SERVET YILDIRIM – Türkiye ekonomisinin yıllardır çözmekte zorlandığı bir büyüme sorunu var. Ekonomimiz bir türlü istikrarlı bir büyüme patikasına oturamıyor. Yakın geçmişe bakalım. Mesela 2017’de yüzde 7,4 büyüdükten sonra 2018’de yüzde 2,8, 2019’da 0,9 ve 2020’de ancak 1,8 büyüyebilmişiz. 2021’de yüzde 11,6 gibi yüksek büyümenin ardından 2022’de yüzde 5,6 ve 2023’te ise 3,8 büyümüşüz. Görünen o ki bu yıl da yüzde 3 dolayında, hatta altında bir büyüme ile kapatacağız.
Veriler teyit ediyor
Bu iniş-çıkışlı performans bizi arzuladığımız yere taşıyamıyor. Türkiye 2012’de açıkladığı ve 10’uncu Kalkınma Planı’nda da yer ver verdiği hedeflerine göre 2023 yılında 2 trilyon dolarlık bir ekonomi olacaktı; 1,1 triyon dolarda takıldı kaldı. Kişi başına gelirin 25 bin dolar olmasını hedefliyorduk, 13 bin dolar ile yetindik, vasat performans ile mutlu olduk. Bunlar orta gelir tuzağına düşmüş bir ekonominin rakamlarıdır. Dün açıklanan ikinci çeyrek verileri de bu tuzakta olduğumuzu teyit eden son verilerdir.
Orta gelir tuzağı bir ülkenin kişi başına düşen milli gelirinin düşük seviyelerden orta düzeylere yükseldikten sonra orada takılıp kalması ve bir üst kademeye geçememesidir. Türkiye ekonomisinde yaşanan da budur. Ekonomi 2001 krizi sonrası reformların ve verimlilik artışının etkisiyle düşük-orta gelir grubundan, üst-orta gruba yükseldi. 90’ların sonu ve 2000’lerin başındaki 2 bin-3 bin dolar seviyelerinden 10 bin-13 bin dolara kadar yükselen kişi başına milli gelir 2008 yılından beri o seviyelere takıldı kaldı. Hatta bazı yıllarda geriledi. Yani Türkiye 15 yıldır orta gelir tuzağında olan bir ekonomiye sahip.
Önce fiyat istikrarı
Yüksek büyüme hızını yakaladığımızda sorunu çözüyoruz ama ciddi yan etkilerle boğuşmak zorunda kalıyoruz. Ya dış denge hızla bozuluyor, yüksek cari açıklar veriyoruz ya da enflasyon şoku yaşıyoruz. Zigzaglar çizerek büyümek kısa vadede rahatlatır ama orta vadeli sorunumuzu çözemez. Türkiye mehter tipi iki ileri bir geri büyümeden sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme modeline geçebilmelidir. Kısa vadeli yüksek ya da düşük büyümeler yerine kalıcı ve sürdürülebilir büyümeye odaklanmalıdır. Büyüme istihdam yaratmalıdır, vatandaş tarafından hissedilebilmelidir. Yani büyüme kapsayıcı olmalıdır.
Kısacası, tuzaktan çıkış için yapacak çok iş var. Ekonominin üretim kapasitesini artırabilmek için enerji ve işgücü verimliliğini artıracak, vergi tabanını genişletip, kayıt dışını azaltacak reformları devreye sokmak gerekiyor. Ama önce fiyat istikrarını sağlayıp Türkiye’yi bir yüksek enflasyon ülkesi olmaktan kurtarmak lazım. Çünkü enflasyon yükseldikçe orta ve uzun vadede büyüme yavaşlıyor, düştükçe ise hızlanıyor. Fiyat istikrarı sağlanamadıkça makul büyüme sürdürülebilir olamıyor.