Öğrencilerinin resim değil hayal öğretmeni, Güney Afrika’daki Xhosa (Kosa) Kabilesi’nin insanları için de onların dilinde verdikleri isimle bir ‘mamzo’ yani ‘genç anne’ olan Burcu Cunneen, standart bir eğitimci olmadığını söylüyor. 2016 yılında resim konusunda kendini yetersiz hisseden çocukların kendilerine güvenmelerini sağlayan ve kazan dairesinin dibindeki atıl bir depoyu okulda öğrencileriyle resim sınıfına çeviren Cunneen, “Benim müfredatım çocuktur. Ben o yolda onun ihtiyaçlarına göre metotlar geliştirir, önce çocuğun kırılmaz önyargılarını kırar, ardından onunla birlikte resim yaparım. Yoksa bir çocuğa resim öğretmek ne haddime! Ben yetişkinlerin onlar üzerindeki karamsar yansımalarını kaldırmakla mükellefim. Öğretmenliğimi yaparken Fethiye Ölüdeniz’de bir ilke imza atarak tescilli ilk yerel sabun markamı kuracak kadar da gözü karayım” sözlerine yer verdi.
‘TEK BAŞIMA, BEYAZ BİR KADIN OLARAK ORAYA GİRDİM’
Burcu Cunneen’in Afrika kıtasına gitmek ve orada yaşamak ise en büyük hayaliydi. Ancak gittiğinde kendisini bambaşka bir atmosferin içerisinde buldu. “Afrika’daki siyah ve beyazın dünyası bir kavanozun içindeki su ve zeytinyağı gibi, çalkalarsan iç içeler ama bıraktığın an asla birbirine karışmayan apayrı iki dünya gibi” diyen Burcu bir müddet sonra böyle bir düzende yaşayamayacağını fark etti. Kendisinin deyimiyle Yörüklüğün verdiği inatla hiçbir beyazın cesaret edip girmediği, can güvenliğinin olmadığının söylendiği yere tek başına beyaz bir kadın olarak girdi.
Bu süreçte çok yargılandığını da söyleyen Burcu Cunneen, “Ben onlara Ege’nin üzüm bağlarından çıkıp gelen o küçük Burcu’nun heyecanıyla, ananemin insancıllığıyla, topraklarımın ve genlerimin baskın ne duygusu varsa onlarla bakıyor, o duygularla sarılıyordum. Bu sarılma, bu bakış oradaki kadınlar ve çocuklar için bir ilkti. Ben orada kabul gördüm” diye konuştu.
‘KÖY ENSTİTÜSÜ BENZERİ BİR SİSTEM KURDUM’
Burcu Cunneen Township’te kadınlara ve çocuklara öncelik veren köy enstitüsü modelinde bir eğitim sistemi kurdu. Bu, hem zanaat ve sanat öğreten hem de üreten ve ürettiğini bölgeye gelen turistlere pazarlayan piramit şekliyle ilerleyen eğitim planıydı. O süreçte sadece gönüllülük esasıyla tam zamanlı olarak çalıştı. Çok geçmeden bölge halkı da onu çok sevdi ve Xhosa (Kosa) dilinde bir isim verdi. O artık ne ‘beyaz kadın’ ne ‘Türk kadın’ ne de ‘Burcu’ idi. O, Güney Afrika’nın en ucundaki bu bölgede, 39 yaşında yeniden doğmuş Afrikalı Yörük kızı ‘Mamzo’ yani ‘genç anne’ idi.
Cunneen’in yürüttüğü işler kısa sürede çok takdir gördü. Güney Afrika’nın devlet televizyonu SABC de yaptıklarını ana haber bültenlerine taşıdı. Johanesburg Uluslararası Havaalanı’nda yürüttüğü ‘Terapi Art’ projesini ise kısa filme aktarılarak pek çok yerde gösterildi.
‘RAMAZANDA HER HAFTA 10 AİLEYE ERZAK DAĞITTIM’
Bu arada kendisine bir de iş teklifi geldi. İstenilen şey insanların işe giderken güvenliğini sağlamak için kameralı elektrik direkleriyle gözetlenecek yürüyüş yolunun zeminine mozaik resimler yapılmasıydı. Burcu Cunneen 24 metrekare uzunluğunda mozaiklerin yapımını 10 kadına 1,5 ayda öğretip işi bitirtti. Kadınlar ise bu işten kazandıkları parayı birleştirip bir beton ev kiraladılar ve orayı bir eğitim enstitüsüne çevirdiler. Bu süreçte pek çok ihtiyacın giderildiğini dile getiren Burcu, “Ramazan ayıydı ve sosyal medyadan başlattığım kampanyaya dünyanın dört bir yerinden bağışlar yağdı. Bir yandan kadınlara meslek eğitimi veriyor, diğer yandan yapılan işin kalitesini koruyor ve 10 ailenin erzaklarını her hafta dağıtıyordum. Bölgenin en ücra noktalarına bile elimi kolumu sallayarak tek başıma gidiyordum” şeklinde anlattı.
‘BİR SÜRELİĞİNE DİYE GELİP KALDIK’
Yoğun çalışma sürecinde Türkiye’ye gelemediği için vatanına ve ailesine özlemi bir hayli artan Burcu Cunneen, bir bavul ve iki çocuğuyla o coğrafyadan çıkarken başına nelerin geleceğinden hiç haberi yoktu. “Bir süreliğine diye geldiğimiz vatan topraklarında, pandemi sonucu tüm kapılar kapanınca bizim de hayatımız içinden çıkılmaz bir hal aldı” diyen Burcu, “Çocukların ilkokula başlaması gerekti. İkameti Türkiye’ye almamla Afrika vizelerimiz de yanmış oldu ve ben öylece kalakaldım” ifadelerine yer verdi.
’10’LUK ÇİVİ NEDİR BİLMEZKEN EVİMİ RESTORE ETTİM’
Afrika’ya gitmeden önce 2014’te satın aldığı, Fethiye’nin en uzak dağ köyü Faralya’daki arsasında bulunan 100 küsur yıllık virane taş köy evini restore eden Burcu Cunneen, burada kendine yeni bir hayat kurdu. Köy halkının kendisine inanmadığını söyleyen Burcu, “Ben 10’luk çivi nedir bilmezken, tam bir cahil cesaretiyle bu restorasyon işine daldım. Çocuklarım Daisy Cansın (9) ve Aslan Patrick (8) her aşamasında yanımdaydılar. Bulduğum 5 usta ile sabah akşam demeden bu evi 5 ayda restore ettik” deyip ekledi:
“Özüne sadık kalarak yol almayı öngördüm. Derenin taşıyla derenin kuşunu vurdum diyebilirim. Mesela lavabo almadım. Evin etrafındaki koca kayayı spiralle kesip, hiltiyle kırıp, zımparayla düzleyip mutfak ve tuvalet lavabolarını yaptım. Evin banyo ve tuvalet kapılarının ahşaplarını kendime has bir motifle spiral kullanarak oydum ve kendi el emeğim kapılarımı kullandım. Evimin hiçbir yerinde günün trendi fayans kullanmadım, çünkü bugünün trendi 5 yıl sonrasının rüküşü olacaktı. Herkes böyle bir ev restore edebilir, neden edemesin. Köylülerin tabiriyle kadın başıma ben bile ettiysem.”
Köyde yaşamanın kendisi için şantiye hayatıyla başladığına değinen Burcu Cunneen, “Köy hayatına yabancı değilim ama zorluk Fethiye’ye en uzak köy oluşumuzda. Köyde bakkal, eczane, kafe, hırdavatçı hiçbir şey yok. Faralya Köyü harika bir yer, kadınları çok çalışkan. Muhtarın hanımı Zeliha, köyün çiçekçisi Burcu, köyün en çalışkanı Sevgi, mutfak konusunda en marifetlisi İlkay, kilim dokumada hocam olacak olan Behice anam, köyümüzün kitap kurdu Pınar ve iki çocuk annesi olduktan sonra köyde ingilizce öğrenmeye meraklı örnek kadın Mürşide… Onlardan ekim, dikim mevsiminde zeytin toplama, tarhana kaynatma, domates sosu yapma gibi çok şey öğreniyorum” açıklamasını yaptı.
‘BİR GÜN MOTORUMLA DÜNYAYI DOLAŞACAĞIM’
Afrika’da yürüttüğü köy enstitüsü projesini köyde de hayata geçirdiğine dikkat çeken Burcu Cunneen, “Amerika’dan Aşkın Hanım ve ailesi gönüllü köyümüze geldiler ve köyün ilk yaz okulunu açtık. Satranç, İngilizce, matematik, resim gibi birçok alanda dersler verdik. Muhtarımız Hasan Bey ile köyümüzde bir ilki başlattık. 29 Ekim’de tüm köy bir araya gelip kazanlarda keşkekler kaynattı. İmamlar, Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimiz için dualar okudu. Ben rahmetli anneannemin el dikimi mor bindallı kezbence gelinliğini giyip köyün önüne düştüm. Dev Türk bayraklarını Babadağ’ın eteklerinden köyümüzün okuluna kadar taşıdık ve artık bu bir köy geleneği oldu. Şimdi 100’üncü yılımızı kutlayacak oluşumuzun heyecanını yaşıyoruz. Köyün erkekleri de yaptığım işe, verdiğim emeğe çok saygı duyuyorlar. Onların da bir nevi Burcu ablası oldum” detaylarını verdi.
Burcu Cunneen geçimini ise Ölüdeniz’de 2006 yılında kurduğu, bölgenin ilk tescilli yerel sabun markasından sağlıyor. Bunun yanında restore ettiği küçük bir evi de misafirlerine günlük olarak kiralıyor. Geleceğin ise kendisi için belirsiz olduğunu söyleyen Burcu, “Bir hayalim elbette var. Bir gün motorumun üstünde kulağımda Barış Manço’nun sesi ve çocukluğumda kurduğum düşlerin heyecanıyla dünyayı dolaşacağım. İnsanların hayallerine, hayatlarına dokunmak beni çok mutlu ediyor. Bunu içimde bir tohum gibi her daim yeşertiyor, umudumu ve heyecanımı seyahatle birleştirmekse muhteşem olur diye düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.