ŞEYH SAİD İSYANI (2)

Gündemde hâlâ “Şeyh Said tartışmaları!…”

Bir önceki yazımda, Şeyh Said’in idam edildiği “Dağkapı Meydanı” adının Çözüm Süreci’nde Diyarbakır Belediye Meclisi kararıyla “Şeyh Said Meydanı” olarak değiştirildiğini yazmıştım.

O tarihte Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’ydı.

Aynı yazıda Osman Baydemir’in Diyarbakır Belediye Başkanlığı döneminde inşa edilecek bir bulvara gene Belediye Meclisi kararıyla “Şeyh Said Bulvarı adının verildiğini” de anlatmıştım.

Çözüm Süreci çökünce “Şeyh Said Meydanı” adı iptal edildi ve meydan isimsiz kaldı.

Bulvar henüz yapılmadığı için “Şeyh Said Bulvarı” adına dokunulmadı.

Ayrıca…

Hem meydana hem bulvara Şeyh Said ismini verenler hakkında ceza davası açıldı.

Dava sürüyor.

Sonuç…

Var olan meydan şimdi isimsiz…

Namevcut bulvarın ise adı var.

Şimdi bulvarın inşası ile birlikte adı yetkiler tarafından “Şeyh Said Bulvarı” olarak telaffuz edilince çarşı karıştı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Şeyh Said vatan hainidir, adı hiçbir yere konulamaz” sert tavrıyla birlikte tartışmalar sürüyor.

Bir önceki yazının özeti böyle.

Yazıya devam ediyorum…

EN BÜYÜK İSYAN

Şeyh Said kimdir?

Şeyh Said 1865 yılında Palu’da doğdu. Dedesi Şeyh Ali Septi, Nakşibendi tarikatının postnişiniydi. Malatya, Elazığ, Erzurum, Bingöl

ve Muş illerini kapsayan bölgedeki medreselerin yöneticisiydi. Babası Mahmud Fevzi’nin yedi oğlu vardı, Şeyh Said kardeşlerin en büyüğüydü.

Şeyh Said, hilafetin geri getirilmesi taraftarıydı.

Şeriat istiyordu.

Dedesinin hâlâ süren nüfuzu nedeniyle müridi çoktu. Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanını başlattı. Yandaşlarıyla birlikte idam edildi.

ŞEYH SAİD VE İNGİLİZLER

Tarihçilerin çoğunluğuna göre Şeyh Said “hilafet amaçlı” görülse de bu isyan sürecinde “İngiliz parmağı” vardı.

Abdullah Öcalan bile “Bir Halkı Savunmak” kitabında şöyle yazar:

“Kürdistan’ı bir hedef koymaktan çok Osmanlı halifesi ve saltanatını geri getirmek istemi daha güçlüdür.

Dini devlet eğilimi açıktır.”

Öcalan “Şeyh Said bir İngiliz ajanı değildi ama isyanı İngiltere destekli bir provokasyondu” yorumunu da yapıyordu.

Öcalan’ın “22 Eylül 2004 tarihli avukat görüşme notlarından” şu satırları sunayım.

“İsyanların arkasında Sultan Vahdetin ve İngilizler vardı. İngilizler kendi politikaları için Şeyh Said’i kullanarak Musul ve Kerkük’ü aldılar.

Mustafa Kemal, Musul ve Kerkük’ü vermek istemiyordu ama İngilizlerin oyunları nedeniyle (bunlardan en etkilisi Şeyh Said İsyanı’dır – G.C.) vermek zorunda kaldı.”

EMRİMİZDELER

İngiliz parmak izlerinden devam…

Şeyh Abdülkadir’i tanımakta yarar var.

1851 yılında Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde doğdu. 1879 Şeyh Ubeydullah Ayaklanması’nda isyancıların komutanıydı.

Hicaz’a sürüldü.

Sürgün kalkınca 1890’da İstanbul’a döndü. 1886’da “Abdülhamid’e suikast girişimi”ne adı karıştığı için

bu kez Mekke’ye sürgün edildi.

Meşrutiyet’in ilanıyla tekrar İstanbul’a döndü.

1. Dünya Savaşı’nın sonunda özerklik veya bağımsızlık amaçlı Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Kurucu Başkanı’ydı.

Bu cemiyet İngilizlerle yakın ilişkiler içindeydi. İngiliz Muhipleri Cemiyeti’yle iç içeydi.

Elbette Kuva-yı Milliye Hareketi’ne karşıydı.

Cemiyet, 22 Aralık 1918’de Hürriyet ve İtilaf Partisi’yle “Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde -saltanat ve hilafete bağlı kalmak koşuyla- özerk yönetim öngören bir anlaşma” imzalamıştı. Bu anlaşma altında Şeyh Abdülkadir’in de imzası vardı.

Kürdistan Teali Cemiyeti’nin İngiliz yetkililerle yaptığı görüşmeler İngiliz belgelerine yansımıştır.

İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robbeck tarafından İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderilen 9 Aralık 1919 tarihli raporda Mr. Hohler’in “Kürt meselesi hakkında Şeyh Abdülkadir ile görüştüğü, Kürtlerin bütün ümitlerini İngilizlere bağladığı” yazıyordu.

Bir başka raporda ise Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyyid Abdülkadir ve Paris’te bulunan

Kürt delege Şerif Paşa için “Emrimizdedir” ifadesi kullanılıyordu.

 Abdülkadir öncülük yaptığı hareketi “Wilson Prensiplerine” dayandırmaktaydı.

SAHTE İNGİLİZLER

Şeyh Abdülkadir’le Şeyh Said arasında ne ilişki olabilirdi?

Anlatayım…

Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza, isyanın patlamasından önce İstanbul’a gelmiş ve Seyyid Abdülkadir’in evinde kalmıştı.

“Orada isyanın planlamasının yapıldığına” dair mahkeme ifadeleri var.

Ali Rıza, babasının yanına döndükten sonra isyan başladı.

İngiliz desteği, silah, para gibi konularda Seyyid Abdülkadir aracılığıyla ya da provokasyonuyla destek alacağını düşünmüş olmalı.

Yazının bugünkü bölümünü gülümseterek noktalayayım.

Seyyid Abdülkadir’in sağ kolu ve hizmetkârı Kör Sadi’dir.

Palu doğumludur.

Kürdistan Teali Cemiyeti’nin 62 numaralı üyesidir. Vahdettin yandaşlarının kurduğu hilafetçi “İlâ-yı Vatan Cemiyeti”nin de üyesidir.

Kürtçü faaliyetleri nedeniyle Mahmut Şevket Paşa tarafından Taif’e sürülmüştü. Burada İngilizlere esir düşmüş ve İngiliz Komutan Deedes tarafından devşirilmişti.

İşte böyle uyanık bir adamın Türk istihbaratına bülbül gibi konuşması hoş bir olaydır.

Şöyle:

Kör Sadi, İngiltere’nin Doğu Siyaseti Genel Müdürü Mr. Templen ile görüşür.

Bir siyasi not sunar.

Buna göre ”İskenderun ve Mersin limanlarını da içine alan bir Kürdistan Emirliği kurulacaktır. Başına Seyyid Abdülkadir getirilecektir. Kürt İsyanı İstanbul’da başlatılacak, daha sonra Bursa, İzmir ve Konya’ya da sıçratılacak, İngilizlerden silah ve mermi sağlanacaktır.

Ayaklan-manın başarıyla sonuçlandırılmasından sonra yurt dışındaki Vahdettin, İstanbul’a getirilecektir.”

Mr. Templen bu siyasi notu, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bildireceğini söyleyerek görüşmeden ayrılır.

Sadi’nin Kahire’de tanıştığı ve Mr. Templen ile ilişki sağlattığı sözde İngiliz istihbarat memuru aslında Türk polisi Celal’dir.

Mr. Templen ise Taksim belediye zabıta memurlarından Nizamettin’dir.

Sarışın ve uzun boylu olan Nizamettin aslında İngilizce bilmiyor ama iyi derecede İngilizce konuşuyormuş gibi taklit yapabiliyordu.

Bütün bu olup bitenler İstanbul Emniyet Müdürü Ekrem Bey tarafından İçişleri Bakanlığı’na  bildirilir, Şeyh Abdülkadir ve Kör Sadi tutuklanır.

………………………

Ama Abdülkadir’in İngilizlerle de Şeyh Said’le de çok daha ciddi ilişkileri de vardır. Kör Sadi bunları İstiklal Mahkemesi’nde anlatmıştır.

Örneğin…

“Seyyid Abdülkadir’in adamları İstanbul limanındaki bütün hamalları elde etmişti. Oradan Şeyh Said’e (Akdeniz üzerinden teslim edilmek üzere – G.C.) silah ve mühimmat gönderdi” demişti.

……………….

Bir sonraki yazıda…

– “Diyarbakırların çoğunluğu Şeyh Said’in kente girmesine karşı çıktılar…”

– “Şeyh Said, isyan yoldaşı olan bacanağı tarafından tutuklanıp devlet güçlerine teslim edildi…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir