Mert İnan / İSTANBUL – Bir zamanlar “taşı toprağı altın” denen İstanbul, her geçen gün daha da yaşanamaz bir kent haline geliyor. Yıllar içinde oluşan nüfus yoğunluğu ve yapılaşmanın neden olduğu İstanbul’daki yıkım süreci The Economist dergisinin “Yaşanabilir Şehirler 2022” raporuna da yansıdı. Sağlık hizmetleri, suç oranları, geçim şartları, altyapı, yeşil alan ve trafik yoğunluğu gibi kriterin dikkate alınarak hazırlanan listede, 38 Avrupa kenti arasında İstanbul son sırada yer aldı. Aynı listenin ilk sırasında Viyana aldı, bu kenti Kopenhag ve Zürih izledi. Artan kira fiyatları, memur, emekli ve dar gelirlinin kaçmak için fırsat kolladığı İstanbul’un son sürat çöküşe gittiğini söyleyen uzmanlar, mevcut nüfus yükünün azaltılmaması durumunda megakentteki yaşamın sürdürülemez noktaya geleceği uyarısında bulundu.
‘Çöküşe gidiyor’
İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, İstanbul nüfusunun sınır değerlerinin çok üzerinde olduğunu vurgularken, şu tespitlerde bulundu:
“Şehrin nüfusu, kayıt dışı mülteciler, turistler ve iş amaçlı gelenlerle 20 milyonu geçmiş durumda. Böylesi bir nüfusa ne toprak ne hava ne de su yetebilir. İstanbul çöküşe doğru gidiyor. Otomobil sayısına karşın yollar yetersiz kalıyor. Tersine göç olmadan yaşanan kaos ve sıkıntıların giderilmesi imkânsız. Depremde 50 bin binanın yıkılması öngörülüyor. Olası büyük depremde ortaya çıkacak kaotik durumu düşünmek bile istemiyorum. Anadolu’da yeni cazibe merkezleri oluşturulmalı. İstanbul büyüdükçe kendi kendini yok eden bir canavara dönüştü. Bu kent bu nüfus ve yapılaşmayı kaldırmıyor. İstanbul obezite ötesi bir şehir haline geldi. Kalp krizine ramak kalmış durumda. Şehir büyüyor ancak kalkınmıyor. Tersine göç olmazsa kısa zaman sonra İstanbul’a bakıp Allah rahmet eylesin diyeceğiz.”
‘Ucu olmayan şehir’
Şehir Plancısı Erhan Demirdizen, gelişmiş ülkelerin metropollerinde olmayan bir yığılmanın olduğunu belirtirken, bu durumu “ucu olmayan şehir sendromu” veya “kabına sığmayan şehir” olarak tanımlandığını söyledi. “Aslında nüfus artışı ve çarpık yapılaşma serüveni 50 yıl önceye dayanan bir sürecin sonucu” diyen Demirdizen, şunları dedi:
“Farklı şehir ve bölgelerde çekim merkezleri yaratılmadığı, İstanbul’un nüfusu azalmadığı sürece afetlerde kaos yaşamaya, trafikte çile çekmeye devam edeceğiz. Şehrin nüfusu kendi içinde 10 yılda yüzde 15 artmış durumda. Ancak gelen kaçaklar, düzensiz göçmenler bu rakamın iki katı. 10 yılda neredeyse yüzde 50’ye varan nüfus artışı karşısında bir şehrin düşmesi, çöküşe sürüklenmesi kadar doğal ne olabilir? Böylesi nüfusu artan başka bir Avrupa kenti yok.”
‘Nefes alamayacağız’
Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen ise kontrolsüz nüfus artışı ve yapılaşmanın kırsal bölgeler yerine büyükşehirlere göçü özendiren politikaların sonucu olduğunu söyledi. “Kent nüfusu artmaya devam ederse kısa zaman sonra adeta nefes alamaz, su bulamaz duruma geleceğiz” diyen Köymen, şu tespitlerde bulundu:
“İstanbul’un kaynakları kendine yetmediği gibi çevre kentleri sömüren bir megapol durumda. Olası büyük depremde içinden çıkılamaz kaotik görüntülere tanık olmamak için nüfusun azaltılmasına yönelik projeler hayata geçirilmeli. 2009 yılındaki çevre düzeni planlarında birtakım eşiklerin aşıldığı vurgulanmıştı. Şehrin kuzeye doğru asla büyümemesi gerektiğinin altı çizilmişti. İstanbul’un elde kalan son bakir alanları Kuzey Ormanları. Şehrin nefes alması için bu alanların korunması şart.”
‘Su ile imtihanı sürüyor’
İklim Değişikliği ve Su Kaynakları Çalıştayı’nda konuşan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul’un tarih boyunca su konusunda gakirlik çektiğini, su kaynaklarının korunması gerektiğini belirterek, ”İstanbul’un su ile imtihanı artarak devam ediyor” dedi. Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, kentin artan nüfus nedeniyle su ihtiyacını karşılayamaz durumda olduğuna dikkat çekerek şunları dedi: “İstanbul’un su toplama havzaları imara açıldığı için yağışlar toprağa karışamıyor. Melen’den gelen su da 5 milyon kişiye yetecek düzeyde. Nüfus artışı böyle sürerse 10 yılda İstanbul’da ciddi bir su krizi yaşanabilir.”
Her gün 2 milyon araç yolda
Kilometrekareye 3049 kişinin düştüğü İstanbul’un sorunlarının başında ulaşım ve trafik geliyor. Kentte trafiğe kayıtlı 4 milyon 200 binden fazla araç bulunuyor. Her 1000 kişiye 200 otomobil düşerken, otomobillerdeki ortalama doluluk oranı 1.7 olarak tespit edilmiş durumda. Kent genelinde şahsi araca erişim oranı yüzde 40, toplu taşımaya gereksinim duyanların oran ise yüzde 60 seviyesinde. Normal zamanda günde 2 milyon araç yollara çıkıyor. İstanbul’da ayrıca, 17 bin 395 adet ticari taksi bulunurken, 900 kişiye ortalama 1 taksi düşüyor. Afet Uzmanı Doç. Dr. Kubilay Kaptan kent yaşamına kaosun hakim olduğunu belirterek, “İstanbullu tanımını kaybetmişken ve bir kentleşme mümkün değilken bunun üzerine yabancı bir kitle eklendi. Kent içi göçlerin sonucunda kent yaşamındaki kaos katlandı. Atık suyunun yüzde 35’i halihazırda derelere, denize boca ediliyor. Bu kent artık kurtarılamaz sadece günü kurtarırız. Birkaç yıla kalmaz Yeni Delhi’ye benzer çöplük ve pislik yığınlarını görebiliriz. İstanbul geri döndürülemez sürece girildi. Artık sadece İstanbul değil Marmara Denizi de can çekişiyor. Afet planlarımız maalesef kâğıt üzerinde kalıyor. İstanbul her türlü risk ve afete açık bir şehir durumunda” dedi.