Dünyanın gündeminde ABD üniversitelerinde başlayan ve Avrupa’ya yayılan “Filistin’e destek” eylemleri var. Geçen ay ABD’de Kolombiya Üniversitesi’nde başlayan İsrail karşıtı protestolar, bu ay Kaliforniya Üniversitesi UCLA’de devam etti, polisin kampüse girmesiyle de tansiyon yükseldi. Protestolar, polis müdahaleleriyle şimdilik bastırılmış gibi görünse de eylemlerin yeniden başlama ihtimali bitmiş değil. Aslında bu protestolar için “ikinci perde” diyebiliriz.
7 Ekim’in ertesinde, İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri harekâtından sonra dünyanın en etkin üniversiteleri Harvard, Pensilvanya ve MIT’de (Massachusets Institute of Technology) protestolar görülünce, rektörleri (Claudine Gay, Elizabeth Magill, Sally Kornbluth) “Yahudi karşıtı eylemler’ karşısında ‘kararlı tavır sergileyemedikleri’ gerekçesiyle ABD Kongresi’nde ifade vermişti. Hatta, artan baskılar yüzünden Harvard Rektörü Caludine Gay de görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.
Eylemlerin başladığı üniversiteler, ABD yükseköğretim sisteminde “Ivy Leage” olarak bilinen “Sarmaşık Ligi”ne dahil. Ortak noktaları bu. İsimlerini okul binalarını saran sarmaşıklardan almışlar. Bu ligin geçmişi 19. yüzyıla dayanıyor. Ülkenin doğusundaki 8 üniversitenin spor amaçlı kurduğu bir lig bu. Bu üniversiteler bugün ABD’deki akademik başarının zirvesinde yer alıyor. Yani hem kaliteyi hem geleneği temsil ediyorlar. Zaten buralardan yükselen “Filistin’e özgürlük” seslerinin ABD yönetimini bu kadar rahatsız etmesinin sebebi de bu.
Rahatsızlık duyan bir kesim de bu okullara bağışlarıyla katkı veren kurum ve kuruluşlar. Bu protestoları “anti -semitist” yani “Yahudi karşıtı” görüyorlar. Bu kurumların bazıları bağışlarını kesti, bazılarıysa okul yönetimlerine “Bağışlarımızı keseriz” diye tehdit mektupları gönderdi. Üniversite yönetimleri de haliyle bir yandan Beyaz Saray’ın bir yandan da bu bağışçıların baskısı arasında.
Harvard yıkılır mı?
ABD yükseköğretim sisteminde kâr amacı güden okulların gelirleri ağırlıklı olarak birkaç yerden geliyor: Okul ücretleri, okula ‘hediye’ adı altında yapılan hibeler ve bağışlar. Bağışlar özellikle büyük üniversiteler için büyük önem taşıyor. Eski mezunların, eğitime katkı sunmak isteyen hayırsever iş insanlarının verdikleri bu bağışlar yıllık bütçelerde önemli bir yer tutuyor.
ABD merkezli CASE (Eğitimin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Konseyi) adlı derneğin raporuna göre, Amerikan üniversitelerine ve bağlı yapılara 2022-2023 eğitim öğretim yılında yapılan toplam bağış 58 milyar dolardı. ABD’de 1 milyar doların üzerinde bağış fonuna sahip 79 özel kolej ve üniversite var. Bu bağışlarda aslan payını her yıl Harvard’ın aldığı biliniyor. Rektörünü istifa ettirecek noktaya getirdiği düşünülürse Yahudi kökenli isimlerin/şirketlerin yaptığı bağışların azımsanmayacak boyutta olduğunu söyleyebiliriz. Peki bağışların kesilmesi, Harvard’ı yıkabilir mi?
Harvard’ın gelirlerinin yüzde 22’si öğrencilerin ödediği yıllık ücretlerden oluşuyor. (Öğrenci başı ortalama 60 bin dolar). Akademik çalışmaları, fakülteleri desteklemek için yapılan dış hibelerin bütçedeki payı yüzde 17 olurken, bağışların payı da yüzde 45. Yani bütçenin neredeyse yarısı bağışlardan. ABD yükseköğretim eğitim sistemini yakından bilenler, ‘‘bu katkılar kesilse bile ‘Sarmaşık Ligi’ndeki üniversite yönetimleri kendi çabalarıyla bu bütçe açığını’’ kapatabilir” diyor. Ama ekliyor:
“Belki uzun vadede ‘hediye’ adı altındaki hibelerin kesilmesi yönetimleri zorlayabilir. Ancak burada asıl mesele, büyük üniversitelerin gölgesinde kalan küçükler. Onların bağış açıklarını kapatmaları hem kısa hem de uzun vadede mümkün değil.”
Tüm bu tartışmalar bir yana, ABD demokrasisi için şöyle hazin bir tablo da var: Bu üniversiteler dünyada da “özgür düşüncenin’ en sembolik mekânları olarak biliniyor. Buralara polisin böylesine kaba ve hoyratça müdahale edebilmesi ‘freedom and democracy’ (özgürlük ve demokrasi) söylemiyle dünyaya nizam vermeye çalışan bir ülke için sıkıntı vericiydi. Protesto ve müdahaleler şimdilik bir ölçüde dinmiş gibi görünse de İsrail’in Refah bölgesine saldırısıyla yeniden alevlenebilir.