GÜLDEN ÇOKTAN İstanbul – İstanbul’da da 20 bin tarihi eser deprem riskiyle karşı karşıya. Bu yapıların geleceğe sağlıklı bir şekilde aktarılması için bir an önce deprem riskine karşı önlem alınması gerekiyor. Bu amaçla çalışmalarını hızlandıran İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise, uyguladığı karbon lifli polimer sargıyla tarihi yapıları olası depremde ayakta tutmayı planlıyor.
Tercih ediliyor
Megakentte 35 bin 234 tarihi kültürel miras alanı olduğunu ve bu yapılardan 20 bininin deprem riskiyle karşı karşıya olduğunu belirten İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Oktay Özel, yöntemi Milliyet’e anlattı: “Kagir duvarlar için kolay uygulanabilir olması ve duvarların yapısal kapasitesini artırması nedeniyle yöntemi sık tercih ediyoruz. Deprem sırasında mevcut kagir duvarlar, içinde demir donatı olmadığı için hasara açık. Bizim sıva içerisinde uyguladığımız bu lifli polimer donatı duvarın dağılmasını engeller. Karbon esaslı olanı vardır. Cam esaslı olanı vardır. Bazalt esaslı olanı vardır. Kamuoyunda en çok karbon esaslı kullanıldığı için karbon elyaf diye tanımlanır ama literatürde karşılığı lifli polimer donatılı sargılamadır. Biz tarihi yapılarda bunu onlarca yıldır kullanıyoruz.”
“Anıt yapıları restorasyonda bizim kullandığımız çok sayıda güçlendirme yöntemi var. Bunlardan en önemlisi bizim duvar enjeksiyonu dediğimiz duvar boşluklarını, zamanla oluşan boşlukları dolduran, tarihi yapının dokusuna uygun bir harç uygulaması. Bunu çok sık kullanırız. Çelik elemanlarla gergileme, kılıçlama uygulamasını çok sık kullanırız. Yakın zamanda kamuoyu bunu Yerebatan Sarnıcı’nda gördü. Orada uyguladığımız paslanmaz çelik çubuklarla gergi kılıçlama uygulamamız vardı. Bu tarihi yapılarda çok sık kullanılan uygulamalardan bir tanesidir. Dünya mirası kara surlarında bunu kullanıyoruz. Çünkü burçlar hayli hasarlı durumdaydı.”
‘Yanlış restorasyon ve güçlendirme’
İBB Miras ekibi olarak yürütülen restorasyon ve güçlendirme çalışmalarında 2017 yılında Kültür Bakanlığı, İBB, İPKB, VGM, İcomos’un birlikte hazırladığı “Tarihi Yapıların Deprem Risklerinin Yönetimi Kılavuzu”nu esas aldıklarını söyleyen Oktay Özel, şunları anlattı: “Biz yürüttüğümüz restorasyon çalışmalarında bu kılavuzu esas alırız. Ama ne yazık ki bu kılavuz unutulmuş durumda. Kullanılmıyor. Türkiye genelinde yürütülen restorasyonlarda da kullanılmıyor. O nedenle yanlış güçlendirmeler ve restorasyonlar yapılıyor. Bu yanlış yapılan restorasyonlar da ne yazık ki afet anında yıkım olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kılavuzun önemi şu: Türkiye’deki tarihi yapıların güçlendirilmesi deprem yönetmeliğine tabi değildir. Bunun temel sebebi tarihi yapılara yapacağımız müdahalenin sınırlı olması. İstanbul gibi bir deprem kentinde güçlendirme yapmak gibi de bir zorunluluğumuz var. Hangi yöntemlerle tarihi yapının özgünlüğünü bozmadan güçlendirme yapılabileceğini o kılavuz çok net tanımlıyor. Ne yazık ki geçirdiğimiz altı yıllık süreç içerisinde kimse bu kılavuzdan haberdar değil. Kimse bu kılavuzu okumuyor.”