MÜJDE IŞIL- Televizyondaki komedi şovuyla evlerimize konuk olan Onur Buldu kılıktan kılığa, tiplemeden tiplemeye girerek sadece tanınmakla kalmadı, seyircinin gönlünü de fethetti. Sinemada da sıklıkla izliyoruz kendisini. Çünkü Buldu, klasik TV şöhretlerinden olmamakta kararlı. Bir yandan mizah yeteneğini sergilediği komedi filmlerinde rol alırken bir yandan da bağımsız filmlerde, alışılmışın dışındaki karakterlerle perdeye geliyor. Yeni filmi “Tebessüm”deki gibi… Hasta babasının peşinden farklı bir maceraya atılan Mustafa rolünde Buldu, o sempatik yüzünü deforme ediyor ve şaşırtıcı bir performans sergiliyor. Biz de bu vesileyle Onur Buldu ile hem yeni filmi hem de oyunculuk kariyeri üzerine söyleştik.
*Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi, yeteneğiniz başkaları tarafından mı keşfedildi?
Oyunculuk çocukluk hayalim değildi. Nasıl oyuncu olunacağına dair bir fikrim bile yoktu açıkçası. Ama çocukken insanları izlemeyi ve onların hayatlarını tahmin etmeyi çok severdim. Nasıl bir baba? Ne iş yapar? İnsanlara nasıl davranır? Keşke bir günlüğüne onların hayatını yaşayabilsem diye düşünürdüm. Genelde arkadaşlarım ve okuldaki öğretmenlerim tarafından bu alana yöneltildim. Selim Taylan Ertuğrul’la tanıştıktan sonra başladı maceram. Oyunculuğu meslek olarak yapmaya o zaman karar verdim.
*Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde eğitim aldınız. Oyunculukta alaylı ve mektepli ayrımına nasıl bakıyorsunuz?
Oyunculuk eğitimi çok zor ve çetin bir yol. Asla tamamlanamayan bir eğitimden bahsediyoruz. Oldum diye düşündüğünüz an gerilemeye başlarsınız. Bu işi gerçekten iyi yapmak istiyorsanız eğitim almak zorundasınız. Ama eğitimden kastım sadece üniversitede alınan eğitim değil. Bir ustadan eğitim almak da sizi yetkin kılar. Alaylı veya okullu diye bir ayrıma inanmıyorum. Bu işi iyi yapmak için ne kadar emek ve mesai harcandığına bakıyorum.
*Oyunculukta usta olarak gördüğünüz isimler kimler?
Sıkı bir Bülent Emin Yarar hayranıyım.
*Komedi ile bütünleşmek, oyuncu için bir konfor alanı mı yaratıyor yoksa yeni denemeler için sınırlar mı koyuyor?
Bence ne istediğinize bağlı. İki türlü de bakabiliriz. Eğer bu işi sadece maddi kaygılarla yapıyorsanız bir konfor alanı. Çünkü komedide biraz sivrildiyseniz bu alanda çok teklif gelir. Ama diğer taraftan baktığımızda da denemek istediğiniz rollerde bazı sınırlar koyuyor. Ben Güldür Güldür’den bu yüzden ayrıldım. Konfor alanımdan çıkmak istedim. Çünkü yeni şeyler denemek istiyorum. Öğrenmeyi çok seviyorum. Özellikle sinemada yeni şeyler denemek istiyorum. “Tebessüm” de bunlardan biri. Her saniyesinden zevk alarak içinde olduğum bir iş.
‘Başaramama gibi bir lüksüm yok’
*“Tebessüm” filmindeki Mustafa karakterini canlandırmayı kabul ederken motivasyonunuz neydi?
Bir filmi kabul ederken ilk dikkat ettiğim şey kendi rolümün iyi olup olmaması değil, tüm karakterlerin ve senaryonun nasıl olduğudur. “Tebessüm”deki her rol çok ince düşünülmüş ve üstüne çalışılmıştı. Bir karakter bana acaba bunu oynamayı başarabilir miyim diye düşündürüyorsa hemen kabul ederim. Çünkü kabul ettikten sonra başaramama gibi bir lüksüm yok. Ve bence bir oyuncu böyle gelişir. Kendinize meydan okumak zorunda kaldıkça yapabildikleriniz artar.
*Sinemada çoğunlukla sizi komedi filmlerinde izledik. “Tebessüm”de ise sizinle bütünleşmiş ‘komik’ imajının tersi bir rolle bir anlamda ters köşe yapıyorsunuz.
“Tebessüm” ilk değil. Daha önce “Martı”, “Saf”, “Dört Duvar”da oynadım. Yüzeysel olmayan karakterleri oynamak her oyuncu gibi beni de çok heyecanlandırıyor. Komediden çok farklı bir ritim. Ama bu ritmi anladıkça ve tattıkça yepyeni pencereler açılıyor içimde. Bu işi neden yaptığımı hatırlatıyor bana.
*Yeni projelerinizde tür ve karakter açısından özellikle tercih edeceğiniz ya da etmeyeceğiniz kriterler neler?
Benim için türden ziyade senaryo önemli. İyi bir komedi filmi de iyi bir dram kadar heyecanlandırıyor beni. Sinemada, bağımsız filmlerde rol almaya devam etmek istiyorum. Bunun için birçok şeyden de fedakârlık yapıyorum. Enerjim yerinde olduğu sürece komedi türünde de ilerlemeye devam edeceğim.
‘Gişede avantaj, bağımsızda dezavantaj’
*TV’de komedi programındaki tiplemelerinizle tanındınız. Televizyonla gelen şöhreti sinemada ve/veya tiyatroda sürdürmek ne kadar zor?
Tiyatro özelinde konuşursak, televizyonda iş yapıp tanınmak sizin oyunlarınızın bol seyircili olmasını sağlıyor. Bu bir gerçek. Tabii ki yaptığınız işin niteliği de bunu sürekli kılıyor veya tam tersi bir duruma sebep oluyor. Yani televizyonda kazandığınız seyirci kitlesini tiyatroda sürdürmek istiyorsanız iyi işler yapmak zorundasınız. Sinemaya gelirsek; televizyonda olmak sizi, gişe filmlerinde tercih edilmeniz için avantajlı bir duruma getiriyor. Fakat bağımsız filmlerde de bir dezavantaj sağlıyor. Sanırım yönetmenler TV’de komedi yapan oyuncuları başka bir şekilde kodluyor. Ya inandırıcı bulmuyorlar ya da filminin derdini bu oyuncuların seyirciye geçiremeyeceğini düşünüyorlar, bilmiyorum. Bu fikri kıran örnekler var tabii ama bir dezavantaj yarattığı konusunda yanılmadığımı düşünüyorum.