Sıfır evini tek kuruş almadan açan madenci: ‘Ölmeseydi Oruç ablayı getirecektim’

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Mustafa Keten, 1982 yılında Amasya’nın Aktaş Köyü’nde dünyaya geldi. Dört kardeşi olan Mustafa’nın annesi ev hanımı, babası ise çiftçiydi. Lise eğitimini tamamlayan Mustafa, babasıyla birlikte çiftçilik yapmaya başladı. 22 yaşına geldiğinde ise hayatını Aslıhan Keten ile birleştirdi. Çiftçilik yapıyordu ancak hayat şartları o yıllarda çok zordu. İş aramaya başladı. Amasya’da maden ocakları vardı ancak madencilik meşakkatli bir meslekti. Madende çalışmak Mustafa için son seçenekti ancak başka çaresi de yoktu. 2008 yılında Amasya’nın Suluova ilçesindeki bir kömür madeninde çalışmaya başladı. Eşi ve üç çocuğu ile mutlu bir hayatı vardı. Mustafa, merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 büyüklüğündeki depremde ise yine yerin altında vardiyadaydı. Amasya’da da deprem ciddi şekilde hissedilmişti ancak 11 ilde taş üstünde taş kalmamıştı. Mustafa, 6 Şubat gününü şöyle anlattı:

“İş yeri sahibi enkaz altında kalanları kurtarmaları için öncelikle madenin arama kurtarma ekibini deprem bölgesine gönderdi. Mesaim bittiği için ben de evime gittim. Öğle saatleriydi. Yemek yiyecektik. Deprem oldu. Yani 7.6’lık depreme Amasya’daki evimde hissettim. Yaşanılan ikinci deprem sonrası yıkımların artması sonucu iş yerinden yeni bir haber geldi. Yaklaşık 60 kişilik bir ekibin hazır olması gerektiğini söylediler. Depremin ikinci günü yola çıktık ve gece saat 03.00 gibi Adıyaman’a vardık. Hemen depremin yerle bir ettiği Umutkent Sitesi’ne gittik. Üç bloklu sitede enkaz altında kalan iki kişiye ulaştık. İlerleyen saatlerde ise canlı olan bir kadına daha ulaştık. İsmi Oruç’tu. Ben ona ‘Oruç abla’ diye hitap ediyordum. 4 gündür enkaz altında olan Oruç ablayı gördüğümde boğazına kadar molozlara gömülüydü. Benden su istedi. Enkaz altında kalan birine su verilmemesi gerektiğini biliyordum. Ferahlatmak için yüzüne su sürdüm. Yaklaşık olarak 6 buçuk saat boyunca onu enkazdan çıkarmak için mücadele ettik. Sonunda da başardık.”

‘ÖLMESEYDİ ORUÇ ABLAYI AMASYA’DAKİ EVİME GÖTÜRECEKTİM’

Madenciler kara gün dostuydu. Göçüğün ne demek olduğunu en iyi onlar biliyordu. Mustafa ve arkadaşları da 9 gün boyunca Umutkent Sitesi’nde arama-kurtarma çalışması yaptı ve 43 hanelik siteden 9 kişiyi canlı olarak çıkarmayı başardı. Mustafa, deprem bölgesindeyken Amasya’daki eşini aradı. Burada insanların durumunun çok kötü olduğunu ve bir şekilde onlara yardımda bulunmak istediğini söyledi. Eşi bu durumu memnuniyetle kabul etti. Mustafa’nın düşüncesi, enkazdan sağ salim çıkardığı Oruç ablasını Amasya’daki evine götürmekti. Tedavisi bittikten sonra arabasıyla gelip onu hastaneden alacaktı. Ancak bu, hiçbir zaman gerçekleşemedi. Çünkü yaşlı kadının hastaneye götürülürken kalbi durmuş ve hayatını kaybetmişti.

Oruç ablasının ölümüne çok üzülen Mustafa, deprem bölgesinin atmosferini solumuştu bir kere… Depremzedelerin yardıma ihtiyacı vardı. Bir şeyler yapmalıyım diye düşündü ve eşine deprem bölgesinden ‘çocuk sahiplenelim’ teklifinde bulundu. Eşi kabul etmişti ancak bu sürecin uzun sürdüğünü öğrendiler. Depremzedelere yardım etmek için başka yollar aramaya başladılar. Tabii geç olmadan da buldular.

“Ben, eşim ve 3 çocuğum Kerimoğlu Köyü’nde tek katlı baba yadigarı bir evde yaşıyoruz. 14 yıl boyunca maden ocağında çalışıp biriktirdiğim tüm parayla iki yıl önce Amasya’nın Suluova ilçesinden sıfır bir daire aldım. Evin eşyalarını almıştık ancak kombi gibi birtakım eksikleri vardı. Bunları da bugünkü şartlarda tamamlamak oldukça zor. Maddi olarak buna hazır değildik ancak evimizi depremzede aileye açmaya manevi olarak hazırdık. Bu durumu bir şekilde çözmemiz gerektiğini düşündük ve yaklaşık 50 civarındaki küçük baş hayvanımızın bir kısmını satarak evin eksiklerini tamamladık.”

Aslıhan Keten (solda) – Gülcihan Yüksel (ortada) – Mustafa Keten (sağda)

SIFIR DAİRELERİNİ DEPREMZEDE AİLEYE AÇTILAR

Mustafa ve eşi Aslıhan’ın, sıfır daireleri için hiçbir kira beklentisi yoktu. Aksine depremzedenin başka eksikleri için de canla başla yardımcı olmaya hazırlardı. Çift, yakınlarından Gülcihan Yüksel ve üç çocuğunun Amasya’da ev aradığını öğrendi. Hemen onlarla iletişime geçti. Gülcihan’ın eşi polisti. Eşinin görevi dolayısıyla 15 Ağustos’ta Hatay’a taşınmışlardı. Depreme de burada yakalandılar. Gülcihan deprem anında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Bir anda gelen güm sesiyle neye uğradığımızı şaşırdık. Küçük kızım bağırmaya başladı. Eşim, hepimizi çocuk odasına bazanın yanına topladı. O esnada odadaki eşyalar devrilmeye başladı. Yaşanan sarsıntılar sonrasında eşim, ‘Ölme ihtimalimiz çok yüksek, sağ kalanlar birbirlerine sahip çıksın’ dedi. Ben de eşime, ‘Öyle şeyler söyleme bir şeyler yap’ dedim. Bulunduğumuz odanın kapısı kilitlendi ancak odanın duvarı yıkıldığı için salondan çıkış yapabildik. Üstünü üç, altını üç kat kilitlediğim dış kapım ise açıktı. Biz ve apartmandaki herkes aşağı inmeye başladı. Bazı komşularımızın kapısı kilitlendiği için çıkamadılar onlara yardım ettik. Merdivenler moloz yığınıydı. Beşinci kattan aşağı inmeye çalışırken yine güçlü bir şekilde sallanmaya başladık. Eşim, ‘Kimse arkasına bakmadan aşağı insin’ diye bağırdı. Çok şükür sağ salim bir şekilde tüm apartman aşağı inmeyi başardık.”

‘EV ARAMAKTAN ÇOK BUNALMIŞTIM’

Depremzedeleri dışarıda ise şiddetli bir yağmur bekliyordu. Gülcihan ve üç çocuğu bir gece Hatay’da kaldıktan sonra baba evi olan Amasya’ya gitti. Polis eşi ise onlarla birlikte gelmedi. Çünkü Adıyaman’da yardıma ihtiyacı olan çok sayıda insan vardı. ‘Onlara yardım etmeliyim’ diye düşündü. Gülcihan 10 gün baba evinde kaldıktan sonra ev aramaya başladı. Babası bu durumu hoş karşılamamış, ‘Bizim yanımızda kal’ demişti ancak Gülcihan çocuklarının ders çalışırken rahat etmesini istiyordu. Hemen ev aramaya başladı. Ev ararken de birtakım kriterlere (yeni bina olması, altında dükkan olmaması gibi) dikkat ediyordu. Çünkü o ve ailesi depreme yakalanmış, ölümle burun buruna gelmişti. Gülcihan, çok ev bakmış ancak istediği gibi bir yer bulamamıştı. Bu durum onu bunaltmıştı. Ancak arkadaşından gelen telefon Gülcihan’ı bir nebze de olsa rahatlattı. Çünkü istediği kriterlerde bir ev vardı.

‘MANEVİYATI ÇOK YÜKSEK İNSANLAR’

Yakınları Gülcihan ile Mustafa’yı bir araya getirdi. Gülcihan evi kiralamak istediğini söyledi. Mustafa, madenci olduğunu, kendisinin de deprem bölgesinden geldiğini, içinde bulunduğu zor durumu çok iyi anladığını söyledi. Mustafa ve eşi ile karşılaşmasının büyük şans olduğunu söyleyen Gülcihan, “Mustafa abi, bu evde istediğimiz kadar kalabileceğimizi söyledi. Kirasını ödemimi de kabul etmedi. Mustafa abi ve eşi büyük bir hevesle sıfır ev almış. Ben bir kadın olarak sıfır evimde kendim oturmak isterdim. Aslıhan abla ise bizim oturmamızı istedi. Maneviyatları çok yüksek insanlar. Evin içinde ankestraden salon takımına kadar her şey var. Aslıhan abla, bunların hepsini kullanabileceğimizi söyledi. Ancak ‘Asla kullanmam’ dedim. Mustafa abi bizi çarşıya götürdü. Dükkanları gezip evin eksiklerini aldık. Temizliğini yapıp iki gün içinde de oturduk. Allah onlardan razı olsun” dedi.

“Hayata sıfırdan başladık. Kızlarım için, eğitimleri için inşallah iyi olur. Büyük kızım fen lisesi mezunu, Sinop’ta ilköğretim matematik öğretmenliği okuyor. Ortanca kızım lise 3’üncü sınıfta. İki kızım da çok başarılı bir öğrenci oldular, hep takdir getirdiler. Oğlum 6 yaşında, ana sınıfında. Benim için en büyük miras onların meslek sahibi olmaları. 22 yıllık evimdeki her şey gitti, hayata yeniden doğmuş gibi başlıyoruz. Sağlığımız yerinde şükür, çaba ve gayretle hayata tutunmaya devam edeceğiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir