Evrim Altuğ – Yayın hayatına Eylül 2007’den bugüne basılı olarak devam eden mizah dergisi Uykusuz’un 25 Eylül 2023 tarihli son sayısı ile okurlara “Hoşçakalın…” diyerek kapanışını duyurması, son asırda okurla vedalaşmış nice yayını gündeme getirdi.
Uykusuz’un vedası üzerine, Milliyet’in de eski çizerlerinden, acıyla güldüren keskin kalemiyle tanıdığımız Cihan Demirci de bir metin paylaştı. Demirci mesajının başlığını “Uykusuz’un kapanışı, mizah yayıncılığımızın bitişi gibidir” şeklinde seçti.
Kendisi de alanında 45 yıllık bir deneyime sahip Demirci, Karikatürcüler Derneği’nin internet sayfasında yer alan ve aynı zamanda geçen hafta kaybettiğimiz kıdemli gazeteci Orhan Erinç’e de saygı duruşunda bulunduğu metninde, mizah dergilerinin 43 yıllık ‘balon yazarı’ (kaligrafisti) Şevki Sayışman’ın balon yazabildiği son dergi olarak nitelediği Uykusuz dergisi hakkındaki fikirlerini, üslûp olarak Sayışman’a da hitaben yazdığı bu açık mektupta, özetle şöyle kaleme aldı:
“…Uykusuz’un varlığını sürdürüyor olması bile benim için bir umut ışığı oluyordu, demek ki artık o ışık da karardı, çok üzgünüm be Şevki, zaten 6 gündür UYKUSUZ ve perişan haldeydim, bu işlere 45 yılımı verdim, karşılığı kocaman bir hiç, senin gibi müthiş bir emekçinin işsiz kalması adına da çok üzgünüm, biten mizah yayıncılığımız adına da çok üzgünüm.”
Gerek Osmanlı İmparatorluğu, gerek 100’ncü yılına giren Türkiye Cumhuriyeti’nde var olmuş pek çok mizah dergisinin yaşam öyküsü, bu biricik alanın varoluş serüveninin kuyruklu yıldız misali parlak, hızlı, benzersiz olduğunu tekrar akıllara getirdi:
Osmanlı’nın ilk mizah dergisi: Asmaaltı’nda basılan Diyojen
Türkiye’deki ilk basılı mizah yayını, ismini Sinoplu ironi üstadı, hazırcevap ve sinik, çileci düşünürden alan, ‘Diyojen Dergisi’ olarak biliniyor. Teodor Kasap tarafından Fransızca ve Rumca olarak çıkarılırken, 25 Kasım 1870’ten itibaren Osmanlıca yayımlanmaya başlayan ilk Osmanlı mizah dergisi olarak bilinen Diyojen’in merkezi, İstanbul Asmaaltı’ndaki Camlı Han’ın bodrumunda yer alıyor. İlk sayısında haftalık olarak basılan ve sloganını Diyojen’den alarak ‘“Gölge etme, başka ihsan istemem” diyen çalışma, 23’ncü sayı itibarıyla haftada iki, 148’nci sayıdan sonra ise üç kez okurla buluşuyor. Namık Kemal ve Mehmet Ali Bey’in de yazılarına yer vermiş dergi, politik mizaha eğilimi vesilesiyle üç kez geçici olarak kapatılırken, 11 Ocak 1873 tarihli 183’üncü sayısından sonra ise kesin olarak kapatılıyor. Bu dergiyi, Namık Kemal’in sürgünde de katkıda bulunmaya devam ettiği 1871’de ‘Hayal’, ertesi yıl ‘Çıngıraklı Tatar’, 1873’te ‘Latife ve Kamer’ ile 1874’te ‘Şafak ve Kahkaha’ ve ardından ‘Geveze ve Meddah’ ile, ‘Çaylak’ isimli süreli, basılı yayınlar izliyor…
Tek partili dönemde süreli yazılı mizah dergileri
Cumhuriyetin ilânı ve Latin harflerine geçişle birlikte Türkiye yazılı basınında çıkan nice eserle beraber varlık gösteren süreli, yazılı mizah dergilerinin görünüşü ve içeriği de , bu dönüşümden nasibini alıyor. Mizah, Ankara ve İstanbul hükümetleri arasında taraf tutan yayınlar arasında şekillenirken, bunlar arasında çizer, basın ve yayın öncüsü Sedat Simavi’nin çıkardığı, Kurtuluş Savaşı’na destek veren ‘Güleryüz’ Ankara hükümetine yakın duruyor. Bu esnada yazar Refik Halid Karay’ın çıkardığı, ‘Aydede’ dergisi ise daha ziyade İstanbul’a yakın bir editoryal tavır içine giriyor. Bu sebeple Kurtuluş Savaşı kazanılınca, Aydede de kapanıyor. Tam da bu süreçte Türkiye mizah tarihine kalın çizgilerle adını yazdıracak, 1978’e dek basılan ‘Akbaba’ dergisi dünyaya geliyor. Dergi, Türk edebiyatının ‘Beş Hececiler’ akımının iki üyesi, Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından kurulurken, birkaç kez kesintiye uğramakla beraber, yaklaşık iki bin sayı basılıyor.
Batı Avrupa’da dönemin yükselen faşizm dalgasıyla birlikte, başını Cemal Nadir Güler’in çektiği ‘Amcabey’ ve takipçilerinin etkisine girilen o günlerde, İkinci Dünya Savaşı Türkiyesi’nde 21 karikatür albümü basılırken, savaşın sona erişiyle ülkede mizah ve yayıncılığı açısından bambaşka bir rota kazanıyor.
‘Markopaşa’ ve takipçileri
İkinci Dünya Savaşı ertesinde Türkiye’de yaşanan çok partili rejim, basın, yayın ve mizah dünyasında da ifade özgürlüğü ve yaratıcılık adına önemli bir yükselişe zemin hazırlıyor. Bu süreçte özellikle Aziz Nesin, Mim Uykusuz, Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Ali’nin kurdukları ‘Markopaşa’, 1945 – 1950 arasında, daha ziyade sosyalist bir duruş sergileyerek dikkat çekiyor. Bu eleştirel duruşa uygun muhalif içerikleri sebebiyle, 16 Aralık 1946’da ise Sabahattin Ali ve Aziz Nesin tutuklanıyor. CHP’nin karşısında açık bir duruş sergileyen ve gördüğü baskı ile kapatılmalardan ötürü sürekli isim değiştiren, ‘Malum Paşa’, ‘Bizim Marko Paşa’ gibi isimlerle okurla buluşmaya çalışan yayın, o dönemde 60 bin gibi yüksek bir tiraj elde ederek, Demokrat Parti iktidarı (DP) adına da önemli bir pay sahibi oluyor. Yine o dönemde çıkardığı ‘liberal basın kanunu’ ile dikkat çeken DP’yi açıkça savunan yayın ise Akbaba oluyor. Bunun yanı sıra Türkiye o günlerde, ‘Tef’, ‘Gölge’, ‘Taş-Karikatür’ gibi dergilerin çıkışına tanıklık ediyor.
Efsane dergilerin yayım tarihleri
Akbaba: 1922-1977
Markopaşa: 1946-1947
Tef: 1954-1961
Limon: 1985-1991
GırGır : 26 Ağustos 1972-17 Şubat 2017
Çarşaf: 1975-1992
Fırt : Mart 1976-17 Kasım 1998
Dıgıl: 4 Mayıs 1989-8 Şubat 1990
Penguen: 25 Eylül 2002-18 Mayıs 2017
Avni: 1990-1996
Gülmecenin ‘ekol’ markası: GırGır
DP iktidarının 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile sona ermesi üzerine, ülkedeki hiciv seviyesinde de gözle görülür bir yükselme meydana geliyor. Bu süreçte Haldun Simavi’nin ‘Gün’ gazetesinde çeyrek sayfalık ‘GırGır’ adlı köşeye imzasını bırakan Oğuz Aral, gördüğü büyük ilgi üzerine yayını haftalık ve bağımsız olarak sürdürüyor. 26 Ağustos 1972’de ilk sayısı çıkan dergi, Türkiye çizgi mizahının pek çok ustası için bir okul halini alıyor. Halkın desteğini alan yayın, dönemin öncü siyasi kurumları Adalet Partisi ve CHP’ye de yakın olmayan tarafsızlığıyla bu süreçte dikkat çekiyor. Keza alanın gelecek nesillerine ‘Çiçeği Burnundakiler’ ile hak ettiği yeri ayıran ve buradan çok kıymetli imzalar çıkaran dergi, ‘ofset baskı’sıyla da görselliğe ağırlık vererek, diğerlerinden ayrılıyor. Dergi o dönemde ABD’li ‘Mad’ ve Sovyet Rusya yayını ‘Krokodil’in ardından, 500 bin tirajla alanında üçüncü büyük dergi olma başarısını gösteriyor. Yine bu dönemde kapanan Akbaba dergisinin takipçileri sayılan ‘Çarşaf’ ve ‘Çivi’ ise umulanı veremiyor. Bunun gibi ‘GırGır’ dergisi de kendi içinden, Oğuz Aral’ın meslektaşı, kardeşi Tekin Aral öncülüğündeki ‘Fırt’ ve ‘Mikrop’ gibi farklı dergileri doğuruyor.
12 Eylül ve Özal’lı yılların gülmecesi
12 Eylül 1980 askeri darbesi ertesinde beş haftalık kapatılma cezası alan ‘GırGır’ın akıbetini, diğer yayınlar da paylaşıyor. Öyle ki, Turgut Özal iktidarına varan süreçte mizah adeta yapılamaz hale geliyor. Dahası Karikatürcüler Derneği ve müzesi kapatılıyor; Nasreddin Hoca Yarışması 1987’ye kadar düzenlenemiyor. Bu zaman diliminde GırGır’dan ayrılan genç kuşak ise kendi yolunu çizmek adına ‘Limon’ dergisi çatısı altında bir araya geliyor. Yayının kurucu kadrosunda Tuncay Akgün, Mehmet Çağçağ, Can Barslan, Suat Gönülay ve Gani Müjde gibi isimler öne çıkıyor. Bu süreçte Başbakan Turgut Özal da Cumhurbaşkanı seçiliyor.
1990’lı yıllardan günümüze çizilen yol
Dünya ve Türkiye’nin gerek teknolojik, gerek politik ve gerekse sosyolojik açıdan anormal bir hızla dönüştüğü 1990’lı yıllardan günümüze, Türkiye’deki mizah dergileri ve ekipleri de yine aynı hızla yeni kadro ve anlayışlara yelken açıyor. Sözgelimi dönemin öncü yayını Limon, kendi içinden 1991’de HBR Maymun dergisini çıkarıyor. Bu süreçte gerek kâğıt kaliteleri, gerek kadro anlayışları, gerek ebatları ve gerekse hedef kitleleriyle Dıgıl, Hıbır, Pişmiş Kelle, Cafcaf, Öküz, Fırfır, Penguen, LeMan, Hayvan, Dolmuş, Hacamat, O-Haa, Nankör, Koala, Harakiri, D’e’li ve elbette Uykusuz gibi yayınlar, birer kuyruklu yıldız gibi dünya gündemine birer acı tebessümle aydınlık ve güzellik saçarak düşmeyi biliyor. Yine aynı zamanda Oğuz Aral’ın büyük emek verdiği GırGır’ın zorla el değiştirmesi sebebiyle, ‘Avni’ dergisi kuruluyor.
Son bir asırda, sayıları 120’yi aşan bu dergiler, kadrolarının maruz kaldıkları fikir ayrılıkları, mali rekabet, mevcut otoritenin ifade özgürlüğüne yönelik tavrı ve nice yetersizliklerin etkisiyle, ömürlerini olması gerekenden erken tamamlasa bile okurlar halen Avni, Tarzan, Arap Kadri, Kötü Kedi Şerafettin, Sıdıka, Bezgin Bekir, Çılgın Bediş, Muhlis Bey, Hızlı Gazeteci, Kötü Kız, En Kahraman Rıdvan, Kalamiti Ceyn, Otisabi, Eşi Nadide, Fırat, Baattin gibi pek çok karakterle, sosyal medya ve arşiv gönüllüsü pek çok mizah meraklısının da paylaşımları vesilesiyle yine randevulaşıyor; gelecek adına en güler yüzlü dileklerini, her şeye rağmen, yine hep birlikte tutuyor, okurlara ‘Ne mutlu ‘güldüm’ diyene’ dedirtiyor.
( x ) Kaynakça: Ufuk Boz, Toplumsal Eleştiri Yöntemi Olarak Mizah, Türkiye’de Mizah Dergisi örnekleri, Ufuk Boz, Marmara Üniv. 2014, Yüksek lisans tezi