Hopkins Uygulamalı Fizik Laboratuvarı (APL), NASA’nın onayını alarak Dragonfly drone’nun tasarım ve geliştirme aşamasında son evreye geçecek.
Neden Titan’a gidiliyor?
Jüpiter’in Europa’sı ve Satürn’ün Enceladus’u da dahil olmak üzere güneş sistemimizdeki bazı buzlu uyduların kalın buzlu kabuklarının altında yer altı okyanuslarını barındırdığına inanılıyor. Titan, güneş sistemimizdeki en büyük ikinci uydu ve güneş sisteminde kalın atmosfere sahip tek uydu olarak ön plana çıkıyor. Aynı zamanda dünya dışında sıvı nehir ve göllere sahip tek gök cismi olma özelliğini de taşıyor. Titan’ın atmosferi de tıpkı dünya gibi azottan oluşuyor ve az miktarda da metan bulunuyor. Ayrıca dünyadakine benzer şekilde yağmur yağıyor. Ve bu büyüleyici uydunun yüzeyinde organik moleküllerin de olabileceği düşünülüyor. Dolayısıyla keşfetmeye değer bir yer.
Dragonfly, Titan’a ulaştığında birçok alete sahip olacak. Kameralar, sensörler ve örnekleyici sondalar ile organik bileşikleri arayarak Titan’da yaşam olup olmadığını araştıracak. Aynı zamanda prebiyotik kimyasal yapının ne durumda olduğunu da inceleyecek.
Zorlu testlere tabi tutuluyor
Tabiki bu uzay görevi çok büyük mühendislik zorlukları içeriyor. Herşeyin kusursuz çalıştığından emin olmak için drone birçok teste tabi tutuluyor. Örneğin Kaliforniya çöllerinin Titan’ın yüzeyine benzer kumlu toprağında drone’un yönlendirme, navigasyon ve kontrol sistemleri test ediliyor. Rüzgar tünelinde de uçuş sistem testleri gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda özel inşa edilen Titan’ın atmosferik koşullarını taklit eden odada Dragonfly, sıcaklık ve basınç testlerine de tabi tutuluyor.
Başlangıçta, Titan görevinin 2027 yılında yapılması planlanıyordu ancak bütçe sıkıntıları sebebiyle 2028’e sarktı. Herşey yolunda giderse Dragonfly, Titan’dan edindiği bilgilerle bize yeni ufuklar açabilir.