Tencere dibin kara, seninki benden kara… Kulüplerinki o hesap…
Kimse evinin önünü temizlemek istemiyor, komşusunun bahçesindekileri ortaya dökmek için azami gayret gösteriyor. Biri değil, ikisi değil, hemen hemen hepsi…
Somut örnek ver derseniz; biliyorum ama ispatlayamam. Hani, yıllar önce, “Rüşvetin belgesi mi olur?” denmişti ya, bunların hepsi belgeli oysa… Bir kulüp yönetimi çıksın, “Benim çift sözleşmeli hiç futbolcum yok” desin, ellerinden öpelim. “Çekmece sözleşmeler”, bir ortaya dökülse…
Hani, “vergi kaçırmak” ile “vergiden kaçınmak” arasında en önemli fark; birinde yasa dışı yollar kullanılırken, diğerinde hukukun arkasına dolanarak suça bulaşmamaktır ki; ikisi de para ödemez ya da az öder.
İşte kulüpler de, “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” misali, yasal ancak etik olmayan yollarla çok şeyden kaçınmaktadırlar.
Futbolcuların maaşlarını az gösterip, vergiyi azaltırlar. Ayrıca, “harcama limitleri”ne daha az takılırlar. Kulüp Lisans Kurulu’ndan daha çabuk geçerler, daha fazla transfer yaparlar, Bankalar Birliği’nden de, hızlıca vize alırlar.
Hani, bankaların konsorsiyumundan kurtulmak istiyorlar ya… Tabii ki ödedikleri faizden kurtulmak açısından bu zorunlu… Ama, inanın sadece istedikleri bu değil… Daha rahat “at oynatabilmek” için… Daha fazla “borca batmak!” için…
Biliyorum, birçok taraftar, “Biz şampiyon olduktan sonra, bana ne” diyecektir. Birçoğu, “Biz muhasebeci miyiz?” diye kulak ardı edecektir. Ama yarın, elde avuçta ne varsa kaybedince, gelen yardımlar kesilince ne olacak? Ya kulüpleri, kupaları satacak duruma gelirse?
Örnekler mi? Çoook… Anadolu’da birçok takım battı, arkasından “Yeni” diye başka bir isim üretip, bir kez daha battı! Yakında kulüp isimlerin başına yeni sıfatlar ekleyerek, üçüncü kez batmanın eşiğine gelecek durumda olanlar bile var.
İsimlerinin yanına, herhangi bir firmayı bile koymaktan imtina eden büyükler, sırtlarına “sırtlanların postu”nu koyabiliyor, üstelik, yutturma reklamların avukatlığını da görev addedip üstlenebiliyor. Kendi şirketlerinde, “kılı kırk yaranlar”ın, konu kulüp olunca, “kılı bile kıpırdamıyor”.
Kulüplere yardımcı olduğunu düşünen Futbol Federasyonu, yarın, onların düştüğü çaresizlikleri karşısında bir şey yapamıyor. Örnekler o kadar bol ki; Kayseri, Adana Demirspor, Samsunspor, Akhisarspor, Altay, Giresunspor, Denizlispor, Kardemir Karabük gibi takımlar bir çırpıda sayılırken, Malatyaspor’un ardından kurulan “Yeni Malatyaspor”un FIFA’daki dava dosyasının sayısını başkanı bile sayamıyordur.
Peki bunları kim bu duruma getirdi? Suçlu kim? Onlar mı, onlara göz yumanlar mı? Ya da birlikte mi?
Endüstriyel futbolun uşağı olacağınıza, rahmetli Süleyman Seba’nın deyimiyle, “Türk fitbolu”nun efendisi olsanız, daha iyi değil mi?
Özbek’in yerinde olmak istemezsiniz
119 yaşında olmakla övünen Galatasaray’ın yönetimi, belli ki, o gurur verici tarihini, tozlu rafların arasında bir sayfalar olarak görüyor.
Her zaman “örnek camia” olarak gösterilen Mektebi Sultani’nin öğrencileri, bugün “karaborsa bilet”, “illegal bahis” gibi Galatasaray ile yan yana bile gelmeyecek, gelemeyecek bir takım kliklerle karşı karşıya…
Doğru ya da yanlış, bilemeyiz! İki ‘suç’ da, yargının güçlü kollarında… “Nereden geldi, nasıl geldi, kim söylentileri çıkardı, kim ortaya attı, doğru mu?” gibi soruların cevabı, mutlaka soruşturmalar sonucunda ortaya çıkacaktır.
Ancak Başkan Dursun Özbek, iki büyük yol ayırımı ile karşı karşıyadır. Adları bu kirli olaya karışanlar ya da yasa dışı olduğu iddia edilen sponsoru Galatasaray’a getirenler, en azından kendisi tarafından bilinirken, onları yanında tutsa, “kollama, koruma” görevini üstlenecek; davalar sonuçlanana kadar el çektirse, şimdiden suçlu ilan edecek.
Gerçekten zor bir durum… Bana katılacağınıza inanıyorum, Özbek’in yerinde olmayı kimse istemez.
Hak arama çok pahalı
Türkiye Futbol Federasyonu’nun atadığı Merkez Hakem Kurulu, yer yarıldı içine girdi sanki… Hakemlikte her şey toz duman, Başkan Ferhat Gündoğdu belki de geldiğine bin pişman… – mı acaba? –
İlk operasyonunu, ilk görev yaptığı 8 Mart 2023’te yapan Gündoğdu, futbolun yargısıyla geri gelebilenlerle hesabını görmek için mi tekrar koltuğa oturdu bilemeyiz. Ancak, “derinlemesine temizlik” yaparken, olabildiğince adil olabiliyor mu, işte onu görüp hissedebiliriz.
Futbolun yargısı Tahkim Kurulu’nda da, “kim haklı, kim haksız” ortaya çıkaracaktır. Bunu diyoruz ama, birçok kişi de, “Tahkim, TFF Yönetimi’nin sözünden çıkmaz” diyerek, şimdiden enseyi karartmış durumda…
TFF’nin, “hak arama” müessesesini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Üst klasman hakemi ya da gözlemcisi, 10 bin lira vererek Tahkim Kurulu’na itirazını anlayabilirim. Ancak, aynı parayı bölgesel hakem ya da gözlemci nasıl verecek? Üstelik, davayı kazansa bile, TFF Yönetimi’nin kararı olduğu için bu para geri ödenmeyecek.
Keşke, “hak arama” bu kadar pahalı olmasa…