arttıkça da fiyatı da artıyor”
Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi ve enerji ihtiyacını karşılamak üzere talep ettiği döviz miktarının en önemli sorunlar olduğunu dile getiren Bilgin, şunları kaydetti:
“Her malın talebi arttıkça fiyatı artar, dövize talep arttıkça da fiyatı artmaktadır. Bu yılın sonuna kadar yaklaşık 50 milyar dolarlık bir yük Türkiye ekonomisinin üzerine gelmiştir. Türkiye bugün bütünü ile bu sıkıntılarla karşı karşıyadır. Evet dışarıda enflasyon var ama içerideki enflasyonun bu iki sebebe bağlı olarak daha fazla arttığının altını çizmek istiyorum. Ama bunun karşısında Türkiye’nin imkanları var. Biraz önce çok haklı olarak vurgulandı, Türkiye daha önce karşılaştığı ekonomik sorunları bedelini emekçilere ödettiriyordu, grev yasakları geliyordu, toplu sözleşmeler askıya alınıyordu, işçi örgütlenmelerinin önüne geçiliyordu, reel ücretler düşürülüyordu. Bugün Türkiye çok şükür bütün bu ekonomik baskılara rağmen, enflasyonun tahribatına rağmen asgari ücretini yıllık bazda yüzde 94 artırarak yoluna devam ediyor. Kamu çalışanlarının ücretlerini benzeri bir şekilde artırarak yoluna devam ediyor ve emeklilerini belirli ölçülerde devletin imkanlarını sonuna kadar kullanarak korumaya devam ediyor. Sebebi ne?
IMF programları artık söz konusu değil
Sebebi, Türkiye üretim gücüyle bu sorunları… IMF’nin programları doğrultusunda değil o emekçilere baskı yapan, işçi ücretlerini kısan, reel ücretleri düşüren ve emekçileri baskı altına alan IMF programları artık söz konusu değil. Türkiye onların defterini dürüp tarihin çöp sepetine atmıştır. Bugün Türkiye kendi imkanlarıyla bir ekonomik politika uygulamaktadır ve bu politikanın arkasında Türkiye’nin üretim gücü vardır.”
“Türkiye’nin üretim gücü, bugünkü sorunları aşacak”
AA’nın haberine göre, Türkiye’nin üretim gücünün, bugünkü sorunlarını aşacağının en büyük garantisi olduğunu söyleyen Bilgin, Türkiye’nin dünyadaki negatif beklentilere ve korkulara rağmen üretim gücünü sürdürmesi ve üretim ile bu sorunların üzerinden geçmesi gerektiğini vurguladı.
“Sendikalar demokratik toplumların ürünüdür”
Bilgin, TÜRK-İŞ’in, Türkiye’nin çok partili hayata geçmesinden sonra 1952’de kurulduğunu anımsatarak, “Sendikalar demokrasi ile birlikte varlardır, işçi hareketi demokrasi içerisinde gelişir. Sendikalar ilk kurulduğunda sendikalara karşı patronların negatif bakış açısı vardı. Sadece patronların mı, herkesin birtakım ön yargıları vardı. Mesela sendikaların sosyalist ya da solcu, işte komünist olduğu iddiası vardı. Böyle bir iddia ile karşı karşıyaydı sendikacılar. Oysa sendikalar demokratik toplumların ürünüdür, demokrasinin kurumlarıdır.” diye konuştu.
“Sendikal mücadele bir demokrasi mücadelesidir”
Sendikal mücadelenin aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi olduğunu vurgulayan Bilgin, şunları söyledi:
“Biz emek mücadelesini vatan mücadelesinin bir parçası olarak görürüz. Vatan ve emek, bunlar ayrılmaz bir bütündür. İşçinin emeği vardır ama bir de vatanı vardır. Bunlar ayrılmaz bir bütündür. Ama demokrasi onun üçüncü unsurudur. Emek, vatan ve demokrasi bunların üçü birbirinden ayrıldığı zaman orada ya antidemokratik rejim kurulur ya vatan tehlikeye girer ya da emek örgütleri etkisiz hale getirildiği için orada insan hakları yok olur. Demek ki emek mücadelesi aynı zamanda bir insan hakları mücadelesidir ve temelini oluşturur.”
“Türk işçisinin yiğitçe, Türkiye’deki operasyona karşı meydanlarda çıkıp işgal girişiminin karşısında durdu”
Konuşmasında, 28 Şubat ve 15 Temmuz’a değinen Bilgin, “Ne zaman ki TÜRK-İŞ kalktı 28 Şubat’ta Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan deli gömleğini ve faşizan yönetimi reddetti o zaman TÜRK-İŞ demokrasiye de vatana da ve emeğe de gerçek anlamda sahip çıktı diyebiliriz. Sayın Genel Başkan’ın 15 Temmuz’daki katillere, dışarıdan kumanda edilen cemaat adlı, cemaat falan yok bir istihbarat örgütünün Türkiye’deki operasyonuna karşı meydanlarda çıkıp Türk işçisinin yiğitçe bu darbe girişiminin, bu işgal girişiminin karşısında durduğunu ve haykırmasını da bu mücadelenin bir parçası olarak görüyorum.” dedi.