Mert Aydın yazdı: ‘Ebedi ikinci’ler!

70’li yıllarda Türk güreşi pek de iyi günler geçirmiyordu. Eskiden peynir ekmek yer gibi kazanılan madalyalar artık tek tük alınıyordu. Morallerin yüksek tutulmasını sağlayan güreşçilerin başında Salih Bora vardı. Grekoromen 48 kiloda güreşen Bora, uluslararası düzeyde tek tabanca misali başarılar elde etti.

1976 Montreal Olimpiyat Oyunları’na gittiğinde 1 yıl önce Akdeniz Oyunları’nda altın madalya kazanan genç bir sporcuydu. Orada belki başarılı olamadı ama sonrasında minderlerde fırtına gibi esmeye başladı Salih Bora.

1977 Dünya Grekoromen Güreş Şampiyonası, İsveç’in Göteborg kentinde düzenlendi. Final grubuna kalmıştı Salih Bora. Sovyet rakibi Aleksey Shumakov’a yenilmiş ama Batı Alman Jürgen Kleber ve Bulgar Todor Genchev’i yenmişti. Eğer Genchev, Shumakov’u yense altın gelecekti. Ama olmadı ve Bora, ilk denemesinden gümüş çıkardı.

1979’da da Akdeniz Oyunları’nı kazanan Salih Bora’nın 1980’de bir Olimpiyat madalyası alması bir sürpriz olmayacaktı. Ne var ki Türkiye de Afganistan’ın işgali nedeniyle Moskova Oyunları’nı boykot edince bu şans da elden gitti.

1981’de hem Avrupa hem de Dünya Şampiyonası vardı. Oslo’daki Dünya Şampiyonası’nda Norveçli, Fin, Macar ve Japon rakiplerini dize getirdi Salih Bora. Finalde yine karşısında bir Sovyet güreşçi vardı. Zhaksylyk Ushkempirov’a 8-1 yenilen Salih Bora gümüşte kaldı. Aynı yıl Avrupa Şampiyonası’ndan da bronz getirdi.

1982 Dünya Güreş Şampiyonası, Polonya’nın Katowice kentinde yapılıyordu. Yine Sovyetler Birliği’den Temo Kasarashvili ile finalde karşı karşıya geldi Salih Bora. Genç rakibi karşısında oyun yapamadan minderden 8-0’lık sonuçla yenik ayrıldı. Gümüş madalya sayısını 3’e çıkarmıştı. Çok ama çok üzülmüştü. Basın mensuplarına, “Çok çektim artık yeter. 3 madalyamı da duvara asıp karşılarına geçeceğim ve onları seyredeceğim” diyerek güreşi bıraktığını açıkladı.

Ama her şeye rağmen 1984 Los Angeles Olimpiyatları’na katıldı. 31 yaşındaydı. İlerlemiş yaşına rağmen iyi bir performans ortaya koydu. Bu kez Sovyetler Birliği yoktu. Ancak grubunda İtalyan Vincenzo Maenza’ya yenilince bronz maçına kaldı. Japon Ikuzo Saito’ya finalde 7-5 kaybedince Salih Bora, kariyerini Olimpiyat 4’üncülüğüyle noktaladı.

Bora, sporu bıraktıktan sonra da güreşe hizmeti bırakmadı. Milli takımlarda yıllarca başarıyla antrenörlük yaptı.

RAYMOND POULIDOR

Bir bisikletçi düşünün… 14 kez Fransa Turu’na katılıyor. 12’sini bitiriyor. 3 kez ikinci, 5 kez üçüncü oluyor. Ama bir kez bile ‘Sarı Mayo’yu giyemiyor. “Ebedi İkinci” adıyla anılan Raymond Poulidor’un herhalde en büyük talihsizliği, Jacques Anquetil ve Eddy Merckx gibi iki efsaneyle aynı dönemde yarışmasıydı.

Bir çiftçinin oğlu olan Fransız sporcu, 20’li yaşlarına kadar gerçek anlamda bu sporun içinde olmadı. 1959’da keşfedilen Poulidor, askerlik görevini yaptıktan sonra profesyonel olarak bisiklet sporuna başladı.

Poulidor’un ilk rakibi Anquetil’di. İki Fransız, karakter ve yöre olarak birbirlerinden net bir şekilde ayrılıyordu. Anquetil, sakin ve temkinliydi. Poulidor’u heyecanlı görünüşü, atak sürüşü ile ayırt etmek kolaydı. Anquetil kuzeyliydi. Poulidor, orta Fransa’dan geliyordu.

1964 Fransa Turu, Poulidor’un Anquetil’i yenmek için en büyük şansıydı bu sporun tarihçilerine göre. Puy de Dome’da sarı mayo için aradaki zaman farkını kapatabileceği hep söylenir. Ancak ataklarıyla ünlü Poulidor nedense yorulan rakibini çökertecek atağı yapmamış ve toplam zaman farkını kapatamamıştı. Anquetil, o turu kazansa da bir daha Poulidor’un karşısında bir daha Tur’da yer almadı.

1967 ve 1968’de sakatlık dolayısıyla tura katılamayan Poulidor, 1969’da yeni bir yıldız buldu karşısında: Eddy Merckx.

1973 Fransa Turu’nda ölümden döndü Poulidor. 41 yaşına kadar bisiklet sürdü ama turda sarı mayo bile giyemedi. 1976’da yaşı 40’a gelmişken üçüncülük bile aldı. Merckx’i Paris-Nice’te 2 kez geçti. La Fleche Wallone ve pek çok önemli yarışı kazandı ama olmadı fazlası.

Tur’u kazanamasa da, Fransızlar’ın ona sevgisi azalmadı. Legion D’Honneur aldı devletten.
Kitaplar yazdı… Torunları da bisikletçi oldu…

Her zaman şunu söyledi:

“Hırslı bir adam olmadım hiçbir zaman. Anquetil ise farklıydı. Psikolojik olarak hep üstündü benden”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir