Axel Springer adı size bir anlam ifade etmeyebilir, Bild ve Die Welt ile Almanya gazete pazarının dörtte birini elinde tutan grup onlar.
Türkiye düşmanlığıyla bilinen bu iki gazete yine son dönemde gemi azıya aldı.
Hamas militanlarına terörist demediği için BBC ile kavgaya giren bu grup, son dönemde Bild üzerinden yine Türkiye’ye saldırıyor.
Üstelik bunu Almanya’daki çifte vatandaşlık meselesi üzerinden yapıyor.
Bunun nedenlerini uzun uzadıya irdelemeye gerek yok, yayın ikeleri arasında İsrail’in ve dünya üzerindeki Yahudilerin çıkarlarının korunmasını öncelik olarak belirlemiş bir grup onlar.
Türkiye, İsrail’i eleştirdikçe, ses, Axel Springer grubundan geliyor.
Bu ahlak sorunlu düşmanlığı görmesi gereken aslında Alman Hükümeti ama kamuoyu desteği yerlerde sürünen bir Başbakan, ana muhalefeti aşırı sağın eline geçmiş bir siyasi partiler bütünü, bu gerçeği görebilir mi, hiç emin değilim…
Texit, Vexit, Calexit
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma referandumunun ardından ABD’de başlıkta kullandığım kısaltmalar çıktı ortaya.
Teksas, Kaliforniya, Vermont, New Hampshire, Hawaii’den oluşan bu beş eyalet aynı zamanda ciddi bir ekonomik gücü de temsil ediyor.
Özellikle Teksas ve Kaliforniya, tek başlarına devlet olsalar, G-20’de kendilerine yer bulabilecek ülkeler.
ABD’de ayrılıkçı hareketler sadece bu 5 eyaletle sınırlı değil.
Şu an 50 eyaletin 40’ında ABD’den ayrılmayı amaçlayan siyasi hareketler var.
ABD, şimdi ya da 10 yıl sonra değil ama 50 ya da 100 sene sonra, Amerika Bölünmüş Devletleri olarak anılırsa kimse şaşırmasın.
Çaya tuz atılır mı?
Eski sömürgeci İngiltere, çayı 2. Charles ile evlenen Portekizli Prenses Catherine’den öğrendiler.
Daha önce çayı ilaç diye içen İngilizler, hem yaygın tüketime başladılar hem de çayı sosyalleşme aracı olarak kullandılar.
Portekizli tüccarlarla Çin’den Azor Adaları’na, oradan Portekiz’e gelip, İngiltere ile özdeşleşmesinin hikâyesi bu.
Yeni sömürgeci ABD’den bir bilim insanının çaya demleme sırasında tuz atılmasını önermesi çok tartışma yarattı.
Aslında o bilim insanı yeni bir buluştan söz etmiyor, Çinlilerin 8. Yüzyıl’da acı tadını almak için çaya az miktarda tuz atmasından yola çıkmış.
Dünyada en fazla çay tüketen ülkelerden biri olarak elbette bu tartışmaya ilgisiz kalmadık ama bilmemiz gerekenleri de atladık.
Çayı biz Ruslardan öğrendik, tıpkı Rusların yaptığı gibi en iyi çay porselen demlikte olur.
En sık yaptığımız hata, demliğe kaynar su dökmek, oysa altta pişen suyu biraz bekletmek ve çayı haşlamamak gerek.
Bir de su çok önemli elbette. Kimyasalı ve kireci az olan sular, çay demlemek için en ideal olanı.
Fakat burada çay adına bilmemiz gereken bir konu daha var.
Üreticiler çay odunlarını ne yapıyor, nasıl kullanıyorlar?
Kimi fabrikalardan hiç çay odunu çıkmaması aslında, bize ne içtiğimize dair çok şey söylüyor da, haklı olarak biz bunu takip edemiyoruz.
İşin bir de siyah boya katılmış kaçak çay boyutu var ki, renk tattan daha mı önemli diye sormadan edemiyor insan…