ÜÇLÜ MUTABAKAT: Önemli olan, PKK’nın, bu iki ülkedeki varlığına son verecek, somut eylemlerin görülmesiydi. İktidarın, İsveç ve Finlandiya nezdinde, herhangi bir somut gelişme olmaksızın attığı bu imza, ülkemizin çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tavizdir. Mutabakat metnine göre, verilen sözlerin tutulması için oluşturulacak, üçlü mekanizma, İsveç ve Finlandiya, NATO üyesi olduktan sonra devreye girecek. Bu mekanizmanın, işlememesi durumunda, Türkiye, elindeki NATO kartını kaybetmiş bir biçimde, itirazlarını sürdürmek ve haklı davasını anlatacak, muhatap aramak zorunda kalacak. Türkiye’nin devlet politikası, YPG, PYD ve PKK’nın, bir ve aynı şey olduğu, yani aynı zehirli ağacın dalları olduğudur. Ancak mutabakat metninin 5’inci paragrafı, PKK’yı terör örgütü olarak görürken, YPG ve PYD, Türkiye’ye yönelik, ulusal çıkar tehdidi olarak tanımlanıyor. Üst perdeden atılan kürsü diskurları, her zaman olduğu gibi, yine, müzakere masasında verilen tavizlerle, taçlandırılmış gibi gözüküyor.
EK DEĞİL İKİNCİ BÜTÇE: Dünyanın hiçbir yerinde; enflasyon tahmini 70 puan, kur tahmini ise yüzde 100 oranında sapan, ne bir ülke, ne de bir yönetim görmeniz mümkün değildir. Ama böyle bir rezalete imza atmak giderayak Bay Kriz’e nasip oldu. Bu öngörüsüzlüğün sonucu olarak da, iflasını açıklayan AK Parti iktidarı, ek bütçe istemek zorunda kaldı. Ek bütçe kanun teklifinde; 2022 yılı için, 1 trilyon 751 milyar lira olarak, kanunlaşan Merkezi Yönetim Bütçesi giderlerine, 1 trilyon 80 milyar lira ödenek ilavesi isteniyor. Aslına bakarsanız; bu teklif, ek bir bütçe değil, ikinci bir bütçe teklifidir.
SERMAYE KONTROLÜDÜR: BDDK, şirketlerin kredi kullanımına ilişkin bir karar yayınladı. 15 milyon lira ve üzeri, döviz ve altın cinsi varlık bulunduran şirketler, kredi kullanamayacak. Yani şirketler, ya kredi kullanmaktan vazgeçecekler ya da, enflasyona karşı korunmaktan vazgeçecekler. Lafı eğip bükmenin alemi yok. Bu karar, bir sermaye kontrolüdür.