Stray – İnceleme: “Keşke tüm oyunların ana karakteri kedi olsa”

PlayStation 5’in çıkışından birkaç ay önce PlayStation’ın, The Future of Gaming isimli bir canlı yayını oldu ve bu etkinlikte hem PlayStation’ın yüksek bütçeli oyunları hem de PlayStation 5’in tasarımı ilk kez gösterildi. Normal olarak da bu saydıklarımın en çok konuşulması bekleniyordu ancak bağımsız bir oyun hepsinin önüne geçerek büyük bir popülerlik kazandı. Bu oyunun popülerliğinin sebebi de bir kedi oldu. Evet, Stray isimli oyundan bahsediyorum. Stray duyurulduğu günden bu yana bir hayli merak edilen bir oyun oldu ve oyun sonunda çıkışını yaptı. Ben de bir süredir oyunu oynuyorum ve yaklaşık 10 saatin ardından oyunu bitirdim. Peki Stray bu kadar beklentiyi karşıladı mı, kedi olmanın ötesinde oyun bizlere neler sunuyor?

Öncelikle şu bilgi ile incelemeye başlamak istiyorum. Stray’de kontrol ettiğimiz kedi, BlueTwelve Studio’nun sahiplendiği kedi düşünülerek tasarlanmış. Bu keyifli bilginin ardından incelemeye geçebiliriz.

Stray, cyberpunk atmosfere sahip hikâyesiyle ön planda olan bir macera oyunu. Oyunun hemen başında ailesinden ayrı düşen bir kediyi kontrol etmeye başlıyor ve antik bir gizemi çözmeye çalışarak ailemizin yanına dönmeye çalışıyoruz. Oyunun hikaye kısmı bana göre oyunun en öne çıktığı nokta. Daha oyunun ilk dakikalarından sizi oyuna bağlayan, merak ettiren ve içine çeken bir yapıya sahip. Spoiler olmaması adına hikayeden bahsetmek istemiyorum ama distopya seven birisiyseniz bu oyunu seveceğinizi de söyleyebilirim. Özellikle açık dünyada gezerken evrene ve geçmişe dair bulduğunuz bilgilerle hikaye sizi daha da içine çekiyor.

Oyunun bir diğer öne çıkan noktası şüphesiz kedi olmak. Bir kediyi yönetme mekaniğini oyuna gerçekten güzel yedirmişler ve özellikle kedi hareketleri çok güzel gözlemlenmiş. Kedilerin yaptığı kenarda duran şeyleri aşağı itme, sağı solu tırmalama gibi şeyleri yaptıkça insan, oyundaki kediyi tutup sevmek istiyor. Böyle bakınca gerçekten oyun bir hayli tatlı ve dediğim gibi kediyi oyunun evrenine iyi bir şekilde entegre etmişler. Ancak bu taraftaki sıkıntı da bir oynanış mekaniği olmaması. Ne yazık ki ana karakterin kedi olduğu bir oyunda güzel bir platform mekaniği beklerdim ancak ne yazık ki yürüme simülasyonu olmaktan çok uzağa gidememiş oyun. Bir yere zıplayacağınız zaman uzaktan zıplayamıyorsunuz, köşeye gidip tuşa basıyorsunuz animasyonla kedi kendisi zıplıyor.

Platform mekaniğinin olmaması dışında oynanış mekaniği de ne yazık ki çok bulunmuyor. Bulmacalar ile biraz zenginlik katılmak istenmiş ancak bulmacalar da öyle sizi zorlayan veya düşünmenizi sağlayan bulmacalar değil. Bu yüzden bulmaca çözerken de sadece tuşa basıyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Mekaniklerin olmaması sebebiyle ara ara gelen aksiyon sahneleri de sadece tuşa basıyormuşsunuz hissinden daha fazlasını sunamıyor. Tüm bunlar da ne yazık ki oyunu yürüme simülasyonuymuş gibi bir hale sokuyor. Evet, gerçekten de kediyi kontrol etmek çok keyifli ve güzel hissettiriyor ancak kediyi ana karakter olmaktan çıkardığımız zaman oyun bizlere pek bir şey sunamıyor. Ama tekrar tekrar belirteyim kediyi kontrol etmek çok keyifli ve güzel yapılmış. Bu yüzden oyunda kedi olmaktan fazlasını beklemezseniz keyifli bir deneyimle karşılaşırsınız.

Grafik ve ses konusu da benim bu oyundan büyük beklentimin olduğu bir kısımdı ancak burada da ne yazık ki beklediğimi çok bulamadım. Görsel anlamda oyun güzel tasarımlara sahip ve evren cyberpunk dünyayı güzel yansıtıyor. Açık alanlarda karşılaştığınız grafikler de gayet yeterli ancak kapalı alanlarda, özellikle oyunun ilk kısmında bir az hayal kırıklığına uğradım. Ancak burada bile ortalamanın üstünde olduğunu söyleyebilirim, sadece yeni nesil hissini bana veremedi.

Ses konusunda oyun gerçekten başarılı, özellikle istediğimiz zaman kediyi miyavlatabilmek çok tatlı olmuş. Ancak müzik konusunda oyun bana göre bir hayli başarısız. Hatta oyunun en başarısız olduğu nokta. Atmosfer için ambiyans parçalar var yalnızca ancak onlar da öyle çok akılda kalan cinsten değil, daha çok otel lobisinde çalan parçalara benziyor. Bu oyundan çok daha akıldı kalıcı tekrar tekrar açıp dinlediğimiz şarkılar beklerdim.

Sonuç

Genel olarak toparlamak gerekirse Stray, 10 saatlik keyifli bir deneyim sunuyor. Özellikle kedi olmak çok sık görmediğimiz bir şey olduğu için Stray diğer oyunlardan net bir şekilde ayrılıyor. Ancak kedi olmanın dışında hikaye hariç oyun çok da bir şey sunamıyor. Eğer kedi olma fikri size güzel geliyorsa (bence oyun bunu çok güzel yapmış denenmesi gerek) veya güzel içine çeken bir hikaye arıyorsanız bu oyuna bakabilirsiniz. Ancak güzel bir oynanış mekaniği arıyorum kedi olmak yetmez derseniz de ne yazık ki aradığınızı bulamayacaksınız.

Stray şu anda PC, PlayStation 5 ve PlayStation 4 üzerinde erişilebilir durumda. Oyun ayrıca PlayStation Extra, Deluxe veya Premium üyeleri için PS Plus kütüphanesine ücretsiz bir şekilde eklenmiş durumda. Son olarak oyunun Türkçe altyazı desteği sunduğunu da belirtelim. Sırf bu yüzden bile bir şans verilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir