‘Mimarlık, sivil bir sanattır’

EVRİM ALTUĞ – İstanbul Modern (İM), dün sabah yapının İtalyan mimarı, Renzo Piano Building Workshop’un (RPBW) öncüsü Renzo Piano’nun da katılımıyla yapılan özel bir toplantıyla yeniden görücüye çıktı. Etkinlikte sözü ilk İM Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı aldı.  

Oya Eczacıbaşı, İM’deki buluşmada müzeye özel kalıcı bir yapıt sağlayan Olafur Eliasson, Boğaziçi’nin atmosferik değişkenliği üzerine kurduğu yerleştirmesi ile Refik Anadol, modern soyut öncü Fahrelnissa Zeid, İM’nin inşa sürecini belgeleyen Cemal Emden ve yönetmen, fotoğrafçı Nuri Bilge Ceylan gibi sanatçıların yapıtlarını, yeni sergileri ve müzenin hizmet kapasitesini detaylı olarak tanıttı. Eczacıbaşı salı gençlere, perşembe günleri halka ücretsiz hizmet veren ve “Bizim coğrafyamızdaki istisnai sanat müzelerinden biri olacak” dediği İM hakkında özetle şunları dile getirdi:  “Galataport projesi sürerken Renzo Piano bir müze binası tasarlama hayalimize ortak oldu. Renzo ile 2014’te ofisinde buluştuk. Bizim kadar heyecanlıydı. Cenova’nın kardeş şehri olarak İstanbul’un Boğaziçi ile ilişkisinden çok etkilendi. Renzo, ‘Uçan Gemi’yi andıracak bir yapıyı, bundan 10 yıl önce pandemi koşullarında tasarlamayı düşündü. İM, yeni binaya giden süreçte, 2004-2020 arasında da, İstanbul’da ayrı bir binada hizmet verirken müzemiz toplam sekiz buçuk milyon ziyaretçiyi ağırladı; bir milyon civarında gence ve çocuğa eğitim verildi. Bizler, İM’nin yeni binasında da kadın sanatçıların üretimi ve görünürlüğü, sanat eğitimi ve çocuklara ulaşabilmek, aynı zamanda ülkemizdeki sanatı dünyaya tanıtabilmek için yola çıktık.”

‘Su güzelleştirir’

Toplantının ilgi odağı Renzo Piano ise yalnızca 10 dakika süren ve soru kabul edilmeyen konuşmasında İstanbul’un karakterine esprili bir dille övgüler yağdırarak katılımcıları güldürmeyi başardı. Piano konuşmasına “Sevgili dostlarım martılar da burada” sözleriyle seyir terasındaki kanatlı beyaz kalabalığı selamlayarak “Neşe dolu bir ortam, ne güzel” cümlesi ile başladı. Bir yapı inşa etmenin, adeta ‘pinpon maçı’na benzediğine değinen Piano, “İyi bir hikâyesi olmayan iyi bir bina yoktur” şeklindeki ifadesiyle ilk öğüdünü vererek sözlerini sürdürdü.

“Oya’yı görünce hemen ‘evet’ dersiniz. Ama Bülent’i görünce de ‘evet’ dersiniz” diyerek, İM’nin kurucu sponsoru Eczacıbaşı ailesinden övgü ile bahseden mimar Piano, ‘Birçok şehir bir arada” diyerek tabir ettiği İstanbul’u da unutmadı ve ‘muhteşem bir şehir’ dediği İstanbul’un tarihte üç kez değişmiş olduğuna atıfta bulundu. İM projesini kabul etmesinde İstanbul’un da geçmişinde yer alan Cenova kültürünün bulunduğunun altını çizen ve kendisi de Cenovalı olan Piano, sözlerini Boğaziçi ve İM ilişkisi üzerine odaklayarak şunları aktardı: “Bu projeyi kabul etmeme bir sebep İstanbul’ken bir diğer sebep de su oldu. Su, her şeyi güzelleştirir. İstanbul bir su şehri. Su, bu yansımayı, titreşimi sağlar; ama tüm bunlar aynı zamanda daha büyük bir hikâyenin parçasıdır. Bir çiftin (Oya ve Bülent Eczacıbaşı) cesareti bu. 2004’te bunu yapma cesareti gösterdiler; çünkü orası bir ambar idi. Sessizdi; böyle bir şehirde sessiz bir yeri, sanatı kutlamak için inşa edip tehdit ile değil, herkese açık bir yer ilân etmek muhteşemdi. Çünkü bu tarz yerler şehri olağanüstü hâle getiriyor. Bunu büyütmek için 10 yıl sonra da daha cesur olmak lazımdı.”

Mimar Piano, İM’nin oluşum sürecinin kavramsal, teknik ve estetik özelliklerine de değindiği kısa ve yoğun sunuşunda müzenin Antrepo’daki mimar Murat Tabanloğlu imzalı ilk biçimine de atıfta bulunarak katılımcıları şöyle bilgilendirdi: “Nasıl bir bina inşa etmeliyiz ki, başlangıçtaki anlayışa ihanet etmeden aynı ruha hizmet etsin. Aynı bina evet; ama daha yükseğe çıkmış vaziyette. Halka açık, kültürel, erişilebilir, şeffaf bir bina. Bu bina, ‘uçan bir gemi’ gibi… Ama aynı zamanda geleceğin de bir parçası. Gelenek bu. Burada bir depo, bir antrepo vardı ve sonra, burada bir sanat müzesi açıldı. Arkasında yatan hikâye bu ve bu nedenle bu binanın bir hikâyesi, ruhu var.”

İstanbul Modern’in mimarı Renzo Piano tasarladığı binayı anlattığı toplantıda “İyi bir hikâyesi olmayan iyi bir bina yoktur” dedi.

‘Artık burası herkesin binası’

Etkinlikte, “Bir bina yaptığınızda bunun sonsuza kadar sürmesi lazım. Özellikle bir müze ise. Fiziksel, sanatsal, medeni anlamda dayanıklı olmalı” diyen İtalyan mimar, konuşmasına dayanıklılık ve deprem ilişkisiyle devam etti. Piano, sunuşunda “Biz de depremden çok acı çektik” sözleriyle İtalya’da yakın geçmişte (2012) yaşanan bölgesel Milano, Cenova ve Torino’daki deprem dalgasına atıf yaparak 6 Şubat afetini yaşamış Türkiye gibi dünyanın da büyük acı çektiğini belirtti. Mimarlığın, kalıcı binalar yapabilmek gibi ‘basit’ şeylerle ilgili olduğunu vurgulayan Piano, katılımcılara İM’yi göstererek “Binaya bakın; sağlamlık. Bu binanın sağlam olması ama aynı zamanda uçuyor olması çok önemli” ifadesini kullandı. Bugün 85 yaşında olan Renzo Piano, “Mimarî sivil bir sanattır. Ve bunu bizlerin söylemesi lâzım” diye konuştu. Piano konuşmasını İstanbullulara seslenerek bitirdi: “Burayı hepinizin ziyaret etmenizi çok isterim. Zira artık burası herkese açık! Mimarlar binaların kendilerinin olduğunu söyleyebilirler ama artık burası herkesin binası.”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir