Okan Buruk yönetimindeki Galatasaray’da dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Sarı-kırmızılıların Zalgiris maçındaki performansı ve transfer çalışmalarını değerlendiren Osman Şenher, gündemi değerlendirdi. Osman Şenher, Galatasaray’ın Zalgiris Vilnius ile oynayacağı rövanş müsabakasında başarılı futbolcunun sarı-kırmızılı formayı giyeceğini duyurdu.
İşte Osman Şenher’in “Icardi ve Zaha’nın rüzgarına ihtiyaç var” başlıklı köşe yazısı…
Galatasaray, Zalgiris maçını berabere bitirdi diye ortalık ayağa kalktı. İnsanlar o kadar acımasız olmuş ki, bir anda Okan hocayı, Muslera’yı, Nelsson’u çarmığa gerdiler! Sarı-kırmızılılar dört haftadır idman yapıyor. Milli takıma gidenler ise 15 gün önce takıma katıldı. Önce tatillerini yapıp daha sonra antrenmanlara başladılar.
Takımın olmazsa olmazı, oyun içindeki kaptanı, Galatasaray ruhunu resmen bütün futbolculara şırıngalayan Icardi henüz takımda yok. Evet transferi bitti. Bugün-yarın geleceği söyleniyor. Hazır olması için en az üç hafta lazım. Takımla antrenmanlara çıktığı zaman bile inanın bütün futbolcuların havası değişecek. Maalesef insanlar 20 gün bekleyemiyor.
Bakambu, İstanbul’daki Zalgiris maçında oynayacak. Icardi takıma ekleninceye kadar Bakambu ile Halil Dervişoğlu, Arjantinli futbolcunun yerini doldurmaya çalışacak. Bu futbolcular da transfer edildiğine göre demek ki takıma çok faydalı olacaklar. Taraftarların bir kısmı niye bu kadar panik yapıyor, anlayamıyorum.
Torreira, Icardi kadar önemli. Bu futbolcu oynamadığı zaman Berkan, Oliveira ve Mertens’in kapasitesi de düşüyor. Dikkat edin geçen sezon Galatasaray’ın göbeğini Torreira ayakta tuttu. Berkan, Torreira ile oynadığı her maçta parladı. Zalgiris maçında ise resmen sallandı, neden? Bunun tek sebebi Torreira’nın olmaması. Her neyse bugün uzun bir aradan sonra Torreira takımla çalışmalara başlıyor. En azından Zalgiris maçında bir devre de olsa mutlaka oynayacak. Bu da hem de defansı hem de forveti rahatlatacak.
Benim en çok üzüldüğüm Nelsson ve Muslera için acımasızca yapılan eleştiriler. Geçen sezon şampiyonlukta en çok hangi futbolcunun payı var deseniz, beş futbolcunun ismini isteseniz, ilk üç sırada Icardi, Torreira ve Nelsson’u yazarım. Maalesef biz zayıf hafızalı bir milletiz. Nelsson’un geçen sezon Adana Demirspor, İstanbulspor ve Fenerbahçe maçındaki olağanüstü performansı ne kadar çabuk unutuldu.
Zalgiris karşısında suni çimde top zıplıyor. Nelsson’un ve diğer takım arkadaşlarının alışık olmadığı bir zemin. Top felaket şekilde sekiyor. Bu da Danimarkalı futbolcunun hata yapmasına sebep oldu. Ne olmuş yani, futbolcu hata yapamaz mı? Aynı şekilde Okan hoca… Efendim çok büyük hatalar yapmış. Neymiş bu hatalar? Onu söylemiyorlar! Sanki bu eleştiren arkadaşlar takımla birlikte yaşıyorlar. Takımı Okan Buruk’tan daha iyi tanıyorlar!
Son sözüm de Muslera için… Bu çocuk kim ne derse desin, Türkiye’deki en iyi kaleci. Okan hoca da ülkenin en başarılı teknik direktörü. Nelsson ise Türkiye’deki en iyi stoper. Eleştiri yapanların biraz ellerini vicdanlarına koymaları gerekir. Icardi, Zaha ve Torreira takıma katılınca Galatasaray yine geçen sezonki o şaşalı, keyif veren futbolunu oynamaya başlar.
Bu kavganın kazananı olmaz!
İnanın gülüyorum. Benim gibi herkes de gülüyor. Koca koca adamlar, takımın sahadaki başarılarıyla değil de “yok efendim biz sizin elinizden şu futbolcuyu aldık”, öteki taraf ise “hayır biz sizin elinizden daha çok futbolcu aldık” diye tartışıyorlar. Bunu üç yaşındaki çocuklar yapmaz. Hangi kulüp hangi futbolcuyu alırsa alsın rekabet sahada olacak, neden dışarıya çekiliyor, bunu anlayamıyorum.
Hepimizin ailesindeki fertler ya Galatasaraylı ya Fenerbahçeli ya da Beşiktaşlı. Ben şimdiye kadar aramızda hiç kavga görmedim. Herkes birbirine saygılı. Belden aşağı kimse vurmuyor, kazanan takıma ‘bravo’ diyor. Can Bartu, Lefter, Selim Soydan, Metin Oktay, Turgay Şeren, Coşkun Özarı gibi abilerimle haftada 3-4 gün beraberdim. 4-5 saat oturup sohbet ederdim. Hiçbirinin ağzından da ne Fenerbahçe ne de Galatasaray için kötü bir laf duymadım.
Bir de şimdi geldiğimiz duruma bakın. Bizim çocukluğumuzda televizyon yok gibiydi. Arkadaşlarla mahalle arasında elimize taş alırdık, hangimiz daha uzağa atacağız diye yarışırdık, birimiz Fenerbahçeli olurdu, diğerimiz Galatasaraylı, kazananın ödülü de gazoz olurdu. Şimdi o masum devirlerden nereye geldik? “Efendim ben senin elinden şu futbolcuyu aldım, sen benim elimden o oyuncuyu aldın” şeklinde kavgaya dönük atışmalar yaşanıyor. Yazık, ben gerçekten iki büyük takımın taraftarına üzülüyorum. Nelerle uğraşıyorlar, bu tür atışmalarla geriliyorlar.