Meltem Günay – Kadınlara yönelik şiddetin tüm dünyada ve Türkiye’de çok önemli ve acil bir problem olmayı sürdürdüğünü söyleyen Bahçeşehir Üniversitesi Eşitsizlik ve Kapsayıcılık Komisyonu Başkanı ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Melis Yelsalı Parmaksız, pandemi, uluslararası çatışmalar ve krizler nedeniyle şiddet tablosunun daha da ağırlaştığını söyledi.
Rakamlar korkutucu
Küresel verilerin kadınların yüzde 30’unun yakın partnerleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddet ya da partnerleri olmayan kişiler tarafından cinsel şiddet eylemlerinin en az birine ya da ikisine birden maruz kaldıklarını gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Parmaksız, “Şiddet en fazla yakın partner tarafından uygulanıyor. Partneri olan kadınların yüzde 27’si yakın partneri tarafından fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Türkiye’de ise kadınların yakın ilişkide oldukları erkekler tarafından maruz bırakıldıkları fiziksel şiddet yüzde 36 düzeyinde. Yani her üç kadından biri yakın partneri tarafından fiziksel şiddete uğruyor. Pandemi döneminde şiddet nedeniyle destek talebinde bulunan, yardım hatlarını arayan kadınların tüm dünyada beş kat daha fazla olduğu belirtiliyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Parmaksız, BM tarafından hazırlanan ‘Covid-19 Döneminde Kadınlara Yönelik Şiddet’ başlıklı açil durum raporunda ankete katılan kadınların yarısından fazlasının kendilerinin ya da tanıdıkları bir kadının pandemide ev içinde bulundukları süre içinde şiddete maruz kaldığını belirttiklerini söyledi. ‘Covid-19 Karantinasından Kadının etkilenimi ile kadın ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin Türkiye Araştırma Raporu’nda da pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin yaklaşık üç kat arttığını ortaya koyduğunu vurgulayan Prof. Dr. Parmaksız şu bilgileri paylaştı; “İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Kasım 2020 itibariyle kadına yönelik şiddetle mücadelede polislerin ilgili yılda aldığı “koruyucu tedbir” kararları bir önceki seneye göre yüzde 45, “önleyici tedbir” kararları da yüzde 72 artış gösterdi. Kadına yönelik şiddetin yaşam hakkını ortadan kaldıran en korkunç biçimi kadın cinayetleridir. Türkiye’de 2021 yılında öldürülen kadınların sayısı 280 ve bu kadınların büyük bir kısmı yakın partnerleri tarafından öldürüldü.”
Şiddeti fark etmek gerekiyor
Kadına yönelik onun iradesi dışında gerçekleşen, psikolojik, fiziksel, cinsel veya ekonomik açıdan zarar veren her türlü eylemin şiddet tanımına girdiğini vurgulayan Prof. Dr. Parmaksız, sözlerini şöyle sürdürdü; “Sonuçları bakımından en görünür olan ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında en acil müdahaleyi gerektiren şiddet türü olması nedeniyle fiziksel ve cinsel şiddet en fazla üzerinde durulan şiddet türleri. Öte yandan dijital şiddetin de bir şiddet türü olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. BM verilerine göre, ABD’de kadınların dijital şiddete maruz kalma riski erkeklere göre iki kat fazla. AB ülkelerinde her on kadından biri, Pakistan’da ise kadınların yüzde 40’ı dijital şiddete maruz kalmakta. Dijital şiddetin kız çocukları ve kadınlar üzerindeki etkilerinin diğer şiddet türlerinde olduğu gibi çok boyutlu ve çeşitli olduğu, yüz yüze mecralarda şiddetin ve etkilerinin devam ettiği belirtilmektedir.”
Cinsiyet eşitsizliği
Parmaksız, kadına yönelik şiddetin kötü, psikolojik olarak tedavi edilmesi gereken ya da sapkın erkekler tarafından gerçekleştirilen münferit eylemler olmadığını vurgulayarak, kadına yönelik şiddetinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını bir kez daha vurguladı.
Şiddet sarmalı
“Kadına yönelik şiddetle mücadele etmenin en önemli adımı neyin şiddet olduğunu bilmekten geçer” diyen Prof. Dr. Parmaksız, “Toplumdaki cinsiyet eşitsizliğine ilişkin kalıp yargılar, şiddeti onaylayan geleneksel yaklaşımlar, şiddete uğrayan kadınların kendilerini değersiz ve güçsüz hissetmeleri, utanmaları veya korkmaları şiddeti anlamayı zorlaştırmakta. Şiddetin varlığından söz etmek için şiddet miktarı ya da belirli davranışların hangi aşamada şiddete dönüştüğü sorusundan hareket etmek yanıltıcı olabilir. Şiddet çoğunlukla şiddet sarmalı olarak ortaya çıkar. Bu nedenle de asıl amaç bu şiddet sarmalından çıkmaktır” diye konuştu.
Umudun rengi Turuncu
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (Un Women) tarafından 25 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında düzenlenen “16 Günlük Aktivizm-Kadınlara Yönelik Şiddete Son” kampanyası kapsamında bu yıl da İstanbul’da ve Ankara’da ikonik binalar umudun rengi turuncuya büründü. İstanbul’da, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü turuncu ışıklarla aydınlatılırken, Ankara’da da Atakule ışıklandırıldı.