HAKAN DEDELER- İranlı yazar Shahzadeh N. İgual, Türkiye’de, Türkçe yazdığı eserlerle İran’ın tarihine ışık tutuyor. “İsfahan’ın Gözyaşları”, “Tahran’ın Kırmızı Sirenleri”, “Adı Mercan II. Dünya Savaşı’nın Unutulmuş Bir Hikâyesi” adlı kitapları Türkçede yayımlanan yazar Türk edebiyatıyla da ilgileniyor. “İran’da Edebiyat ve Sanat Buluşmaları” dizisinde Türk edebiyatından isimleri ağırlıyor. Tanbur sanatçısı Hakan Dedeler, İgual ile İran’da bir araya geldi.
*Türk Müziği makamlarını konuşurken makam isimlerinin birçoğunun Farsça olduğunu gördüm. Bu durumu neye bağlayabiliriz?
“Kitâbu’l Mûsîka’l-Kebîr” eseriyle İranlı hukukçu, bilim insanı, müzikolog, simyacı Farabi’nin Türk Müziği’ne kazandırdığı makamlar var; yegâh, dügâh, segâh ve çargâh… Rast, Acem ve Nihavent’i de sayabiliriz. Selçuklu itibarıyla medeniyetler arası sanat alışverişinin yapıldığını görüyoruz. Kayhan Kalhor ile Erdal Erzincan’ın günümüzde icra ettiği sanat da aynı kültür birleşmesinin modern hâli. Dolayısıyla zaman seyrinde Türkiye’ye kazandırılmış olan musikîdeki o terimlerde hiç yabana atılmayacak bin yıllık emek var.
*İran’ın önemli sanatlarından minyatürün dünyada karşılığı var. İran Minyatürleri’nde müzikal figürler görüyoruz. Bu yorumlanma hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bunu minyatür sanatçısının tahayyülü ve yükselişine bağlıyorum. Mahmoud Farsçiyan, üstat Fotowat gibi kıymetli minyatür sanatçılarının hangi hadiseyi ya da hangi hikâyeyi nasıl yorumladığına bağlı olarak değerlendirmek gerekiyor. Ömer Hayyam’ı sevgilisiyle kâh onun kucağında kâh başucunda kâh bir ağacın dibinde çizebiliyor. Bu, roman yazarken kahramanları beslemem, süslemem gibi belki de yahut siz beste yaparken hayalinize lezzet veren bir detayı nota olarak yazmanız gibi. Kalem de minyatür sanatçısının notasıdır diye düşünüyorum.
*Sahneye koyduğunuz bir eser var: “Bir Gecede Binbir Gece, Bin Şems Bir Celaleddin”…
İran Edebiyat’ını müzikle buluşturup iki lisanda (Türkçe -Farsça) Türk izleyicisinin karşısına çıkmak için kolları sıvadığım yıl 2016 idi. “Mesnevi”den, “Şems Divan”’ndan (tüm çeviriler bana ait) ve benim kaleme aldığım bazı gazellerle sahneliyoruz. Çok iyi bir yönetmen ve ses mühendisi ile provalar yapılıyor. İki ülkenin ortak değeridir Şems ile Mevlânâ. Ben de senelerdir kurmaya gayret ettiğim kültür köprüsünün eşsiz taşı olarak bu gösteriyi görüyorum.
Farsça eserlerin müzikalleri
*İran’a dair uzun soluklu müzikal eserlerden söz edecek olursak bunlar nelerdir?
İki ay önce İran’dayken iki müzikal izledim; bir tanesi “Küçük Prens”in İran yorumu diğeri de Firdevsi Şahnamesi’nden “Bijan ve Manije” müzikali. Bu şunu gösteriyor, İran sahneleri, “Madam Butterfly”, “Küçük Prens”, “Oliver Twist” gibi müzikallerin, operaların icra edilmesinin dışında kendi edebi eserlerinin de müzikallerini yapıyor ve bu alanda önemli başarılar sergiliyor. Bunun başında Firdevsi’nin “Şahnamesi” var. “Şahname”den, “Mesnevi”den, Hayyam’dan sayıca kaydadeğer Fars eserini İran’da müzikal ve opera olarak sahnelerde görebiliyoruz. Bu alanda sahneye taşıdığı eserlerle adından epey söz ettiren, İran sanat camiasının takip ettiği ve müzikalleri haftalarca üst üste perde açan üstat Goudarzi’yi örnek vermek doğru olur.