Türkiye’ye adanmış bir ömür… Erdoğan Demirören 5 yıl önce bugün hayata veda etti

Sadece Türkiye ekonomisine yön vermiş bir sanayici, ilkleri gerçekleştirmiş korkusuz bir girişimci, ufku geniş bir medya patronu ya da spor camiasının tanındık simalarından biri değildi.

O ayrıca mutlu bir aile babası. Torunuyla çocuk olan bir dede. Sanata düşkün bir koleksiyoner. Eğitime önem veren bir hayırseverdi.

Kırım’dan gelip İnegöl’e yerleşen atlı araba ustası dedesi Tatar Hacı Hüseyin’in ardından genç Cumhuriyet’in girişimcilik ruhunu yakalayan babası Şükrü Bey, Sirkeci’de “Kolaylık Oto” tabelasını asarak ilk büyük adımı atmıştı iş dünyasına.

1937 yılında, gözünü İstanbul’da açtı Erdoğan Demirören. Henüz lisede okurken atıldı iş hayatına, bir daha da hiç kopmadı.

Üzerine titrediği ailesi onun için her şeydi. Vatani görevinin ardından, genç yaşta Tülin Çini ile hayatını sonuna dek birleştirdi. Çiftin, Demirören bayrağını farklı alanlarda zirveye taşıyacak üç çocuğu oldu; Yıldırım, Meltem ve Tayfun Demirören.

“İş insanı olmanın okulu yoktu, tek yol var; o da gece gündüz çalışmak!”

Öyle de yaptı:

Geleneklerine ve milletine gönülden bağlı olan Erdoğan Demirören her işinde önce devletinin ve milletinin çıkarlarını göz önüne alarak “Yüzde yüz yerli ve milli sermaye” diyerek çalıştı.

Sanayiciliğe ilk adımı, 1968’de MOTOPAR ile attı. Sonrasında yüzde yüz yerli sermaye ile Milangaz, Parsat Piston, Oto Gaz gibi çeşitli faaliyet alanlarındaki üretim ve istihdamıyla ülke ekonomisine büyük katkı sağladı.

Milli formayı terletecek kadar da sporun içindeydi Erdoğan Demirören. Futboldan voleybola; kupalara, zaferlere, ilklere uzanan coşkularda izi, desteği, vardı hep. 

Doğayla baş başa kalma arzusunu golf tutkusuyla birleştirdi. Yüzlerce sosyal sorumluluk projesine öncü oldu.

Sanat ve koleksiyonerliğe karşı merakını Kahire El-Ezher Üniversitesi Mezunu, İshak Paşa Külliyesi’nde hafızlık yapmış, dört dil bilen bir diğer dedesi Hacı Ahmet Kabataş’tan almıştı. Gençlik yıllarından itibaren tombaktan resme, tekstilden Kur’an’a birçok eserin koleksiyonunu yaptı. Dünyanın dört bir yanından topladığı Türk ve Osmanlı eserlerini ülkeye geri kazandırdı.

Sadece iş hayatı dostluğu değildi onunki, cemiyet hayatının da sevilen simalarındandı.

Ülkesine aşıktı. Ekonominin her dar boğaza girdiği gün, o fedakarlıklarla çıktı ortaya. İş dünyasına seslendi, cesaretlendirdi.

Dostlarının ve iş çevresinin aklında hep “milliyetçi bir iş insanı” olarak hafızalara kazındı.

O bu toprakların ruhu, bu ülkenin efsunlu hikâyesinin satır başlarından biriydi.

Yüreğine, kalbine, cesaretine teşekkürler Erdoğan Demirören.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir