*Sebeplere değil sonuca bakarak karar veren, bir ülkeyiz biz.
Basit bir örnek, deprem olduğunda cep telefonumuz çalışsın isteriz, çalışmayınca operatörlere kızarız.
Oysa bir baz istasyonunun çalışması için mutlaka elektrik olması gerekir.
Biz sonuca bakarak sadece operatörlere kızarız ama elektrik altyapısını konuşmak aklımıza dahi gelmez.
Futbolda da yaşadığımız durum aslında buna benziyor, sebepleri konuşmadan sonuçları tartışıyoruz.
***
Mesela taraftarlarını sakinleştirmesi gerekirken olaylara karışan yardımcı antrenör Egemen Korkmaz bir sonuçtur aslında.
Sebep, koridorlarda ve sahada en büyük olayları çıkaran teknik direktörlerin tribünler tarafından futbol ilahı ilan edilmesidir.
Büyük camialar eskiden sonuçlardan çok temsil kabiliyetine bakardı, o düzen değişti maalesef.
Maçı tatil edemeyen hakem Halil Umut Meler’in kendisi değil ama büyük maçları yönetmesi de bir sonuçtur.
Meler, Ankaragücü maçında yediği yumruğa tepki olsun diye büyük maçlara veriliyor ama vasatı geçemiyor.
Sebepler sonuçları doğurur dedim ya, herkesin ağzındaki 3 Temmuz düşmanlık süreci doğru bir sebep değil.
Trabzonspor-Fenerbahçe maçları hep olaylı geçmiş nedense.
Eylül 1974’te Fenerbahçeli sağbek Niyazi’nin başına atılan şişe nedeniyle yaralandığı maç ilk olaylı maç.
En büyük olaylar Nisan 1985’te Fenerbahçeli Selçuk, Abdülkerim ve Önder’in yaralandığı, takım otobüsünün kurşunlandığı maçta yaşanmış.
Neredeyse olaysız maç olmamış, demek ki sistem can yakacak, bir daha asla dedirtecek ceza düzenini kuramamış.
***
Şiddet sadece Trabzonspor taraftarının hanesine yazılamaz.
Fenerbahçe Kaptanı Rüştü, Pendikspor’a elendikleri maçın ardından tesis içinde tartaklanmıştı.
Rüştü’yü tartaklayan adamlardan birisinin daha sonra kulüp üyesi yapılmış olması ne büyük ayıp.
Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, 6-0’lık maçta her golden sonra Aziz Yıldırım’ın elini sıkmış, ertesi gün de Kanal D’ye konuk olmuştu.
Bir grup taraftar Kanal D’nin o zaman Mecidiyeköy’de olan binasını basmaya çalışmıştı.
Girseler, ne olacaktı Özhan Canaydın’ı mı tartaklayacaklardı?
Taraftarlık eskiden bir takıma sevgi duymaktı, şimdi rakip takımdan nefret etmek haline geldi.
***
Taraftar şiddeti sonucuna ulaşmada sebeplerden birisi de kulüp yöneticileri.
Bir Fenerbahçe-Galatasaray maçında iki takım yöneticisi, “seni evinden aldırırım”, “asıl ben seni evinden aldırırım” cümleleriyle tartışmışlardı.
Sporda mafya dili kullanan yöneticilerle, “Ben gelinceye kadar hakemi stadyumdan çıkarmayın” diye normalde suç olacak talimatı vermekle övünen başkanlarla vardığımız sonuç bu işte.
Bir camiayı büyük yapan sadece aldığı kupalar değil, aynı zamanda saha içi ve dışı duruşudur.
Bir yönetici “Ligi bitirtmem”diyebiliyor ve buna kendi camiası bile ses etmiyorsa kimse taraftara parmak sallamasın, kaş kaldırmasın.
***
Ali Koç döneminde Fenerbahçe şampiyon olamadı ama başka bir başarı sağladı.
Fenerbahçe 2019’da alt ligdeki Ümraniyespor’a elendi ama maçtan sonra kimse kaptanı kendi tesislerinde darp etmeye çalışmadı.
Kurumları yaşatan zaman içerisinde oluşturdukları kültürdür.
Soru şu, futbol dünyası “başarı” adına kültürünü terk eden, sıradanlaşmayı tercih edenleri baş tacı mı edecek yoksa sistem dışına mı çıkaracak.
Yazıyı bir başka soruyla bitireyim:
Bugün en düşman gözüken iki camia, Fenerbahçe ve Trabzon, aslında ikisi de FETÖ mağdurudur.
Fenerbahçe’ye diz çöktürme çabasını biliyoruz da, FETÖ’nün, Türkiye’yi karıştıran eylemlerinde Rahip Santoro cinayeti gibi olayların bir kısmını Trabzon’da gerçekleştirdiğini, Hrant Dink gibi provokatif cinayetlerdeyse Trabzonlu gençleri kullandığını unutuyoruz.
Sonuç olarak futbolda şiddet, “sahayı konuşacağım ama bakalım rakibe ne ceza verecekler” diye araya laf sıkıştıran teknik adamlarla, zamanında gerekli tedbirleri almayan, olaylar yaşandıktan sonra duruma müdahil olan bürokratlarla çözülemez.
Futbolda şiddetin sonucu taraftarın sahaya girmesidir, futbolda şiddetin sebebi bir zamanların süslü lafı “Futbol ailesi”dir.