Pitchfork’un yükselişi ve düşüşü

Pitchfork, 1996’da online müzik medyası olarak hayata atıldı. Ama asıl 2000-2010 arasında çok etkili oldu. Bu dönem gelişen ve ana akım müziği ele geçirmeye başlayan ‘indie’ adını verdiğimiz ve altında oldukça geniş bir yelpazede müzik tarzlarını topladığımız alanda çok etkili oldu. Bu alanı sahiplendi, besledi, beslendi, kendi starlarını yarattı. Okuru, dinleyiciyi şekillendirdi.

Tıpkı Rolling Stone’un 1970’lerde sahiplendiği rock/folk kuşağıyla büyümesi gibi bir maceraydı bu.

Rolling Stone’u gelişmelerin dışına iten ve zamanla sarsan şey ‘80’ler ve ‘90’larda gelişen ve çeşitlenen kültürel yapılara paralel gelişen yeni müzik türlerine uyum sağlamakta güçlük çekmesiydi. 2000’lerde Pitchfork internette coşarken Rolling Stone yaşlanmış, yenilikleri anlayamaz hâle gelmişti. Rolling Stone diyorum ama siz dönemin bütün mevcut ve güçlü müzik dergileri diye okuyabilirsiniz. NME, Spin, Q hepsi dağıldılar. Neticede Q artık yok. NME varla yok arası bir yerde. Classic Rock ve benzeri rock dergileri de çok dar bir kitleye hapsoldu ve onlarla birlikte yaşlanmayı seçti. Yani zamanın ruhunu temsil eden bir yayın kalmadı.

Pitchfork bu işi uzun yıllar tek başına götürdü. Onun açtığı yoldan muhtelif müzik blogları geldi. Pitchfork yan markalarla, festivallerle devleşip holdingleşirken müzik firmalarıyla, muhtelif sponsorlarla ortak etkinlikler düzenlerken bloglar da serpildi.

Dergilerin boşalttığı alan güzelce yerleşildi. 2015’te Pitchfork Holding düşüşe geçmişti çünkü mali açıdan sıkıntıya düşmüştü. Kâr edemiyordu. Kapitalist sisteme girdiğinizde kâr etmeyene acımazlar. Bağımsız müzik yayını bir “buisness”a dönüştüğü gün bitmişti zaten. Conde Nast tarafından satın alındı. Ve işte ocakta tabuta son çivi çakıldı. Editör ayrıldı. Geniş işten çıkarmalar oldu. Küçülme geldi. Pitchfork, bağlı olduğu Conde Nast grubunun erkek dergisi GQ’nun altında bir birim oldu.

Hani dergiler ölmüştü

Şimdi burada bir dakika durup düşünelim. Dünyanın bir dönem en etkili olduğu kabul edilen online medyası, bir dergiye bağlandı. Dergi. Hani dergiler ölmüştü? Dünya tersine mi döndü?

Benim analizim şu yönde: Pitchfork ve bloglar müzik dergiciliğinden boşalan yere bir güzel çöktüler ama o yeri dolduramadılar. Teknoloji şirketlerinin, stream platformlarının, sosyal medyanın domine ettiği bir alana dönüşen müzik sektörünün, sistemin yeniden üretilmesi için çalışan bir bileşeninden başka bir şey olamadılar.

Müzik gazeteciliği değil yeni albüm tanıtımcılığı yaptılar. Müzik firmalarının kullandığı bir aparata dönüştüler. Diğer bileşenler bu durumdan faydalandı, Pitchfork harcandı. Müziğin kültürünü, siyasetini geri planda bıraktılar, soyut bir şekilde sadece müzikle, trendlerle ilgilendiler. 2000’lerin başında üstlendikleri ve indie müzikle birlikte varoldukları kültür alanını kapitalizme kaybettiler.

Online müzik gazeteciliği her cuma müzik firmaları tarafından piyasaya sürülen şarkıların PR’ını yapmanın ötesine geçemedi, geçmesine de izin verilmedi. Dinleyici de bu anlamda basitleştirildi; tüketiciye, müşteriye dönüştürüldü.

Gelecekte nasıl gelişecek olaylar? Ben de merakla bekliyorum. Bildiğim şey şu: Gazetecilik ve yazarlık olmalı işin içinde. Müzik meraklısı ‘nerd’ blogçuluğu işin sadece bir yanı. Diğer yanı hep eksik kalıyor.

Kişisel düşüncem: İyi hazırlanmış bağımsız müzik dergilerine her zamankinden çok ihtiyaç var. Hem bizde hem başka ülkelerde. Çünkü müzik çok dinamik bir alan. Anlatacak hikâye bitmez. Sadece görüp anlatmak lazım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir