Orada bir köy yok uzakta! Artık yumurta bile fabrikadan

Aleyna Sevim – İklim değişikliğinin yarattığı etki her geçen gün kendisini daha da yakıcı bir şekilde hissettirmeye devam ediyor. Su rezervleri geriliyor, hızlı nüfus artışı ve kentleşme tarım alanlarını tehdit ediyor. Doğal ve savaş gibi sosyal felaketler tarımsal üretimi olumsuz etkilerken, tarım ürünlerine ve gıdaya olan talebi giderek daha da önemli hale getiriyor. Uzmanlar, gelecek 10 yılda gıda krizinin patlak vermesine kesin gözüyle bakıyor. Bu nedenle, yüzlerce ülke kendi toprakları dışında tarım arazileri alarak gelmekte olan bu ciddi tehdide karşı önlemlerini almaya çalışıyor. Türkiye’de yapılan araştırmalar ise bu alandaki tehdidin daha ciddi boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor. Köylerde yaşayanların sayısı her yıl daha da düşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 yılı “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları”na göre, köylerde yaşayanların oranı yüzde 6.8’den yüzde 6.6’ya gerilemiş durumda. Doğurganlık ve ölüm hızının düştüğü köylerde, yaşlı nüfus sayısı artıyor, ortanca yaş yükseliyor. TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişi tarımda istihdam ediliyordu ancak bu sayı Şubat 2020’de 4 milyon 157 bin kişiye düştü. Bu da sadece söz konusu dönemde tarımda çalışan sayısının 3 milyon 301 bin kişi azaldığı anlamına geliyor. Bir diğer ifadeyle 2002-2020 arasında tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 azaldığı ortaya çıkıyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği kayıtları ise bir başka sorunu ortaya koyuyor. Buna göre, Türkiye’deki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 57.7, kadınların ise 60.1’e ulaşmış durumda. Kayıtlı çiftçilerin yaş ortalaması ise 58.1. Yaşlanan nüfusun yerine tarım ve hayvancılığı devralacak genç nüfusun olmaması, küçük aile çiftçiliği için en büyük problem olarak görülüyor. Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye’de tarım üretiminin bitme noktasına geldiği köylerdeki hayatı Türkiye’nin 7 bölgesindeki muhtarlara sorduk.

‘EKONOMİK MODEL YARATILMALI’ 

Trabzon, Soğuksu Mahallesi muhtarı Bekir Aktürk, bölgesindeki köylerde artık ağırlıklı olarak 50 yaş üzeri kişilerin yaşadığını söylüyor. Trabzon Muhtarlar Konfederasyonu Başkanı da olan Aktürk, gençlerin göç ettiği köylerde tarımsal faaliyetin de iyice azaldığını belirtiyor:

“Artık köylere şehirden yumurta gidiyor. Pandemide köye gelenlerin çoğu döndü. Halbuki köylerde kaliteli tarım ürünleri üretilebilir. Hayvancılık veya tarım yapanlara, sigorta teşviki getirilmeli. Kadınlar köyünde, yaylasında hayvancılık yapıyor ama onun bir sosyal güvencesi yok. İŞKUR projeleriyle köyde ekonomik model yaratılabilir.”

Akhisar Gökçeahmet Mahallesi muhtarı Mustafa Özdemir, Ege’nin en genç muhtarı. 40 yaşındaki Özdemir, çiftçilikte kazanç elde edilemediği için herkesin kentlere göçtüğünü söylüyor:  “O göçü geri getiremiyorsun. Köyler tamamen boşaldı. Bir ilçede 65 dönüm zeytinlik satın aldım, köyde genç hiç yok. Zeytinlik çok, araziler o kadar güzel ki köyde genç olmadığı için insanlar  ‘Çocuk satacağına, ben satayım’ diyerek, satıyor. Köylerde tavuk yumurtası, süt, yoğurt işleri kalktı. Üretim olmayan köylerde göç çok daha fazla.”

‘EN GENCİ 50 YAŞ ÜSTÜ’

Manisa Saruhanlı İlçesi Gözlet Mahallesi Muhtarı Nuri Gelgör de ekonomik şartların ve çiftçiliğin artık daha zor olmasının gençleri şehirlerde çalışmaya yönelttiğine işaret ederek, “Köyümüzde 50 yaşından aşağı kimse yok. Yaşlıların geneli de zaten emekli. Zeytinleri var. Ekip, üretemiyorlar. Çocukları da hafta sonları ya da izinlerinde geliyor” diyor.

‘KÖYE TEREYAĞI GÖTÜRÜYORUZ’

Gümüşhane Muhtarlar Derneği Başkanı ve Yağlıdere bölgesi Muhtarı Gürbüz Demir, köylerde üretimin bittiğini söyleyenlerden. Demir “Köye giderken tereyağı, süt ve yoğurdu şehirden alıp köye götürüyoruz. Tarım yok, hayvancılık yok. Burada zaten tarım arazisi de çok fazla yok. Dağlık taşlık. Emekli olup dönenler de var, aşırı göçte. Bizim orada patates, fasulye olur. İklim şartlarından ötürü de bu sene hiçbir tane meyvemiz de yok. Cevizlerimiz de tamamen dondu. Vatandaş ne lazımsa marketten alıp köye getiriyor” diyor.

Ne köy yumurtası ne köy tereyağı ne de köy ekmeği kaldı. Bakkallar artık şehirden getirdikleri endüstriyel ürünleri satıyor. 

HER ÜRÜN YETİŞİR AMA…

Aydın Karpuzlu Gölcük Mahallesi’ndeki Muhtar Kemal Uslu da genç nüfusun köyü terk ettiğini belirtip, “Bizim köyde yetişmeyen şey yok ama çalışan yok” diyor. 

Kayseri Alaybeyli Mahallesi Muhtarı Ender Şahin de her mahalli seçimde 100’e yakın oy eksiğiyle karşılaştıklarına dikkat çekiyor: “Daha rahat yaşamak için köyden gidiyorlar. Kayseri’de ağırlıklı tarım var ama köydeki ürünler de hep market ürünü. Köyde yumurtayı, ekmeği satın alıyorlar.”

BAKKALIN YERİNİ ZİNCİR MARKETLER ALDI

Burdur Muhtarlar Derneği Başkanı ve Şekerevleri Mahalle Muhtarı Sami Çelik de bölgede 2000’li yıllardan sonra göçlerin başladığını anlatarak, gençlerin artık tatilden tatile köye geldiğini söyledi. Türkiye Muhtarlar Derneği Gaziantep Şube Başkanı ve Savcılı Mahallesi Muhtarı Ahmet Titiz ise şunları dedi: “27 yaşında muhtar oldum, şimdi 31 yaşındayım. Mahallelimizin çoğu yaşlı. Bu bölgede Suriyeli göçü çok yoğun. İnsanlar dükkânlarını Suriyelilere kiraya vermiş. Köyde bir bakkal kaldı. Genelde zincir marketler var artık. O bakkalı da ayakta tutmaya çalışıyoruz.”

‘SİGORTA SORUN, EK GELİR YOK’

Kars’a bağlı Kuzgunlu Mahallesi Muhtarı Fatih Daşdemir de köyden kente göçün hız kesmeden sürdüğünü belirterek, kendisinin de göç edeceğini anlatıyor:

“40 yaşındayım doğma büyüme buralıyım ama ben bile gitmeyi düşünüyorum. Emeklilik yok. Sigorta olayı sıkıntı.. İşçi sigortasıyla emekli olmak daha kısa süreli. Ek gelir yok. Yılda bir sefer para alınıyor. Bir süt fabrikası olsaydı herkes rahat olabilirdi. Şu anda süt para ediyor ama üretici yok bıraktı herkes. Çünkü sütün litresini 1 TL’ye alıyorlardı.

MARKETTEN ALIYORUZ

Çiftçilik bir dönemdir. Yaşlandıktan sonra her şey bitiyor. Emekliliğiniz dolmazsa çoluk çocuğa muhtaç oluyorsunuz. Bizim köyde 14 hane var her şeyi marketlerden alıyoruz. En azından devlet tarımla uğraşan her aileden bir kişinin BAĞ-KUR’unu yaptırabilir. Ben eşimi bir hastaneye götüremedikten, geleceğim olmadıktan sonra burada daha ne yapabilirim ki. Bir     kişinin bari sigortası yapılsın ki o kişi kendini garantiye alsın. Ben de seçimi kazanamazsam gitmeyi düşünüyorum.”

‘SU BİLE MARKETTEN’

Trabzon Düzköy Çayırbağı Doğankaya Mahallesi Muhtarı Mümin Sürül, bölgenin geçmişte hayvancılık sayesinde kalkındığını ve köyde yaşayanların iyi eğitim aldığını anlatarak, mevcut durumu şöyle özetledi:

“Hayvancılık bitti. Peynir, yoğurt, hatta su bile marketten alınıyor. İnsanlar zarar ettiği için hayvanlarını hep sattı. Buranın 15 binin üzerinde nüfusu vardı, 4000 kişi kaldı. Hayvancılık bitince insanlar gurbete gitti. Kalanlar kendi yağında kavruluyor. Hayvancılığın desteklenmesi lazım. Artık yörenin tek çaresi turizm.”

ARTIK NEREYE KADAR…

Düzköy Çayırbağı’ndaki bakkalda alışveriş yapan kadın da artık hayvancılık yapamadıklarını ifade ederek şunları kaydetti: “Hayvanlarımıza bakamıyoruz. Her şeyimizi marketten alıyoruz. Suyu, peyniri, patatesi hep buradan alıyoruz. Biz bu şekilde nereye kadar idare edeceğiz. Buraya bir çözüm bulsunlar.”

‘HAYVANCILIK BİTTİ, BİR TAVUK BİLE BESLENMİYOR’

Bingöl Muhtarlar Derneği Genel Başkanı Abdullah Mutabu ise bölgesinde genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşıldığını ifade ederek, 1990’lı yılların sonuna kadar bölgedeki köylerin temel gelirinin yüzde 85’inin hayvancılıktan geldiğine dikkat çekiyor: “Terör olayları, yaylalara çıkamama ve yurt dışına göç nedeniyle hayvancılık yapanlar azaldı. Bölgede hayvancılıktan elde edilen gelir yüzde 15. Köylerde market ürünlerinin bulunması çok ilginç. Akşam köy minibüslerinin durağına gidiyorum. Bakıyorum adam şehirden süt, yoğurt satın almış, köye getiriyor. Köyde bir tane tavuk beslenmiyor. İmkânlar olduğu halde yapılmıyor. Komple şehirden alıp getiriyorlar. Aynı şekilde şehirden yumurta getirip köy bakkallarında satıyorlar. Geçen bir köyümüzdeki bakkalımıza gittim, yoğurtlar vardı. ‘Maşallah, sizde hâlâ hayvan besleyen var mı?’ diye sordum. Cevap ‘Şehirden getirdim, satıyorum’ oldu.”

KOOPERATİFLEŞMİŞ KÖYLERDE GÖÇ DURDU

‘Başka Bir Köylülük Mümkün’ kitabının yazarı, tarım ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Tayfun Özkaya, gençlere gelir sağlanan köylerde göçün durduğuna dikkat çekiyor. Kooperatifleşmenin önemine değinen Özkaya, Milliyet’e şu değerlendirmeyi yaptı:

“30 yaşındaki bir insanı düşünelim. Onun bir çocuğu olacak. Bu çocuğu arabayla uzak bir yere getiriyor. İyi bir okul bulamıyor. Elektrik kesintileri olabiliyor. İnternet ulaşımı olmayabiliyor. Dolayısıyla köyde yaşam zor. Sağlık ocakları hizmetleri yeterli değil. Bütün bunlar gençleri köyden uzaklaştırıyor. Ayrıca tarımda bir gelecek görmüyorlar. Tarım yapmak artık girdi fiyatlarının artması nedeniyle çok zor bir hale geldi. Kırsal ekonomide şirketlerin hegemonyası var. Şirketler ürünlere istedikleri fiyatları koyabiliyorlar. Çaresiz kalan çiftçiler, çocuklarını kentlere ittiriyor ama kentlerdeki durum da çok kötü. İnsanlar iş bulamıyor. Kırda güzel bir hayatı yaşatmak lazım insanlara. Sosyal imkânlar, eğitim, sağlık, modern hizmetler olması lazım. Bazı kooperatifleşmiş köylerde bu göç durmuş vaziyette. Endüstriyel tarıma karşı, kimyasal olmayan temiz üretimle köylerde üretimi yeniden artırabiliriz.”

SADECE YÜZDE 1’İ GENÇ

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, geçen aylarda köylerdeki nüfusun yaşlandığına dikkat çekerek, çözüm önerileri sundu:

“Tarımda çalışan nüfusun yaş ortalaması tarımı olumsuz etkiliyor. Genç nüfus sürekli azalıyor, kırdan göçüyor. Köyler yaşlı nüfusa kalıyor. Fevkalade olumsuz bir durumla karşı karşıyayız. Yaşlı çiftçiler emekli olunca sofralarımıza kim yemek koyacak? Türkiye’deki çiftçilerin sadece yüzde 1’i 18 ile 24 yaş arasında. Genç nüfusun tarıma dönüşünün yollarını aramalıyız. Kırsal kalkınma desteklerinin yanında çiftçi gelirlerinin artırılması gerekmektedir. Kırsal alanlarda tarıma dayalı sanayiye yönelik yatırımların desteklenmesi ile tarımsal ürünlerde katma değer sağlanması ve yeni iş imkânlarının yaratılması önem taşıyor.” ​

SON NESİL OLACAK

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç araştırmaların Türk çiftçisinin yaş ortalamasının 55’e yükseldiğini ortaya koyduğuna işaret ederek, “Böyle gidersek bu nesil, tarım üretimi yapan neredeyse son nesil olacak. Tarımda genç kalmadı; bu gerçekten sürdürülebilir bir durum değil. Dolayısıyla hiç zaman kaybetmeden, çiftçiliği ve tarımı gençlerimizin gündemine sokmalıyız. Gençlerimizi, çiftçilerimizi toprakla barıştırmalı, kentten köye göçün yolunu açmalıyız” dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir