Objektif yaklaşımı bize miras kaldı

Milliyet gazetesinde 66 yıl boyunca yazı yazarak Türkiye dış haberciliğine damga vuran usta kalem Sami Kohen, vefatının birinci yılında saygı ve sevgiyle anıldı. Demirören Medya Center Erdoğan Demirören Konferans Salonu’nda yapılan anma törenine Kohen’in eşi Mirka Kohen, kızı Jale Kohen Aldiş, oğlu Alp Kohen, gelini Seda Kohen, damadı Metin Aldiş, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mete Belovacıklı, emekli büyükelçi Özdem Sanberk, Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Milliyet yazarı Prof. Dr. Hasan Ünal, meslektaşları ile Demirören Mesleki ve Anadolu Teknik Lisesi öğrencileri katıldı. Törende Kohen’in meslek hayatındaki başarılar anlatılırken Türk basın tarihine yaptığı katkılar dile getirildi.

‘Eskimeyen bir marka’

Anmanın açılış konuşmasını yapan Milliyet Gazetesi Dış Haberler Müdürü Levent Köprülü, şunları aktardı:

“’Milliyet çok değerli bir markadır!’ diyordu Sami bey. Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, Sami beye ‘Üstün Hizmet Ödülü’nü verirken benzer bir ifadeyi dile getiriyordu, Sami Kohen eskimeyen bir marka… Ben onu hep elleri cepte, konuşurken vakit vakit ayak parmakları üzerinde yükselen, yahut ellerini ovuşturan haliyle hatırlıyorum mesela. Onu ilk tanıdığım sıralarda servise gelip mutlaka o gün sayfada neler olacağıyla ilgili bir brifing alır, olmadı, kendisince öne çıkan konu ya da konuları hatırlatarak ‘Bu da önemli…’ diye tavsiyede bulunurdu. Ben Dış Haberler Müdürlüğü’ne geçtiğimde ise sohbetlerin içeriği artık ‘Kafana takılan bir şey olursa, mutlaka aç sor. Çekinme…’ şeklindeydi. Son döneminde ise malumunuz, ilişkimiz daha yakınlaştı ve samimileşti. Yazı yazmanın onun için ne anlama geldiğini bildiğim kadar ‘yazamamasının da ne anlama geleceğini’ biliyordum. Çocukluğunda bile mürekkep kokusuyla büyümüş, yazı yazmayı hep sevmiş, hatta onu ‘yaşam sevinci’ haline getirmiş bir duayendi o çünkü. Gözlerinde ilerleyen görme bozukluğu ve rahatsızlıklarına rağmen en son raddeye kadar yazmaktan vazgeçmedi. Dış haberlere neredeyse ömrünü adamış biri olarak gündemi takip etmekten kendisini alıkoymadı. Görüştüğümüz her telefonda, kendisinin başlattığı dış haberler sayfasının ne alemde olduğunu merek eder, ‘Bugün neyi büyüteceksiniz?’ diye sormaktan kendisini alamazdı. Hala daha kendisinden olumsuz bir eleştiri gelecek diye ödüm kopuyordu gerçekten… Ancak o, asla bunu yapmadı, hep yüreklendirmeyi tercih etti. Ez cümle, son nefesine kadar bitmeyen heyecanı, sınır tanımaz bir gazetecilik aşkı, engin bilgisi ve ağabeyliğiyle gerçekten de ‘Eskimeyen, eskimeyecek çok önemli bir marka’ Sami Kohen. Onu anmayı, bu mekanın dışına da taşıyarak, iletişim öğrencileriyle birlikte yapalım sonraki yıllarda. Ama mutlaka yapalım ve yeni yetişen gazeteci adaylarına da onu tanıtalım. Kim bilir, belki günün birinde aralarından biri çıkar ve Sami Kohen’i örnek alarak başarılı işlere imza atabilecek bir gazeteci oluverir.”

Evdeki Sami Kohen’i anlattı

Sami Kohen’in kızı Jale Kohen Aldiş de yaptığı konuşmasında babasından sevgi ve saygıyla bahsederken “evdeki Sami Kohen”i anlattı. Jale Kohen, şunları söyledi:

“Babam Sami Kohen vefat ettiğinde 93 yaşındaydı ve bu fiziki yaşıydı. Bir de gazeteci olarak enerji yaşı vardı ki, o herhalde 35. Bir de ruh yaşı, o kesin 18’di. Kimse ona yaşını veremezdi. Çünkü bir atom karınca edasında enerjisi vardı. Babam vefat edeli bir yıl oldu. Ne kadar geçti, inanmak zor. Bizden ayrılırken babamla ilgili o kadar çok yazı yazıldı, o kadar güzel sözler söylendi ki. Bir gazeteci olarak tek müessese olduğu, mesleğine olan tutkusu, çalışkanlığı bitmek bilmeyen merakı, çalışma titizliği, her şeyi double hatta triple check etmesi, dolasıyla ile söyledikleri veya yazdıklarının doğruluğunda hiç şüphe görülmediği anlatıldı. Türkiye’yi dünyaya tanıtma misyonu üstlenmesinden, diplomatik kişiliğine değinildi. Dışişleri dahil pek çok yabancı kurum tarafından referans sayıldığı, hep fikrine başvurulduğundan, her zaman objektif yaklaşımı ve basında ne kadar saygı gördüğünden bahsedildi. Herkesin akıl hocası olduğu söylendi. Bir sprinter değil de, maratoncu olduğu benzetmesi yapıldı. Karınca gibi çalışkan olduğu, çelebiliği, naifliği anlatıldı. Ağırlığı kadar toz yuttuğundan bahsedildi. İnsan olarak ise, mütevazılığı, hayatta kimseyi kırmadığı, herkese eşit davrandığı, herkesi kucaklayan babacan tavrı ve hoşgörülüğü, gençlere yakınlığı ve yardım etmeye çalışması anlatıldı. Zorluklar karşısında hiç yılmayan, inandığı ve doğru bildiği konularda sonuna kadar mücadele eden azimli, dürüst, kişiliği yazıldı, çizildi.”

Demirören Medya Center Erdoğan Demirören Konferans Salonu’nda yapılan anma törenine Demirören Medya Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri de katıldı.

Evimizdeki Milliyet kokusu

“Ben size evdeki babamı anlatmak isterim. Babam mücadeleciliğinden de belli olduğu gibi çok disiplinliydi. Mesela evde hiçbir zaman pijamayla dolaşmaz, hep derli toplu giyinirdi, bizi de böyle alıştırdı. Gençken mesela biraz fazla uyuduğumuzda ‘Bak gün kaçıyor’ diye kızar, sitem ederdi. Ne de olsa sürekli üretken olmak gerekiyordu onun için. Nizam intizam onun düstüruydu, dağınıklıktan hiç hoşlanmazdı. Evimizdeki koku akşam gelirken son baskısını getirdiği Milliyet’ten yayılan matbaa kokusu, fon müziği ise hep haberler olmuştur. Salondaki televizyondan yabancı kanallar, arka odadan da Türkçe haberler arasında depar atardı, bu arada elinde transistör radyosunda başka kaynakları dinlerdi. Hayatında yanından hiç ayırmadığı muhtelif transistörle radyoları oldu. Haberlerin örneğin taa İngiltere’den evine kadar gelmesine şaşırır hep mucizevi bulurdu. Fon müziği haberler dedim ama çalışırken mutlaka klasik müzik dinlerdi. Çok bilgili bir dinleyiciydi. Hatta son günlerinde yoğun bakımda bile klasik müzik ona hep eşlik etti. Sonsuz bir enerjisi vardı, hayatında hiçbir zaman ‘yoruldum’ dediğini duymadım. Evdeyken hiç oturmaz TV’deki haberleri izlerken bile hep ayakta dururdu. Çok meraklı araştırmacı da olduğu için bizim tatillerimiz de farklı olurdu. Yörenin nabzını ölçmek için yerel halkla sohbet eder, her bindiğimiz taksi şoförüne ahret soruları sorardı. Tatillerimiz adeta yazı dizisi oluşturacak bir araştırma gezisine dönüşürdü. Bizim evde aile sofralarında sohbet haliyle dünya olayları etrafında dönerdi. Dolayısıyla mutlaka biri sorar, o da her zamanki gibi sade ama biraz uzunca anlatmaya başlardı. Konu bir ara dağılırsa başka bir konu araya girerse sebatla bekler, yarım saat bile geçmiş olsa mutlaka tam da kaldığı yerden devam ederdi. Yılmazdı. Bir de şöyle bir özelliği vardı. Biraz yüksek sesli bir yerde konuştuğu kişiye hararetle bir şey anlatırken konsantrasyonu dağılmasın diye o kişinin kolunu tutar, konunun harareti artıkça sıkma kuvveti artar, sonunda bir mengene kıvamına gelirdi. Çok meraklı, hep öğrenmeye gayret eder ama bir yandan da tüm bilgisini hep paylaşmaktan hiç imtina etmez, özellikle de bu bilgi paylaşımının ailesi ve dostlarıyla bir kadeh içki eşliğinde olmasına bayılırdı. O, yalnız meslek hayatında değil, yaşamın her alanında objektifti, çok soru sorar en küçüğünden en büyüğüne bütün fikirleri dinler, önemserdi. Şimdi burada olsa sizlerle bu çatının altında bu ortamda bulunmaktan ne kadar zevk alırdı.”

 ‘Türkiye’yi temsil eden diplomatik bir aktör’

Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk de çok sevdiği bir dost olarak Sami Kohen’i kaybetmenin acısını içinde hissettiğini dile getirirken onun dış politikadaki duruşuyla ilgili konuştu. Kohen’in gazetecilikteki başarılarını anlatan Sanberk, “O aynı zamanda benim de meslektaşımdı, gazetecilik yaparken maharetle diplomasi mesleğini de icra ediyordu. Gazeteciler, kamuoyunu bilgilendirme görevinin yanında kamuoyunu oluşturma işlevini de doğal olarak yerine getirir. Kohen de kamuoyu diplomasisini içimizde en başarılı şekilde yerine getiren isimlerdendi. Onun başarısının sırrı; üslubunun net olması, yaklaşımının dürüst, objektif ve en önemlisi eleştirel olmasıydı. Eleştirel yaklaşımla yazılarını yazardı. Sami bey yıllarca Türkiye’yi temsil eden diplomatik bir aktördür. Kendisi diplomatik misyonunu yerine getirdi” diye konuştu.

‘Öncü bir isimdi’

Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin ise, Kohen’le birlikte çalıştığı dönemlerden söz ederek, “Kendisinden çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Dış politika, objektiflik açısından feyz almamız gereken bir ustaydı. Türkiye’de dış politika gazeteciliğinde, diplomasi alanında öncü bir isimdi. İlk kez onun zamanında Milliyet gazetesinde dış haberlere bir sayfa ayrıldı. Türkiye’de gazetecilikte mesleği yukarı çeken isimlerden biriydi. Bugün Abdi İpekçi gazeteciliğinden bahsediyorsak, Abdi beyin kurmay isimlerinden biri Sami Kohen’di. O ekibin en önemli aktörlerinden biriydi. ‘Milliyet basında güven’ sözünü taşıyan en önemli isimlerden biriydi. Türk basın tarihinde Milliyet yıldız isimleri bir araya getirmiştir ve Sami Kohen’de o yıldızlardan biriydi” dedi. Kohen’in meslek hayatı boyunca hiç kolaycılığa kaçmadan, objektifliğini kaybetmeden gerçeklerin, olguların peşinden koşan bir isim olduğunu anlatan Ergin, “Onun soğukkanlı bakışı çok önemliydi. Sadece bildiği konularda konuşurdu. Ahkam kesen gazetecilerden olmadı, doğruların gücüne inanırdı. Aklın ve mantığın çizgisinde giden değerleri olan bir gazeteciydi. İnsanlara saygı, nezaket, alçakgönüllülük, güven duygusu yayma aklımıza ilk gelen özellikleriydi” diye konuştu.

‘Uzun ve istikrarlı bir meslek hayatı’

Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Milliyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Hasan Ünal da yazılarından Kohen’i epeyce tanıdığını belirttiği konuşmasında şunları söyledi:

“Makalelerindeki soğukkanlı, ağırbaşlılık ve beyefendilik kişiliğinde de görünürdü. Üstad Kohen’i takip eden birisi olarak yazılarını iki kategoride değerlendirirdim. Birinci grupta daha yakından bildiğim takip ettiğim ve dış politikayı doğrudan ilgilendiren konulara dair olanlar. İkinci grupta ise yakından takip etmediğim ama köşesinde ve bilgilendiğim yazılarla birlikte ilgimi çekmeye başlayan konularla ilgili olanlardı. Akademik uzmanlığın kötü taraflarından birisi belli alanlara dair epeyce okuma yaparken, diğer alanları yeterince takip etmemek. Özellikle kariyerin erken yılarında bu durum çok fazla belirgin bir sorun gibi biz akademisyenler o sorunun o yıllarda farkına da pek varmayız. İşte Sami Kohen üstat köşesini takip eden benim gibi akademisyenler bu eksiliğini büyük ölçüde tamamladı. Uzun bir ömür ve istikrarlı bir meslek hayatı ile üstat Kohen, dünyanın ve ülkemizin içinde geçtiği önemli olayları, örneğin Küba Füzeler Krizi, gibi nükleer savaş ihtimalini ciddi ciddi yaşandığı badireleri üstelik Milliyet Gazetesi Dış Haberler Müdürü ve yazarı olarak yaşamış biri. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye’nin artan bir oranda Batı İttifakı’na yönelmesini ve sonraki yıllarda özellikle NATO üyesi olarak izlediğimiz politikaların ve 1964 yılında yaptığımız dış politika gözden geçirme sürecinin bire bir tanığı ve takipçisidir. Bütün bu yönleriyle Sami Kohen hep hatırlanacaktır, hatırlanmalıdır da. Bazen bir meslek büyüğü, bazen de o uzun yıllarda Türk düşünsel hayatına katkılarda bulunmuş bir şahsiyet.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir