Dünya yeni bir vahşet çağını yaşıyor… Kendilerini uygarlığın merkezi gören Avrupa ve Amerika… Ne çocukların gözyaşına aldırıyor ne hastane yatağındaki insanların öldürülmesine ne savaş hukukuna ne bir soykırıma…
Savaşların ağası ABD, iki uçak gemisini ve 12 refakat muhribini bölgeye yollamakla yetinmiyor… Bay Baydın da (Joe Biden) uçağa atlayıp İsrail’e iniyor. Ve hastane patlamasına teşhisi şıp diye koyuyor:
“Benim gördüklerime göre patlamaya diğer taraf (İslami Cihad) sebep oldu.”
İsrail kuzeye göç eden sivilleri bile vuruyor.
İran ve Hizbullah yalnızca konuşuyor.
Filistin Cumhurbaşkanı “Hamas Filistin’i temsil etmiyor” diyerek eylemsizliğe kılıf hazırlıyor.
Madalyonun öteki yüzüne geçersek… Soruluyor:
Hamas İsrail’e karşı yıldırım operasyonuna girişirken karşı tarafın hangi canavarlıklara başvuracağını, faturayı en ağır şekilde Gazze’deki masumlara ödeteceğini düşünmedi mi?
Rusya Dışişleri Sözcüsü Zaharova diyor ki: “Hamas saldırısı bir yıldır hazırlanıyordu. ABD ve İsrail’in bilmemesine imkân yok. Bu saldırıya izin verdiler.”
Sosyal medyada Hamas’a eleştiri:
“Her türlü terör faaliyetini yapıp sonra sivil halkın arasına saklanmak. Ve sivil kayıplarla Filistin meselesini gündeme getirmek. Bu kabul edilebilir mi?”
Gazze halkını göçe zorlayan İsrail bölgeyi işgale hazırlanıyor. ABD her türlü vahşeti destekliyor. Yarınlar daha karanlık. Biz mi ne yapalım? Haklıyı savunalım ama diplomatik sınırı aşmadan…
SÖZ
Aynı dinden olmak taraf tutmanın gerekçesi olamaz. Gereken kesinlikle haklı olanın yanında durmaktır. Aynı dinden insanlar da kendi aralarında savaşır. O zaman hangi tarafı tutacaksınız? Tabii haklı olan tarafı…”
(Mehmet Ali Kılıçbay)
ARF
Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapında matematikçimiz Cahit Arf söylemiş şu sözü:
“Öğretim üyesi arkadaşlarımız iyilerdi hoşlardı ama çoğunun bilime dair öyle bariz bir ilgileri yoktu. Asıl hedefleri işte profesör olmak, dekan olmak, senatoya girmek, rektör olmak gibi şeylerdi. Yani bilim peşinde değil rütbe peşinde koşmak…”
KUTLAMA
29 Ekim’e şunun şurasında 10 gün kaldı… Cumhuriyet’in 100. yıl kutlamaları için nasıl bir hazırlık yapılıyor? Son bir iki günde sadece Gazze olayları gerekçe gösterilerek TRT’nin 100. yıl etkinliklerinin ertelendiğini duyduk.
Barçın Yinanç arkadaşımız T24’te Ankara’daki yabancı temsilcilerin 100. yıl kutlamaları için davet beklediklerini yazıyor, bu davetin gecikmesinin merak uyandırdığını anlatıyor. Çünkü normalde, devletler kuruluşlarının 75, 100, 200. yıl dönümlerinde özellikle yabancı liderlerin de katıldığı görkemli kutlamalar yaparlar. Mümkün olduğu kadar çok sayıda ve üst düzey katılım tercih edilir.
Cumhuriyet’in kurucusu parti olan CHP’nin 100. yıl etkinlikleri konusunda hiçbir heyecan sergilememesi de aynı ölçüde garip. Koltuk savaşları yüzünden Cumhuriyet’in 100. yılına vardığımızın farkına varamamış görünüyorlar…
NAR SUYU
Sahte zeytinyağı ile ilgili yazımızda acı bir gerçeği de belirtmiş: “Bir ürünün sahtesi laboratuvarda tespit edilip toplatılana kadar piyasada tükenmiş, halk onu yemiş bitirmiş oluyor” demiştik.
Eczacı okurumuz Ayhan Aksoy gönderdiği notta diyor ki:
“Aynı durum maalesef ilaçlar için de söz konusu… İlaç piyasaya verilir… Tükenir. Ondan sonra da toplatma kararı çıkar.
İlaç piyasaya verilmeden inceleme – analiz yaptırmak çok mu zordur …”
***
Buradan gazetemizde Meltem Güneş’in önceki günkü haberine geçiyoruz…
İhraç edilen 18 ton nar iade edilmiş. Tarım Bakanlığı üzerlerindeki ilaç kalıntıları yüzünden geri gönderilen ürünlerin incelendiğini, eğer zararlı ilaç belli sınırın üzerindeyse ürünün imha edildiğini bildiriyor.
İyi güzel… Ama bu ürünler ihraç edilmeyip iç piyasaya verildiğinde de bir kontrolden geçiyor mu?
Siz en iyisi her türlü meyveyi bir süre karbonatlı suda bekletip öyle yiyiniz…
NOT
X notunda Doç. Fatih Yaşlı demiş ki:
Tezkereye AKP, MHP, İYİP, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA “evet” dedi.
Anayasa değişikliği oylamasında bunun aşağı yukarı aynısının olacağı düşünülebilir.
Yani: Tezkereye CHP “hayır” dedi ama bu “muhalefet” i Meclis’e taşıyan da oydu.”
Özeti: İktidara dolaylı destek…