24 TV’deki her yayında çarpıcı başlıklarla dikkat çeken ‘Arafta Sorular‘ programının bu haftaki konuğu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe oldu.
Esra Elönü’nün konuğu olan Kabaktepe, soruları yanıtlarken sayılı günler kalan 14 Mayıs seçimlerine ilişkin de açıklamalarda bulundu.
Cumhur İttifakı’nda aday aylar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olarak açıklanırken, Millet İttifakı ise 12’nci toplantının ardından büyük krizlerle adaylarını CHP Lideri Kemal Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıkladı.
Bu süreçte diğer partilerle de görüşmeler yapılarak ittifaklar genişlemeye başladı.
“Cumhur İttifakı’nın içinde Türkiye’nin renklerinin tamamı vardır”
Son olarak HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı’na katıldığı açıklanmıştı. Konuya ilişkin olarak Esra Elönü, Kabaktepe’ye, “HÜDA-PAR’ın açıklamaları neden paniğe neden oldu?” sorusunu yöneltti.
Kabaktepe ise şu ifadeleri kullandı:
Hüda-Par 2018 seçimlerinde de Cumhurbaşkanımızı desteklediklerini açıklamışlardı. Yine bu seçimde de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklerini, milletvekili seçimleri içinde görüşmelerin devam ettiğini ifade ettiler. Bu bir önceki seçimde de böyleydi. Burada Hüda-Par’ın varlığı, oy potansiyeli bununla ilgili muhalefet partilerin değerlendirmeleri ya da oluşturmak istedikleri havanın ya da içlerindeki psikolojinin birçok nedeni var. Ama temel nedeni şu, bizde malum literatörümüzde bir deve metaforu vardır. Çölde devenizi kaybedersiniz sonra bulursunuz kaybettiğiniz süredeki üzüntünüz ile bulduğunuz zamandaki sevinciniz kıyas edilir.
Millet İttifakı bir anlamda devesini kaybetti sonra devesini buldu pozisyonuna düştü. Zaten deveyi kaybetmeden önce devenin sahibiydiniz onun için bulduk diye sevinmenize gerek yok. O işte yaşadıkları kriz.
Burada şöyle bir hava oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye’de Cumhur İttifakı yalnızlaşan bir süreçmiş gibi vermeye çalışıyorlar. Türkiye’nin hakikati şu, Cumhur İttifakı Türkiye sosyolojisinin yüzde 70’ine hitap ve temsil eden bir ittifaktır. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın içerisinde Kürtler de vardır, Türkler de vardır, Araplar da vardır, Türkiye’nin renklerinin tamamı vardır. Cumhur İttifakı renkleriyle birlikte bir araya geldiğinde o renkleri renksizleştiren bir ittifak değildir. Millet İttifakı’nın bakış açısı şu, her gün bir takım eklemlerle sanki Türkiye’deki çoğunluğu temsil eden bir pozisyonda olduklarını onun dışındaki ittifakların Türkiye’nin gerçekliğini ve hakikatini temsil edemediğine dair bir jeolojik saplantıları var.
“Vatandaşlarımızın tercihlerinin Cumhurbaşkanı’mız noktasında hakim olduğu kanaatindeyim”
Konuya ilişkin, Elönü’nün, “İstanbul arafta mı?” sorusunu yanıtlayan Kabaktepe şu seçim süreciyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
Hangi açıdan sorduğunuza bağlı. İstanbul bir seçime doğru gidiyor. İstanbul’a seçim açısından baktığımızda vatandaşlarımızın tercihlerinin sayın Cumhurbaşkanı’mız noktasında hakim olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla Cumhur İttifakı noktasında çoğunluk olduğu kanaatindeyim. Ama İstanbul bir kültür, sanat, ekonomi kenti. İstanbul Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı. İstanbul’da vatandaşlarımızın da öbek öbek kitle kitle sosyolojik taban olarak da baktığımızda kararsız kaldığı süreç içerisinde karar vereceği, unutulduğu konular muhakkak vardır. Çünkü İstanbul’da hayat çok hızlı yaşanıyor, çok çabuk ve dinamik yaşanıyor. Şimdi gecenin 11-12’sine geçtik. Dünyada şu an 12’den sonraya da inşallah program vakit verir devam ettiğimizde dünyadaki birçok kentte hayatı ve yaşamı durmuş ve donmuş gözükecek ama İstanbul o kentlerin gündüz en yoğun vaktini yaşayan bir kent olacak.
Dolayısıyla bir yerde hayat varsa, canlılık varsa, bir yerde sadece canlı varsa orada muhakkak araflık konular vardır. Karar verme noktasında hiçbir şey yoksa hayat yok demektir, canlılık yok demektir. Canlılığın ve hayatın olduğu yerde hatta bizim eskiler dünyadaki ilim insanlarımızın işte madenler bitkiler hayvanlar ve insanlar ayrımı vardır. Burada madende canın olup olmadığı tartışılır ama yoktur kanaati hakimdir. Canlılık yani hayat dediğimiz şey bitkiyle başlar o da sınırlı bir şeydir. Şuur yoktur.
“Siyasetçi toplumun önünde olan bir insan”
Elönü’nün, “Felsefe masteri yapmış bir başkansınız. Muhalefetin bir felsefesi var mı? Muhalefetin felsefesi varsa nereye oturtabiliriz?” sorusunu yanıtlayan Kabaktepe şunları söyledi:
Şimdi ilmi olarak felsefe nedir falan onu bir tarafa bırakarak söylüyorum. Yani bizim normal siyaset dilinde kullandığımız bir bakış açısı, bir proje bakış açısı manasında söylüyorum. Söyleyeceklerimi izleyen kardeşlerimiz, seyircilerimiz bu bağlamda değerlendirsin. Lütfen yoksa hani felsefe nedir ona göre işte falan siyasi aktör böyle midir o manada konuşmuyoruz bunları. Siyasetçi toplumun önünde olan bir insan. Topluma birçok konuda ne yapacağını, nasıl yapacağını, nereye götüreceğini söylemek zorunda olan bir insan. Projesini, planını programını açıklamak zorunda olan bir insan. Açıkladığı siyasetten ekonomiden sanata kadar tüm projelerin de zihinsel olarak bir temele oturması gereken bir rolü var siyasetçinin. O zeminin üzerinde hareket ediyor. Bu anlamda baktığımızda her bir siyasi partinin oturduğu bir zemin var. Ama oturduğu zemin felsefi bakış açısı ürettiği projeler toplumumuz açısından uygun mu değil mi toplumumuzun bakışıyla milletimizin bakış açısıyla örtüşüyor mu örtüşmüyor mu tarihimizle bağlantısı nedir bu milletin geniyle kimliğiyle irtibatı nedir. Oturdukları bu zeminden ürettikleri projelerle söyledikleriyle kendi oturdukları zemin uyuyor mu uymuyor mu bu açılardan baktığımızda birçok sorunu zaten neye getiriyoruz oturdukları zeminle söylediklerinin farklılaştığını ya da zeminleri farklı olan kimliklerin özlü olanın sözde farklı söylendiğini, sözde söylenenin de yapılarken farklılaştığını bunu da zihinsel olarak felsefi bakış açısında da paradoksa işaret ettiğini görüyoruz.
