Ressamın isyanı var!

Evrim Altuğ  – “Cehenneme Övgü” (Ayrıntı 1992, İletişim 1999) “Cennetin Dibi” (Ayrıntı 1996, İletişim 1999) ve “Annem Belkıs” (İletişim, 2000) ile geniş okur kitlesine ulaşan, Radikal gazetesi kültür sanat sayfasındaki “Uçmakdere” köşe yazılarıyla alışkanlık yaratmış araştırmacı, yazar Gündüz Vassaf’ın ilk romanı “Ressamın İsyanı”, geçtiğimiz günlerde Everest Yayınları etiketiyle kitabevlerindeki yerini aldı.  

Şimdiden ikinci baskıya koşarak çok satanlar listesinden inmeyen kitap, deneme ve araştırmalarıyla kıdemini ispatlamış Vassaf’ın, edebiyat alanındaki ilk çalışması. Yaklaşık 670 sayfalık kitap, 16’ncı yüz yıl Barok resim sanatına yeni bir perspektif kazandırarak çatık kaşlı, dik yakalı sanat tarihinin yazılmasına olabildiğince sivil bir yön tayin etmiş İtalyan ressam Michelangelo Merisi de Caravaggio’nun izinden gidiyor. Eser, bu merakın peşinden koşarken bir aşk hikâyesine dahil olmuş çocuk ruhlu, çapkın ve bohem ana karakterin deneyimlerini 30 bölüme yaklaşan bir içerikle kayda geçiriyor.  

Esasen, kendi içinde dört kitap olarak (Ortigia, Lara, Yolda ve Procida) kurguladığı çalışmasında Vassaf, romanın ana karakteri ve okuru, açılışta ikram ettiği Michelangelo haritasıyla baş başa bırakıyor. Vassaf açılışta okura şu nasihatte de bulunuyor: “Sevgili okur, işiniz kolay değil. Bir çırpıda okuyup bitiremeyeceğiniz bu uzunca roman, yedi yılda yazıldı. Niyetliyseniz ricam, demlenerek okunması. İnanç sahibiyseniz, ola ki alınacak olursanız, ideolojinize, cinsel kimliğinize, tarihinize sıkı sıkı bağlıysanız, türümüzün sorgulanmasından kaçınıyorsanız, endişelenmeyin. ‘Ressamın İsyanı’, aitliklerinizin korunmasına aşı olur. İnanmamaya inanıyor, yazdıkça yaşıyor, yaşadıkça yaşıyorum, desem de bana inanmayın. Zor. Neden mi bu kitabı yazdım? Derdim, günüme teslim olmadan yaşamı kucaklayabilmek. Yolunuz, yolumuz açık olsun.”  

Gündüz Vassaf, okurla sohbet edercesine serbest bir üslupla ortaya koyduğu kitabında dünya, kozmos, insan, tarih, psikoloji, yerel ve ulusal çelişkiler gibi birçok meseleyi de başkarakterin gerek kendisi gerek etrafıyla dertleştiği sıralarda kayda alıyor. Şaibeli bir düello esnasında hayatını yitiren Caravaggio’nun 1608 tarihli, kitabın da kapağında yer bulmuş “Azize Lucia’nın Gömülüşü” tablosundan etkilenmesinden sonra ressamın hayat hikâyesi ve izlerinin peşinden giden karakter, bu süreçte sanatçının biyografisini yazanların onun hayatını magazinleştirmesi, döneminin öncülüğünün örtbas edilmesi gibi detaylarla kendini baş başa buluyor.  

Sürprizsiz yaşanır mı? 

Yakın zaman önce yitirdiğimiz sanatçı Ali Arif Ersen, bu heybetli ama mütevazı güncel ‘kalıntı’ hakkında “İşte! Ustalık bu olsa gerek, Barok müzik gibi! İç içe bir atmosfer! Radyo tiyatrosu gibi sürükleniyor insan” ifadesini kullanırken editörlüğünü Berrak Göçer, Devrim Çakır ve İdil Kartal’ın yaptıkları kitapta Gündüz Vassaf okurlara yoldaşlık eden Caravaggio resimleri için Wiki Art sanat ansiklopedisinin QR anahtarını da bırakıyor. Vassaf bununla da kalmayarak, iç kapağında sanatçının 1597 tarihli “Medusa’nın Kafası” çalışmasına yer verilmiş kitapta referans verdiği müzikler için de Spotify üzerinde bir ‘metin müziği’ seçkisi ortaya koyarak bunu da kulağımıza küpe ediyor.  

Vassaf, arka iç kapağında sanatçının 1606 tarihli “Davut Golyat’ın Kafasıyla” isimli eserinin yer aldığı “Ressamın İsyanı”nı, ‘Yaşamı şiirselleştiren’ babası Ethem Vassaf’a, ‘İnandığını eleştirebilen’ dayısı Zekeriya Sertel’e ve annesi Belkıs Halim Vassaf’a ithaf ediyor.  

Her ‘kitap’ın kısa, ancak yoğun, bol göndermeli manzum metinlerle örülü olduğu çalışma, Vassaf’ın felsefî Japon edebiyat sanatı ‘Haiku’lara hürmet ve aidiyetinin de bir belgesi olarak tarif edilebiliyor. Kısık ve ılık sesle ama alabildiğine yankılı birçok tespit ve eleştirinin, birer vagon gibi art arda geldiği bu yolculukta, okur 21’nci YY insanının medeni çarpıklıklarını, Caravaggio’nun (güya) ilahi olan seviyesine gündelik hakikatin radikalliğini nasıl eriştirdiğini, Oscarlı Martin Scorsese’nin, bu ressam olmasa niçin sinema yapamayacağını ve bu sanatçının, nasıl olup da “ruhun konuşulamazlığını resmetmeyi” başardığını keşfediyor.  

Vassaf, Caravaggio yapıtlarını sanatçının gösterdiği özeni hak eder bir empatiyle dillendirdiği kitabında, bildiklerini okura dayatmayan bir söz tonu tutturuyor. Emperyalizm, sınıf çatışması, bilgi kirliliği, kültür endüstrisinin çelişkileri, örtbas edilmiş soykırım vakaları derken, ana karakter bu hengâmede sevdiceği Lara’ya da art arda güzellemede bulunmaktan kendini alamıyor. Çünkü diyor ki: “Sürprizsiz yaşanır mı? İnsanın gizi, kendini yeniden yeniden tanıyabilecek olmasının sonsuzluğunda.” (s.403) 

Yazarın kitabında, bu yüzlerce sayfa ve satırın vadettiği bulgu, bilgi, his ve fikirlerin olabildiğince eylemsel kılınabilmesi adına kimi sürpriz dokümanlar da gizleniyor. Kitabında John Berger ve Umberto Eco’yu, Ken Loach ve Jean Luc Godard’ı, Kryzstof Kieslowski ve Pier Paolo Pasolini’yi getiren bir beynelmilel lehçe edinen Vassaf, eserin ana karakterinin Lara’ya olan başı dumanlı sevdasıyla yüklü çalışmasında okura, varoluş denen çok ciddi bir oyun için elini, zihnini, kelimeleri ve deneyimlerini bütün cömertliği ve muzipliğiyle uzatıyor. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir