Elon Musk, 210 milyar dolar serveti ile günümüzün en zengin kişisi belki ama tüm zamanların en zengin insanı o değil. Bu unvan 400 milyar dolar serveti ile 1312-1337 yılları arasında Mali’de hüküm süren kral I.Musa’ya ait
Kurban Bayramı ve hac günleri yaklaşıyor. Yapmış olduğu hac yolculuğu ile ardında unutulmaz izler bırakan Mali Kralı Mansa Musa İslam tarihinin önemli karakterlerinden biri ve şimdiye kadar tespit edilmiş en zengin insan olarak biliniyor.
Mali dilinde ‘Mansa’ ‘Kralların Kralı’ demek. 14.yy’da Mali Kralı olan Musa, dünya tarihinin bilinen en zengin insanı. Bugün Elon Musk 210 milyar, Jeff Bezos 202 milyar dolar servetiyle dünyanın en zengin kişisi. Mansa Musa’nın serveti ise 400 milyar $’a denkti. Forbes dergisinin yayınladığı milyarderler listesinin tepesinde Elon Musk ve Amazon’un kurucusu Jeff Bezos yer alıyor. Musk, günümüzün en zengin kişisi belki ama tüm zamanların en zengin insanı o değil. Bu ünvan 1312-1337 yılları arasında Mali’de hüküm süren kral I.Musa’ya ait. University of California Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Rudolph Butch Ware, “Musa’nın servetiyle ilgili son yıllarda elde ettiğimiz bilgiler o kadar nefes kesici ki, ne kadar zengin ve güçlü olduğunu tam olarak bilmemiz mümkün değil’’ diyor. Benzer şekilde ABD merkezli web sitesi Celebrity Net Worth, Mansa Musa’nın servetinin 400 milyar dolar civarında olduğunu hesapladı. Bu servetin kaynağı ise altındı. Krallığının sınırları bugünkü Senagal, Mali, Burkina Faso, Nijer, Gine ve Fildişi Sahili’ni kapsıyordu. Musa’nın hüküm sürdüğü bu geniş coğrafya oldukça zengin yeraltı kaynaklarına sahipti. Bu kaynakların en değerlileri ise kuşkusuz altın ve tuzdu. British Museum’un bir raporunda, Mansa Musa döneminde Eski Dünya’da işlem gören altının yarısının Mali Krallığı’ndan geldiği yazıyor.
Mansa Musa Hac Yolunda
Mansa Musa’nın Mekke Yolculuğu Musa inançlı bir Müslümandı. Hicaz ziyareti için Sahra Çölü ve Mısır üzerinden Mekke’ye gitti. Yola 60 bin kişiyle çıktı. Kafilede askerler, üst düzey yöneticiler ve hizmetliler yer alıyordu. Kafiledeki binlerce deve ise 80 ton saf altın taşıyordu. Mansa Musa zorlu ve uzun bir yolculuğun ardından Mısır’a ulaştı ve Kahire’de üç ay konakladı. Kahire’de konakladığı bu zaman diliminde halka o kadar çok altın dağıttı ki, tüm Mısır, Suriye ve Orta Doğu’da altın fiyatları bu bolluk nedeniyle dibe vurdu. Altının bu bolluğu ile fiyatlarda oluşan düşüşün bölgeye maliyeti günümüz hesabı ile 1,5 milyar dolara denk olarak hesaplanıyor. Yaşanan ekonomik çöküş nedeniyle Musa’nın hac dönüş yolunda tekrar Kahire’ye uğrayarak, piyasadaki altının bir kısmını toplamaya çalıştığı aktarılıyor. Mansa Musa hac yolculuğu sırasında cuma günleri uğradığı her şehirde bir cami yaptırdı. Mısır Kahire’de Memluk Sultanı Muhammed bin Kalavun ile görüştü. Sultanın hazinesine bolca bağış yapınca, konaklaması için Karafe semtinde Musa ve maiyetine büyük bir saray tahsis edildi.
Batı Afrika’nın Zengin Devleti
1280 yılında doğan, 1312 yılında tahta çıkan Mansa Musa 1337’de 57 yaşında öldü. Öldükten sonra tahta geçen oğulları Mali Krallığı’nın geniş topraklarını bir arada tutmayı başaramadı ve krallık dağılma sürecine girdi. Gao, Niomi ve Timbuktu krallığın en önemli şehirleriydi. Mansa Musa hüküm sürerken güneyde altın madenlerine ve kuzeyde tuz topraklarına giden ticaret yolu rotasına kesin olarak hakimdi. Zenginliğini de buna borçluydu. Döneminde altın-tuz ticareti Sahra ortasındaki Timbuktu’da toplanıyordu. Bu nedenle Timbuktu ticaret rotasındaki diğer tüm kasaba ve şehirler gibi bolluk, bereket içindeydi. Büyük ölçekli altın, tuz ve fildişi, ticareti bölgeyi sürekli kalkındırıyordu. Musa, 1324 yılında çıktığı Hac yolculuğunda işte bu nedenle büyük bir serveti yanında götürmüştü. Mısır, Mekke ve Medine’de dağıttığı altınlarla alt üst olan piyasayı dönüş yolunda yine piyasadan kredi ile Mali’de geri ödemek üzere altın toplayarak düzene sokmaya çalıştı. Bu, o dönemde tek bir bireyin altın değerini bu derece etkileyebildiği yegâne olaydı.
Bilim ve Kültür Şehri Timbuktu
Musa’nın himayesi altında Timbuktu şehrinin artan zenginliği ile bir cazibe merkezi haline geldi. Bu zenginlik devrin en bilinen şairlerinin, bilim insanlarının, din alimlerinin Timbuktu’ya gelmesini sağladı. Hatta Endülüs’teki Reqonquesta’dan kaçırılan çok sayıda el yazması da getirildi. Bu noktada Mali Krallığı ile Endülüs’ün, özellikle de Granada Nasri Emirliği’nin ilginç bir ilişkisine değinebiliriz. Malum, Granada Endülüs’te en son düşen ve İspanyolların en son geri aldıkları şehir. Diğer Endülüs şehirlerinin aksine Granada neden uzun süre ayakta kalabildi?
Bilge Kral Mansa Musa
Mansa Musa büyük camiler, geniş kütüphaneler ve medreseler inşa ettirdi. Çok sayıda Arap bilgin ve mimar Musa’nın hac dönüşünde onunla beraber Timbuktu’ya gitti. Musa ilmi ve alimleri himaye etmiş ve İslamın Afrika’da yayılmasını sağlamıştı. Sınırsız servetini iyiliğe harcadı. Topraklarında yaşayan genç öğrencileri Fas medreselerine eğitim görmeleri için gönderdi. Mimar Ebu İshak İbrahim es-Sahili’yi Timbuktu’da Djingareyber Ulu Camii’ni ve kendi kraliyet sarayını yaptırdı. Djingareyber Camii bugün hala ayakta duruyor. Dokuz sıra kare direk içeren caminin içinde 2.000 kişi aynı anda ibadet edebiliyor. Mimar Es-Sahili, pişmiş tuğla ve çamuru inşaat malzemesi olarak burada kullandı. 660 yıllık eski bir gelenekle inşa edilen Djingarey’in çamur konstrüksiyonu varlığını sürdürüyor.
Kâşifleri etkiledi
Musa’nın efsanevi hac yolculuğu, beraberinde dünya tarihini değiştirecek pek çok olayı da tetikledi. Avrupalı tüccarlar hiç bilmedikleri bakir Afrika’ya gözlerini iştahla çevirdi. 1488’de Portekizli kâşif Bartolomeu Dias kıtanın kıyılarını dolaştı ve Ümit Burnu’nu keşfetti. Dias’ı, 1497 yılında Vasco da Gama izledi. Yapılan keşifler sonucu kıtanın detaylı bir haritası çizildi; Mali İmparatoru Mansa Musa, ölümünden iki yıl sonra Angelina Dulcert’in çizdiği haritada resmedildi. Bu keşifle ticaret yollarının güzergâhı dramatik biçimde değişti. Afrika’ya iştahlanan Avrupa, coğrafi keşiflerle birlikte bu topraklara akın etti. Sömürgeleştirmenin ilk girişimleri bu dönemde gerçekleşti. Keşifler ve işgallerle Afrika’nın huzuru bozuldu ve tüm doğal zenginlikleri bugün gelişmiş
Batı’nın eline geçti. Ölmeden önce Mekke’ye yerleşmek istemişti ancak ömrü buna yetmedi, Mali’de vefat etti. Rahmet olsun.
Granada Emirliği’nin Ardındaki Güç
Bu sorunun cevabı Endülüs Granada Emirliği’nin İspanyollara ödemek zorunda kaldığı yüksek haraçtı. Bu haraç altındı ancak Granada’daki Nasriler’in bu altını ödeyebilecek bir gelir kaynakları, madenleri ya da ticaretleri yoktu. Haraç olarak ödenen altın Mali Krallığı’ndan geliyordu. Afrika’daki Müslüman Mali Krallığı, Avrupa’daki Nasri Emirliği’ne altın yardımı yapıyordu. Böylelikle de İspanyollar Granada’ya saldırmıyor, şehri kuşatmıyorlardı. Ta ki altın kesilene kadar. Sonrasında da Endülüs’ün ilim mirasına da Mali, Timbuktu sahip çıktı. İspanyolların, Engizisyon mahkemelerinin yakıp, yok etmesinden korkulup Timbuktu’ya kaçırılıp kurtarılan el yazmaları, yüzlerce yıl sonra Timbuktu’yu basan teröristlerin elinden kurtarabilmek amacıyla İspanya’ya götürüldü.
Malililer denizciydi
Mali Krallığı denizcilikle de yakından ilgileniyordu. Mansa Musa’nın babası ‘yeni limanlar ve ülkeler bulmak amacıyla’ okyanusa açılmış ama bir daha geri dönmemişti. Musa o dönmeyince tahta çıkıp kral olmuştu. Latin Amerika’da Brezilya’da bir koloni kurdukları iddia edilir. Denizcilikle, yeni limanlarla ve deniz ötesi topraklarla ilgilenen Mali Krallığı Avrupalı harita yapımcılarının da dikkatini çekti. 1375 tarihli Katalan haritasında Mansa Musa, Batı Afrika’nın ortasında tahtında otururken sağ elinde bir altın külçesi tutar halde gösterildi.