“Her partinin bir bakış açısı, bir duruşu var”
Türkiye’mizde 30’un üzerinde parti seçime girmeye hak kazanmış her partinin bir bakış açısı, bir duruşu var. Hiç kimseye burada yoktur anlamında bir şey söylemek doğru olmaz. Ama bakış açısıyla ve duruşlarının değerleri karşılıkları bizim milletimizin beklentisiyle uyuşup uyuşmadıkları bu toplumun tarihindeki gelenekleriyle görenekleriyle bağlantısı ve irtibatı, bu milletin geleceğe dair beklentileriyle irtibatları, bu milletin kendi kendine var olma noktasındaki beklentileriyle dünyadaki temel sistemin en temel sorunu şudur. İlk Adem’den son Adem’e kadar şu anda dünyada yaşanan birçok sorunun temeli odur, gerek bireysel olarak gerek ailede gerek toplumda gerek grupta gerek ülkede karar alırken kendinize göre mi karar alacaksınız yoksa bir takım karar alıcıların ya da etkileyicilerin istediği gibi mi karar alacaksınız. Bu noktadaki duruşları açısından baktığımızda işte her partiyi değerlendirdiğimizde farklı değerlendirmeler yapıyoruz.
“Millet İttifakı’nın en temel argümanı parlamenter sistemdi”
Osman Nuri Kabaktepe’nin açıklamalarının tamamı şu şekilde:
Bugün siyasal anlamda en geniş ittifak anlamında da baktığımızda bizim muhalefet partileriyle ilgili bu noktada değerlendirmelerimizi zaten siyasi olarak yapıyoruz. Eleştirdiğimiz noktalar bir hayli var, doğru bulmadığımız hususlar bir hayli var. Zihinsel temelde de bakış açısı itibariyle de bu milletin gerçekleriyle ve geleceği ile örtüşmeyen bir çok nokta var. Hatta oturdukları felsefi temel olarak iddia ettikleri ile yaptıkları arasında çok büyük çelişkiler var. Bir milli zemine oturduğunu söyleyen bir siyasi partinin gelecekte Türkiye’yi hicret ettirmek istediği yerin bambaşka yer olduğunu söylüyorsunuz. Yani burada bir paradoks var, çelişki var. Ya oturduğunuz felsefi zemin zihinsel temel söylediğiniz ya da götürmek istediğiniz yerden farklı ya da gerçek hicret ettirmek istediğiniz yer siz başka nedenlerle böyle bir zemine böyle bir bakış açısına sahip olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Bu açıdan değerlendirdiğimizde hakikaten çok ciddi birbiriyle uyumsuz, birbiriyle çatışan, birbiriyle anlamsız bir çok şeyi görüyoruz.
İşte şimdi seçim süreci yaklaştı. 60 günle girdik artık. 5-6 gün sonra 50’li rakamları söylemeye başlayacağız. Millet İttifakı’nın en temel argümanı bir araya gelme argümanı parlamenter sistemdi ama ortaya konulana baktığınızda şimdi böyle bir sistemin geçme iddiası, bir iddiada bulunuyorsunuz ben bu işi yapacağım diyorsunuz ama ne zaman yapacağınızı söylemiyorsunuz. Zaman bağlamından kopuk, yapacağınız işlemin uygulamasına dönük hiçbir şey söylemiyorsunuz plan ve mekan bağlantısından kopuk. Yapacağınız işi hangi aşamalardan geçirerek yapacağınızı da söylemiyorsunuz dolayısıyla zihinsel bağlantıdan da kopuk. Sadece fikir bağlantısı var. Ben buna geçeceğim iyidir diyorsunuz.
“Süslenmiş bir beceriksizlikle siyaset olmaz”
Bir anlamda 3 boyuttan kopuk bir proje söylüyorsunuz. Şimdi siz diyorsunuz ki Türkiye’yi kurtaracak iş budur. Ne zaman bu işi hayata koyacaksınız belli değil. Bunu hangi süre içerisinde nasıl yapacaksınız belli değil. Bu şunu gösteriyor. Siz aslında birinci seçenek olarak ya söylediğinize kendiniz inanmıyorsunuz ya da bunu sadece ve sadece bir araya geldiğiniz insanları tutkal olarak onları bir arada tutacak bir yapışkan olarak görüyorsunuz. Bununla beraber de kendinizi izah edecek bir anlamda da taraftar toplayabilecek bir argüman olarak görüyorsunuz. Bu bağlamları ortaya koymazsanız yapılacak yorum budur. Onun için siyaset toplumun karşısına gerçeklikle çıkmak demektir. Hayal sizin gerçekmiş gibi ya da yapacakmış gibi davranarak değil hakikaten gerçeklikle karşısına çıkmaktır. Şunu sık sık söylüyorum. Süslenmiş bir beceriksizlikle siyaset olmaz. Muhalefet partilerimizin bir kısmının yerel yönetimler de dahil olmak üzere bu süreçte de süslenmiş bir beceriksizlik var.
“Size senede 20 bin konut yapacağız diyorsunuz, yapmıyorsunuz”
Yani işte bu süslenmiş beceriksizlik derken iki şey kastediyorum. Birincisi özellikle PR çalışmalarıyla yapılmayan işlerin yapıldığı gibi ya da bir birim yapılan işi yüz birim yapılmış gibi ya da kendilerinin hiç dahil olmadığı işleri kendileri yapmış gibi söylemeleri ve göstermeleri. İkincisi buradaki kastımdan yapmayacakları işleri yapacakmış gibi söylemeleri. Orada da ben şu kadar iş yapacağım diyorsunuz önünüze gelmeden bir sürü şey söylüyor. 2019’da bunu gördük, 2018’de bunu gördük. Yani İBB sürecinde bunu gördük. İşte size senede 20 bin konut yapacağız diyorsunuz, yapmıyorsunuz işte bu süslenmiş bir beceriksizlik. Ya da bir birim iş yapıyorsunuz sanki 100 birim yapmışsınız gibi anlatıyorsunuz. Ama süslediğiniz için onu beceriksizliğinizi örttüğünüzü zannediyorsunuz. Yani şimdi bunun dışına çıkarsa sahici olur siyaset. Toplumla daha iyi ilişki kurar, bağlantı kurar. Muhalefetin bugün içine düştüğü durumu en iyi tanımlayacak cümlelerden biri olarak bu aklıma geliyor.
Yani süslenmiş bir beceriksizlik var. Bunu deprem süreciyle ilgili Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu duruş nedeniyle çok fazla konuşmuyorum. Cumhurbaşkanımız sık sık ifade ettiler. Onun ortaya koyduğu çizgi çok önemli bir çizgidir. Biz şu anda milletimizin derdini sarmakla meşgulüz. Depremin yaralarını sarmakla meşgulüz. Dolayısıyla muhalefetin bu süreçte süslenmiş beceriksizlik olarak ortaya koyduğu tavırları not ediyoruz, günü geldiğinde onları değerlendireceğiz. Şu an derdimiz yaramızı sarmak, derdimizin milletimizin derdiyle dertlenmek. Depremi ilk günü gidip sahada bu siyaset üstü bir mesele değildir diyenlere gerektiği günde gereken cevabı milletimiz de verecektir bizler de gerektiği günde cevabını vereceğiz.
“6’lı masanın liderlerinin tamamı henüz deprem bölgesini ziyaret edemedi”
Ama bu süreçte şunu da ifade etmem lazım, Cumhurbaşkanımızın bu tavrı bizim genel tavrımızdır. Bugün yine kendisi belki bir saat önce ayrıldı deprem bölgesinden. Şuna bakılması lazım. Konuşurken bazı insanların bazı muhalefet liderlerinin aradan bir ay geçmiş depremin üzerinden bir ay içerisinde tüm muhalefet liderlerinin yani 6+plus masa diyordum sonunu göremediğimiz için rakamsal olarak 6’lı masanın liderlerinin tamamı henüz deprem bölgesini ziyaret edemediler veya etmediler. Bilmiyorum bunu neden yapmadılar. Nedenlerini kendileri bilir ama gözümüzün gördüğü şeyler var. Birkaç tanesi bir kere gitti bazıları birkaç yere gitti. Bazıları bir iki ille yetindi. Hala vatandaşlarımızın derdini yerinde görmeyi bile paylaşamamış ama oturduğu yerde az önce dediğim gibi milletin derdi üzerinden siyasal rant devşirme basitliğine düşmüş olmaları bize bu cümleleri kurduruyor. Ama dediğim gibi bununla alakalı hem bilgiye dayanan hem fotoğrafa görüntüye dayanan birçok şey var. Görüyoruz, dün de gördük. En basitinden en önemli sorunumuz nedir bizim kalıcı konutların yapılması.
“Cumhurbaşkanı 5 kişiye soracak şimdi artı iki oldu”
Cumhurbaşkanımız ilk günden itibaren kalıcı konutlarla ilgili talimatını verdi ilgili bakanlıklarımız çalışmaya başladı ve kalıcı konutların temelleri hızlı bir şekilde atılıyor. Bugün yine Hatay’da yaptığı açıklamada 270 binin üzerinde evin 70 binin üzerinde de köy evinin 340 bin civarı tam rakamı hatırlamıyorum evin konutun inşa edileceğini söylüyor. Cumhurbaşkanımın bunu söylediği gün bazı ana muhalefetin siyasi aktörleri efendim niye bu kadar erken başlıyorsunuz dedi. Bu hafta saha ziyaretlerinde aynı partinin bir siyasi iktidarı diyor ki biz diyor daha erken yaparız. Cumhurbaşkanı yardımcısı ilan edilen bir siyasi aktör aynı gün iki gün önce o da diyor ki eskide kalmış hala konuşamamışlar demek ki efendim niye bu kadar erken temel atıyorsunuz. Anlatmaya çalıştığım bu. Bu kadar hafif ifadeyle söylemiş olayım, hassas bir süreçten geçiyoruz yaraları sarmaya çalışıyoruz. Hani ben bu deprem öncesi çalışma sürecimizi başlatmıştık seçim çalışmalarını. Bir ilçemizde irtibat bürolarımızın açılışını yapıyorduk orada şöyle bir konuşma yaptım. Dedim ki enteresan bir sistem öneriyorlar bu altılı masadan bir genel başkan diyor ki kararlar ortak alınacak biz evet demezsek Cumhurbaşkanı 5 kişiye soracak şimdi artı iki oldu. Acaba onlar da kendilerine sorulmadan karar alınamadan statüde mi olacaklar yoksa başka statüde mi olacaklar onu da açıklamıyorlar.
“Türkiye Cumhuriyeti başkanlığı servis dışı hale getirecekler”
Şimdi şöyle bir latife yaptım. Dedim ki bir karar alınacak. Cumhurbaşkanı o kararı alacak bir toplantıda bulunuyor. Ne diyecek bir dakika önce A partisi genel başkanını arayacak şu konuda ne diyorsunuz, sonra B başkanını arayacak oradan bir vatandaşımız bağırdı dedi ki başkan telefon kapalıysa ne olacak? Şimdi biz İBB için diyorduk servis dışı hale getirdi İBB’yi sayın İmamoğlu diye. Şimdi bunlar herhalde Türkiye Cumhuriyeti başkanlığı servis dışı hale getirecekler. Latife olarak sordu ama çok gerçekçi sordu bunu. Dolayısıyla konuya dönecek olursak bu bağlamdaki değerlendirmelerimizi daha net bir şekilde ilerideki günlerde daha açık söylenenlerin değerlendirmelerini yapacağız. Hakikaten siyasal olarak söylediklerinizin gerçeklikle örtüşüp örtüşmediğine dair vatandaş yapmadan önce siz yapın ki vatandaşın önüne çıktığınızda mahcup olmayasınız uyarısını muhalefete tekrar hatırlatmak istiyorum.