Uzay hukukuna göre Ay’ın sahibi kim?

NASA ve ESA’nın Artemis programı, 2020’lerin sonuna kadar Ay’da bir ana kamp ve 2030’larda da daha fazla araştırma merkezi kurmayı hedefliyor. Çin Ulusal Uzay İdaresi ve Rusya Federal Uzay Ajansı Roscosmos da benzer tarihler olan 2030’larda kendi Ay üslerini inşa etme planlarını açıkladı.

Bildiğiniz gibi Ay’ın üzerinde şu anda iki ülkenin bayrağı dalgalanıyor… yada daha doğrusu sabit bir şekilde ıssızlığın ortasında duruyor. Biri Amerika Birleşik Devletleri’nin diğeri, Çin’in olan bu bayraklar Ay’a dikilmiş olsa da bu Ay’ın sahipleri olduğu anlamına mı geliyor? Aslında hayır, zira bu alanı düzenleyen uzay hukuku bulunuyor ve uzayda sahipliğin bazı kuralları var. Kurallar, gök cisimlerinin sahipliğini açıkça engelliyor ve kullanımını tüm insanlara serbest kılıyor. Fakat yasal boşluklar, bazır şartlarda mülkiyet hakkını ve madencilik gibi faaliyetleri de izin veriyor.

ESA’da uluslararası kamu hukuku başkanı Alexander Soucek’e göre ulusların veya şirketlerin gerçekten Ay’a, Mars’a veya diğer gök cisimlerine sahip olması mümkün değil; “Bir ulus Ay’a bayrak dikebilir, ancak bunun herhangi bir yasal anlamı veya sonucu yoktur. Bu, hiçbir ülkenin Ay’da egemenlik iddia edemeyeceği veya onu kendi toprağı yapamayacağı Dış Uzay Antlaşması’nda yer almaktadır.” Soucek aynı zamanda bu kanunun SpaceX gibi özel şirketleri de kapsadığının altını çiziyor.

Dış Uzay Antlaşması da ne?

Sovyetler Birliği’nin dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik 1’i 1957 yılında yörüngeyi boydan boya geçtiğinde yepyeni olasılıkların kapıları açıldı. Bu olasılıkların bazıları bilimsel, bazıları ticari ve bazıları da yasalardı. Takip eden on yılın sonunda 1967 tarihinde Dış Uzay Antlaşması (Outer Space Treaty  – OST) hazırlanarak uluslararası uzay hukukunun temeli atıldı. Bu antlaşma kesin bir bağlayıcılık anlamına gelmese de Şubat 2022 itibariyle 112 ülke anlaşmanın tarafları olmuş ve ilkelerini kabul etmiş durumda. Dış Uzay Antlaşması’na göre;
  • Uzayın keşfedilmesi ve kullanılması tüm ülkelerin yararına ve çıkarlarına uygun olacak ve tüm insanlığın ilgi alanı olacaktır.
  • Uzay, tüm devletler tarafından keşif ve kullanım için serbest olacaktır.
  • Uzay, egemenlik iddiasıyla, kullanım veya işgal yoluyla veya başka herhangi bir yolla ulusal tahsise tabi değildir.
  • Devletler, nükleer silahları veya diğer kitle imha silahlarını yörüngeye veya gök cisimlerine yerleştiremez veya başka bir şekilde uzaya konuşlandıramaz.
  • Ay ve diğer gök cisimleri barışçıl amaçlarla kullanılacaktır.
  • Astronotlar insanlığın elçisi sayılacaktır.
  • Devletler, hükümet veya hükümet dışı kuruluşlar tarafından yürütülen ulusal uzay faaliyetlerinden sorumlu olacaktır.
  • Devletler, uzay nesnelerinin neden olduğu zararlardan sorumlu olacaktır.
  • Devletler, uzayın ve gök cisimlerinin zararlı kirlenmesinden kaçınmak zorundadır.

Sahiplik yok ancak mülkiyet ve madencilik mümkün

Şimdiye kadar oldukça iyi ama insanlar Ay’dan veya Mars’tan malzeme çıkarırsa ne olur? Bu madenlerin sahibi olup satabilirler mi? Soucek’e göre bu, önemli bir gerilim noktası. Zira bu konuyu yasal olarak düzenleyen herhangi bir anlaşma bulunmuyor ve burası halihazırda kullanımda olan tüm uzay hukukunun gri bir noktası.

Öte yandan mevcut uzay hukukunda düzenlenmesi gereken daha pek çok konu var. Evet, devletler bir gök cisminin sahibi olamıyor ancak teknik olarak gök cisimlerindeki kaynakları kullanabilir. Yani basit uzay madenciliği karlı bir nokta olabilir. Bununla birlikte İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, bireylerin mülk sahibi olmak için temel bir hakka sahip olduğunu belirtiyor. Bu, varsayımsal olarak, herhangi bir kişinin Ay’da bir ev inşa edebileceğini ve kendisininmiş gibi sahiplenebileceği anlamına geliyor.

Yazımızın sonuna gelirken, güncel hareketlere de bakmakta faydanın olduğunu düşünüyorum. Mevcut uluslararası hukuklara göre devletler veya şirketler uzayda bir cismin sahibi olamıyor ancak uzay madenciliğinin yasallaştırılması ise hızla gelişen bir konu. ABD, 2015 yılında uzay rekabetini koruyan bir yasa çıkardı ve uzay madenciliğini mümkün kıldı. Japonya, Çin, Hindistan ve Rusya da dahil olmak üzere diğer ülkelerde de benzer yasalar üzerinde çalışılıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir