Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Bahar ayları denizlerde ve okyanuslarda ‘yeniden doğum’ anlamına geliyor. Toprakta bitkiler coşup nasıl çeşitli türler yüzünü gösteriyorsa denizde de dönemsel canlılar ortaya çıkıyor. Suların ısınmasıyla birlikte deniz içerisinde tek hücreli algler ve bunlarla beslenen mikroskobik canlı popülasyonlarında artış başlıyor. Öyle ki metrekarede bazılarının sayısı milyonlara varabiliyor. Bu da onlarla beslenen daha kompleks balıklar ve diğer canlılar için besin değeri taşıyor.
Bu dönemler ayrıca denizanalarının bazı türleri için zemindeki yerleşik formlarından başka bir forma geçmeleri için de doğru zamanın geldiğine işaret ediyor. Örneğin Marmara’da gözlemlenen alg patlamaları suların ısınmaya başladığı doğanın coştuğu dönemlere denk gelir. Pusula denizanası gibi canlılarda suların ısınmasıyla ve besinin artışıyla birlikte dönemsel artış gösterebiliyor. Yazın gelmesi ve tatil sezonunun açılması ise bu canlıların insanlara etkileri konusunda tedirginliklere de sebep oluyor.
SICAKLIK, KİRLİLİK VE AŞIRI AVCILIK
Deniz Biyoloğu Dr. Mert Gökalp de bazı yıllarda su sıcaklığı ve ortamdaki besin miktarındaki artış sebebiyle bu canlı popülasyonlarında aşırı bir artış görülebileceğine değindi. Gökalp, “Marmara Denizi aşırı derecede ısınıyor ve 25 milyon insana ait evsel atıklar bu denize doğru düzgün arıtılmadan atılıyor. Deniz çevresindeki arıtmaların az bir miktarı ileri arıtmaya sahip. Bu nedenle de deniz anası gibi, sifonofor gibi jelimsi canlılara avantaj sağlayacak zengin besin içerikli şartlar oluşuyor. Bunun etkilerini müsilaj sürecinde oldukça sert bir şekilde görmüştük. Bir başka konu ise aşırı avcılık nedeniyle balık popülasyonlarındaki azalma. Yeterince balık olursa Marmara’da bazıları bu deniz anaları ile beslenebilirdi. Netice olarak sıcaklık artışı, kirlilik ve aşırı avcılık pusula denizanası artışındaki şu anda bildiğimiz başlıca nedenlerdir. Marmara Denizi’ne ise ya akıntılarla veya gemilerin balast suları (gemilerin taşıma kapasitesinin yaklaşık yüzde 30-35’ini oluşturan her türlü tuzlu veya tatlı su) ile taşınmış oldukları tahmin ediliyor” bilgisini paylaştı.
‘YÜZEYE YAKIN YERLERDE GÖRÜLEBİLİR’
Pusula denizanası, bilimsel adıyla Chrysaora hysoscella, özellikle Doğu Atlantik, Kuzey Denizi ve Akdeniz’in sularında bulunan bir denizanası türü. Pusula denizanasının belirgin bir çan şeklinde vücudu var ve çapı genellikle 30 santimetreye kadar büyüyebilir, ancak tipik olarak daha küçük. Çan genellikle şeffaf ve hafif mavi veya sarımsı bir renge sahip olabilir. Merkezden yayılan birkaç kahverengi, V şeklinde işaretlemeyle süslenmiş ve adını buradan almakta. Bu işaretlemeler suda görüldüğü zaman türün tanımlanmasına yardımcı olabilir.
Pusula denizanasının uzun, ince ve narin uzantılarının (tentakül) çanın kenarlarından uzandığını dile getiren Gökalp, “Bu uzantılar birkaç metre uzunluğa ulaşabilir ve stinging hücreleri denilen birçok sokma hücresiyle donatılmıştır. Bu sokma hücreleri, denizanasının savunma ve av yakalamada kullandığı mızrak benzeri yapılar barındıran yakıcı hücreler knidositleri içerir. Diğer denizanaları gibi, pusula denizanası su içinde ilerlemek için çan şeklindeki vücudunu kasarak ve gevşeterek hareket eder. Dibe dalış için ya da yüzeye yükselmek için çan şeklindeki gövdesini konumlandırarak merkez diskin kasılması ve gevşemesi yoluyla da hareket sağlar. Yüzeyden bir derinliğe inmek isterse dakikalar içerisinde bu derinliğe inebilir. Bu derinlikteki şartlar (besin, sıcaklık, tuzluluk, akıntı vd.) istediği şekildeyse konumunu sabitleyebilir” deyip ekledi:
“Pusula denizanaları genellikle sahil sularında ve yüzeye yakın bölgelerde görülebilir. Popülasyonlarının zirve yaptığı bahar ve yaz aylarında daha çok karşılaşılır. Av, uzantılarla temas ettiğinde sokma hücreleri avın gövdesine zerk ettikleri toksik bileşiklerle felç ederek avı etkisiz hale getirir ve denizanası, yakalanan avı çanın merkezinde bulunan ağza getirir. Bu beslenme şekli, balık popülasyonları için bir tehdit oluşturur çünkü hem avlarının yumurtalarını ve larvalarını avlayarak doğrudan etkiler hem de aynı besin kaynakları için rekabet eder. Balık stoklarının aşırı avlanması sonucunda bazı bölgelerde denizanası popülasyonları artış göstermiş ve hatta bazı durumlarda ana yırtıcılar haline gelmiştir. Martılar da denizanası avlıyor, tek şansları üstten dalış yaparak denizanasının yakıcı dokusundan kaçınabilmeleri.” Deniz Biyoloğu Dr. Mert Gökalp
’40 DAKİKADA 200-300 TANE GÖRDÜK’
Pusula denizanası paylaşımlarını sosyal medyada yaptığı andan itibaren pek çok takipçisinden Marmara’nın farklı noktalarından çeşitli haberler gelmeye başladığını söyleyen Dr. Mert Gökalp, “Kuzey Marmara’da şu an için daha kısıtlı görülmekle birlikte özellikle Güney Marmara’da yüksek sayılara ulaştığını gözlemledik. Kapıdağ Yarımadası’nda bir dalışımızda 40 dakikalık bir süre içerisinde yaklaşık olarak 200-300 adet irili ufaklı pusula denizanası gördüğümüzü söyleyebilirim. Bu sayı oldukça fazlaydı, öyle ki denizanalarının yakıcı uzantılarından kaçabilmek için çok dikkatli olmalıydık ve çarpılmadan bu dalışı tamamladık. Sayıları azalacaktır elbette ama şu anda özellikle Güney Marmara’da bazı noktalarda aşırı sayıdalar. Deniz yüzeyi, deniz orta su katmanı, zeminin hemen üstü ve kıyılar onlarla kaplı diyebilirim” açıklamasında bulundu.
“Sayılarının maksimum seviyeye çıktıktan sonra azalmaya başlayacağını düşünüyorum ama bu ne zaman olur bilinmez, belki yazın belki de eylül ayı ile birlikte sular soğumaya başlayınca” diyen Gökalp, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Marmara Denizi için gerekli önlemleri alsak iyi olacak diye düşünüyorum. Duyduğumuza göre 5 sene içerisinde Marmara’da yüzde 100 oranında ileri arıtma tesisi olacakmış. Çöküş yaşamadan önce Marmara’nın bu kadar zamanı var mıdır? Gözümle gördüklerim, her sene yinelenen karşılaştığımız vakalar (müsilaj, alg patlamaları, deniz anası istilası vs.), araştırmalardan gelen sonuçlara göre Marmara’da oksijensiz sahalar durumun korkutucu seviyede olduğunu bizlere gösteriyor. Ayrıca neden atıklarımızı denize vermek zorundayız, ne kadar arıtırsak arıtalım bu deniz yapısına yabancı bir su kaynağıdır. Ülkemizde su problemi de olduğunu düşünürsek neden atık sularımızı ayrıştırıp yeniden kullanım gibi metotları konuşmuyoruz? Görüyoruz ki denizlerimiz artık atıkları kaldırmıyor.”
Pusula denizanasının uzantılarının 1.5 metreye kadar varabildiğini ve bazılarının şeffaf olduğu için görünmeyebildiğini söyleyen Dr.Mert Gökalp, “Biz de dalış sırasında bu uzantılardan ötürü çok zorlandık, birinden kurtuldum derken öbürü geliyor karşınıza. Biri zemin boyunca açılmışken, diğeri yukardan aşağıya doğru sarkabiliyor. Bu özellikle yüzücüler için bir miktar tehdit içeriyor. Bir dostum Urla’da, nisan ayından itibaren gelen pusulalar tarafından yüzme idmanlarında çok çarpıldığını ama bunlara alıştığını belirtmişti. İdman sonrası çarpılan bölgeyi hızlıca sirke ile tedavi ettiğini anlattı. Denizanası yaz dönemlerinde ve İstanbul kıtalararası yüzme etkinliğinde Boğaz’da olursa can yakacaktır” dedi.
PUSULA DENİZANASI ÇARPARSA NE YAPMALI?
Pusula denizanasının çarpmasının insanlarda çeşitli rahatsızlıklara ve tahrişe neden olabileceğini söyleyen Gökalp, “Genellikle tehlikeli kabul edilmez ancak kişinin duyarlılığına ve uzantılarla temas süresine bağlı olarak şiddeti değişebilir. Pusula denizanası bir kişiyi çarptığında ‘knidosit’ adı verilen yakıcı hücrelerinden küçük mızrak benzeri yapıları salar ve bunlar zehrini canlının içine enjekte eder. Bu zehir çarpma bölgesinde ağrı, kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve döküntü gibi çeşitli belirtilere neden olabilir. Bazı durumlarda baş ağrısı, kas ağrıları, bulantı ve kusma gibi daha sistemik belirtiler de yaşanabilir. Denizanasının kıyıda fazlaca olduğu günlerde denize girmeyin. Denize girerken maske takmanız deniz anasını görmenizi ve ondan sakınmanızı sağlayacaktır. Belirlenen bölgelerde yüzün, yüzerken koruyucu giysiler giyin” uyarısında bulundu.
Pusula denizanası tarafından çarpıldıysanız takip etmeniz gereken 5 adımı Dr. Mert Gökalp şu şekilde sıraladı:
1- Suda uzaklaşın: Daha fazla çarpma olasılığını önlemek için denizanasından uzaklaşın.
2- Deniz suyuyla durulayın: Etkilenen bölgeyi deniz suyuyla durulayarak hâlâ yapışık olabilecek herhangi bir uzantıyı çıkarın. Zehrin salınımını artırabileceği için tatlı suyla durulamaktan kaçının.
3- Gördüğünüz uzantılar varsa çıkarın: Bu uzantıları cımbız veya benzeri bir araç kullanarak dikkatlice çıkarın. Başka çarpmalara engel olmak için çıplak ellerinizi kullanmaktan kaçının.
4- Sirke veya karbonat çözeltisi uygulayın: Etkilenen bölgeye sirke veya karbonat çözeltisi uygulamak, zehri nötralize etmeye ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.
5- Tıbbi yardım alın: Belirtiler şiddetliyse, sokma alanı büyük bir alanı kapsıyorsa veya nefes almakta zorluk veya diğer ciddi belirtiler yaşıyorsanız derhal tıbbi yardım alın. Sağlık uzmanı uygun tedavi ve daha fazla tavsiye sağlayabilir.
‘1 KEZ ÇARPARSA ACISI İKİ HAFTA SÜREBİLİR’
Bu yaz dönemde bizleri bekleyen başka tehlikelerin olup olmadığını sorduğumuz Mert Gökalp, deniz içerisinde çok fazla değişken olduğuna dikkat çekti. “Marmara gibi etki ve baskı altındaki denizlerde her tür negatif durumun oluşabileceğini öngörmek zor değil. Sadece tam zamanının bilmiyoruz” diyen Gökalp, sözlerini şöyle noktaladı:
“Biz iki sene önce 2021’de Eylül’ü eşimle Karaburun’u ziyaret ettiğimizde çok beğendiğimiz bir koyda şnorkelle gezinmek istedik. Suya girdiğimizde gördük ki berrak mis gibi Karaburun denizi içerisinde yüzlerce denizanası vardı. Eşim oldukça tedirgin oldu ve önce o sonra da ben koruyucu elbisemiz olmadığı için denizden çıkmak zorunda kaldık. Bu denizanası pusula denizanasına kıyasla daha küçük bir tür olan leylak rengindeki Pelagia Noctiluca idi. Çok çekici bir görüntüsü olan bu denizanası Akdeniz’deki en ciddi çarpan denizanası türü olarak kabul edilir ve derinize bir kez çarparsa acısı bir iki hafta boyunca devam edebilir. İleriki yıllarda Karaburun’da ve Kuzey Ege’de dönem dönem sayıları artan bu türün Marmara’da da daha sık görüneceğini düşünüyorum.”