Gülden Çoktan – Dünya Obezite Federasyonu’nun 2035’te erkeklerde, kadınlarda ve çocuklarda obezite yaygınlığına ilişkin tahminler içeren Dünya Obezite Atlası, adeta salgına dönüşen obezitenin gelecekte daha da artacağını ortaya koydu. Obezitenin etkisini ele almak için harekete geçme çağrısında bulunan Atlas raporu, 2035 yılına kadar dünyanın yarısının obezite veya fazla kilo problemi ile yaşayacağını tahmin ediyor.
4 MİLYAR KİŞİYE ULAŞACAK
Atlasta, obezite ve fazla kilonun 4 milyardan fazla insanı etkileyeceği belirtilerek, en hızlı artış görülen grubun çocuklar olduğuna dikkat çekildi. Raporda özellikle çocuklar ve gençler arasında artan obezite oranları, 2020’deki seviyeye kıyasla 2’ye katlanacağı öngörüldü. Türkiye’nin de değerlendirildiği atlasa göre, 2035’te yetişkinlerin yarısından fazlası obez olabilir. Atlasta, çocukluk ve yetişkin obezitesindeki artışın üst seviyelerde olduğu vurgulandı.
Yıllık 4 trilyon dolar
Dünya Obezite Atlası’nda obeziteyi artıran nedenler, “Beslenme tercihlerinde işlenmiş gıda tüketimine yönelme, hareketsizlik, gıda arzı ve pazarlamasını kontrol etmeye yönelik politikaların zayıf olması, kilo yönetimi ve sağlık eğitimini destekleyecek sağlık hizmetlerinde kaynak sorunu” diye sıralandı. Atlasta, dünyada obezite oranlarındaki artışın küresel gayri safi hasılanın yüzde 3’üne karşılık geleceği, 2035’e kadar maliyetinin yıllık 4 trilyon doları aşacağı uyarısı da yapıldı.
Türkiye’de oran yüzde 35
Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği Eğitim Görevlisi ve Obezite Merkezi Direktörü Doç. Dr. Feray Akbaş, 2023 Dünya Obezite Atlası’ndaki tahminleri Milliyet’e değerlendirdi. Dünyada obezite oranının 1975’ten bugüne kadar 3 kat arttığına vurgu yapan Akbaş, 2020’de 5-6 yaş grubundaki 39 milyon çocukta fazla kilo veya obezite bulunduğunu söyledi. Akbaş, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Türkiye’de ise yaklaşık 20 milyon obeziteli bireyin bulunduğunu belirtti. Akbaş, Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması-II (TURDEP-II) çalışmasına göre de, Türkiye’de erişkinlerde genel obezite oranının yüzde 35, kadınlarda yüzde 44, erkeklerde ise yüzde 27 olduğunu bildirdi. Doç. Dr. Akbaş, şunları dedi:
“2035’te 4 milyar obeziteli birey olması bekleniyor. Bu, dünyada normalin üzerinde vücut kitle indeksi oranının yüzde 38’den yüzde 50’ye çıkması demek. Tek başına obezite oranının da yüzde 14’ten yüzde 24’e çıkarak 2 milyar erişkin, adolesan ve çocuğun etkilenmesi öngörülüyor. Obezite oranının 2020-2035 aralığında kızlarda yüzde 8’den yüzde 18’e, erkeklerde de yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkması bekleniyor” dedi.
Çocuklarda yüzde 5 artış
Türkiye için 2020-2035 yılları arasında beklenen yıllık obezite artışı yüzde 2.3, çocuklarda ise yüzde 5 olacağının tahmin edildiğini aktaran Doç. Dr. Feray Akbaş, şunları dedi:
“Avrupa’da 7 ülkeden (Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Litvanya, Almanya, İtalya ve Hollanda) 5000 okul çocuğunu kapsayan çalışmada, Türk çocuklarında obezite görülme sıklığı yüzde 7.7 çıktı. Türkiye, Avrupa’da Romanya’nın ardından 2. sırada yer aldı. 2013 ve 2016’da yapılan çalışmalar karşılaştırıldığında 3 yıl içinde obezitenin yüzde 19.3 arttığı görüyoruz. Kızlarda yüzde 28.8 ve erkeklerde yüzde 13. Özellikle kız çocuklarındaki artışın alarm boyutlarında olduğu görüyoruz.”
Diyabet, karaciğer hastalığı…
Doç. Dr. Feray Akbaş, obezite yani aşırı şişmanlığın artmasında yaşam biçimine bağlı fiziksel aktivitenin azalması, fastfood beslenme, aç olunmadığı halde tüketilen atıştırmalıkların önemli payının olduğuna söylüyor. Akbaş aşırı şişmanlığın nedenlerini ve önerilerini paylaştı:
“Yenidoğan döneminde anne sütüyle beslenmeme/beslenememe, erken çocukluk döneminde yanlış beslenme de obeziteyi artıran faktörlerden. Obeziteye, Tip 2 diyabet, metabolik sendrom, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, yağlı karaciğer hastalığı, uyku apne sendromu, depresyon ve diğer psikolojik sorunlar, hatta bazı kanser türleri de sıklıkla eşlik ediyor. Obezite tedavilerinin uzun, zor ve meşakkatli bir süreç. Bu nedenle obezite tedavi merkezlerinin çoğalması gerekiyor.
Etiketleri inceleyin
Hazır gıdalara yönelik bilinç oluşturulmalı. Yiyecekleri evde hazırlamak en ideali ama tabii ki bu her zaman yapılamaz. O nedenle market alışverişleri için bol bol içerik okumak, sağlığa zararlı içerikleri öğrenip, bunları barındıranları almamak, akıllıca olacaktır. Kalitesiz ve sağlıksız içerikler sadece kiloyu değil, bütün sağlığı etkiler, düzenli olarak tüketildiklerinde de ciddi hastalıklara yol açabilir. Yiyecek kalitesi de her zaman fiyatla doğru orantılı değil. Yüksek fiyatlı olup içeriği istenen standartlara uymayan ürünler de var. Ama etiket içeriğindeki malzemelerin günümüz şartlarındaki maliyetlerine rağmen, çok düşük fiyatlı bir ürün görüldüğünde de mesafeli durmakta fayda var.”
Gıda ve beslenme dersi önerisi
Gıda Mühendisi Ebru Akdağ, okullarda ilköğretimden itibaren gıda güvenliği ve beslenmeyle ilgili bilinç yaratacak derslerin müfredata eklenmesini önerdi:
“Gıda ve beslenme eğitimleri verilmeli. Bilinçli bir tüketici olarak ürünün ne kadar şeker, tuz, karbonhidrat, kalori, protein vb içerdiğini kontrol etmeli ve tüketim seviyemizi buna göre belirlemeliyiz. Gıda katkılarının olmadığı bir dünya, salgınların, israfların, açlığın olduğu bir yer olurdu. Doğru şekilde kullanıldığı zaman kimyasallar ve gıda katkıları bizim dostumuz. Kontrolsüz, yanlış kullanımlar ve doz aşımları sorun oluşturan durumlardır. Bir gıdayı sağlıklı veya sağlıksız yapan etkenlerin başında onu tüketme miktarımız yer alır. Sadece son tüketim tarihine değil, besin değerleri tablosuna da bakılmalı.”
Ucuzu da zararlı pahalısı da
İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, işlenmiş, paketli gıdalara yönelik temkinli olunması gerektiğini anlattı:
“İçinde pek çok katkı maddesi bulunan gıdaları hiç kimseye önermiyoruz. İster bisküvi ister çikolata ister pasta, börek, kek, hamburger olsun. Unlu işlenmiş gıdaları hiçbir şekilde çocuklara önermiyoruz. Bunlar şeker ve katkı oranı çok yüksek olan nişasta oranı çok yüksek olan gıdalar. Bunlar da kalite sorunu olabilir mi? Hiç önemli değil. 10 liralık bisküvi ile de vücuda zarar vermiş olursunuz, 50 liralık bisküvi ile de zarar vermiş olursunuz. Yağ ve şeker olduğu zaman ne kadar kaliteli olursa olsun, fiyatı ne kadar yüksek olursa olsun sağlığa zararlı. Çocuklar, işlenmiş gıdalar, hamur işleri yerine meyve sebze, yumurta, et, kuru yemiş, tavuk eti, balık, bol yeşillik tüketmeli. Egzersiz çok önemli. Çocuklar uzun süredir zamanlarını bilgisayar ve telefon başında geçiriyor. Sağlık açısından son derece zararlı. Uyku çok önemli. Öğrencilerin gece 23:00’te yatıp sabah 07:00’de kalkma rutinleri olmalı. Uyku, vücudun tamir ve rehabilitasyon zamanıdır. Uykuya da çok dikkat etmek gerekir.”