Yağmur Sarıgül’ün çalıştığı gruptan kovulunca 22 yıl önce kurduğu maNga, ilk albümlerini 2004’te çıkardı. O yüzden maNga, “20. Yıl Konserleri”ni veriyor şu ara…
Ferman Akgül’ün solistliğini yaptığı, kurucu üye Yağmur Sarıgül’ün elektro gitar, Cem Bahtiyar’ın bas gitar, Özgür Can Öney’in davul çaldığı grubun üyeleriyle Kulis Maslak’ta buluştuk.
maNga’dan Ferman Akgül’le oğlum Yağız’ın da kadrosunda olduğu “Küçük Prenses” oyunundan tanışıklığım vardı. Grubun diğer üyeleriyle röportaj vesilesiyle ilk kez bir araya geldik ve keyifli bir sohbet ettik.
– Sohbete grubun solistinden başlayalım mı? Ferman Akgül’ü okurlarımıza da tanıtmak istesem…
Mimarlık okudum, sinema yüksek lisansı yaptım ama müzik çocukluğumdan beri hayatımda. Anne tarafım hep ozan, büyük dedem Aşık Veysel’in saz arkadaşı. Sivas Şarkışlalıyım çocukluğumdan beri hep evde türkü söylenir ama gençler rock dinler. Böyle bir ailede büyüdüğüm için müzik hayatımda hep vardı ama bunu iş olarak yapma fikri üniversiteye kadar yoktu. Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde rock gruplarıyla tanışınca bir grubun üyesi olma sevdasına kapıldık. Onlarca gruptan sonra da maNga’yla tanıştık.
– O gruplarda solistlik mi yaptın, enstrüman mı çaldın?
Benim hayalimde plak kullanan bir DJ olmak ve bir rock grubunda da elektronik müziği icra etmek vardı. Birkaç gruba böyle girdikten sonra bir gün bir grubun solisti gelmeyince dedim ki ben size şarkı söyleyeyim. Ondan sonra başladı benim solistlik hikâyem.
– Yağmur Sarıgül’ü bir gruptan kovmuşlar, o da madem öyle işte böyle deyip maNga’yı mı kurdu?
Cover grubuydu o, daha çok barlarda çalıyorduk. İki sene çalıştım. Ben daha çok besteleriyle bir şeyler yapan bir ekibin parçası olmak istiyordum. Onlar da bu işi biraz daha hobi gibi götürmek istiyorlardı, anlaşamadık. Onlar da kibarca beni kovdular.
– Sonra maNga konserlerinde hiç karşılaşıp, o kovduğunuz gitarist benim demediniz mi?
Konserimize gelenler oldu, görüştük. Koltuğu çevirip hor gördüğünüz müzisyen maNga’yı kurdu ve intikamını aldı demem ama bir hırs oluşmuştu o zaman. Atıldığımda egom incinmişti. Onun gazıyla sıfırdan parça parça yeni bir grup kurma fikri daha doğru geldi bana.
– Yağmur Sarıgül’ün eğitimi ne?
Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği mezunuyum.
– Onca isim varken maNga nereden aklına geldi?
Bir defterim vardı benim, hep yanımda taşıdığım. İsim denemeleri yazıyordum. maNga’dan önce 10 -15 isim geçti aklımdan ama o listede üstünü çizmediğim sadece maNga kalıyordu. Japon çizgi roman sanatıyla da ilgiliydim. Ankara’da bir provanın sonrasıydı, ne dersiniz dedim? Herkes okey dedi.
– Özgür Can Öney ne okudu, davulla ne zaman tanıştı?
Grupta eğitim hayatı en renkli olan benim. Astronomi ve Uzay Bilimleri okudum, ama bitiremedim. Trakya Fizik kazandım, gidemedim. Açık Öğretim İşletme vardı, onu da bitiremedim. En son iki yıl önce Açık Öğretim Kamu Yönetimi’ni bitirdim. Sonunda bir üniversite diploması aldım. Fen Lisesi’ni kazandım, Çankırı’da koğuş arkadaşım Ekim Şükrü elinde bir çift bagetle geldi, ne zaman canı sıkılsa sağa sola vuruyordu. Ben de acaba davul çalabilir miyim dedim, 15-16 yaşında ders almaya başladım.
– Büyükadalı Cem Bahtiyar, ne okudu, maNga’ya nasıl katıldı?
Ferman Akgül: Ada Kontu!
Özgür Can Öney: Ada Dükü!
Cem Bahtiyar.: Benim hikâyem Denizli’de Belediye Konservatuvarı’ında Klasik Gitar’la başlıyor. Ankara’ya Bankacılık ve Finans okumaya gidiyorum, o sırada Ferman’la tanışıyorum. Ferman’ın vokal yaptığı benim de bas çaldığım bir gruptaydık.
– Bankacılık ve finans eğitimi ne oldu?
Bitirdim, üstüne bir de sigortacılık masterı yaptım. 14 yaşına klasik gitara, 15 yaşında bas gitara başladım. Müzik hayatımda hep vardı.
Ferman A.: Mesleğini yapmadı, ama bizim kasamız o Ali Abi…
Cem B.: Evet grubun finansal işlerini ben götürüyorum.
– Grubun kurucusuna sormak istiyorum, aranızda niye hiç kadın yok?
Yağmur S.: Valla bu soruyu biz de sıkça kendimize soruyoruz. Hatta daha bugün, buraya gelmeden önce konuştuk.
Ferman A.: Türkiye’de kadın rock grup elemanı bulmak hiç kolay değil. Aynı ülkede 90’lı yıllarda kadın rock grupları vardı, oradan nice solistler çıktı.
– Sizin 20 yıl sonra gruba bir kadın alma fikrinin aklınıza gelmiş olması enteresan?
Ferman A.: Ama hâlâ bu konuda Türkiye’de kıtlık olduğu kanaatindeyim.
Cem B.: Solist bulunuyor ama enstrümanist kolay kolay bulunmuyor.
Ferman A.: Bireysel olarak müzisyen çok var ama grup elemanı olmak çok başka bir şey. Bizim müziğimiz de klasik rock olmadığı için prensiplerimiz ve disiplinimiz de çok farklı. Çalış şeklimiz, beste yapış biçimimiz çok farklı. Bazı konserlere DJ’le çıkma ihtiyacı duyuyoruz. Keşke bir kadın DJ olsa da bize eşlik etse diyoruz. Denemelerimiz de oldu ama ilerleyemedik. Öyle bir eksiğimiz var.
Yağmur S.: Bunu şu yüzden de istiyoruz. Dinleyicilerimizin yüzde 60-70’i kadın seyirci ve gençler. Grupta genç bir kadının olması onlar için güzel özdeşleşim kurma aracı olabilir.
Ferman A.: Bu röportaj aracılığıyla bir çağrı yapalım. maNga grubuna kadın DJ arıyoruz.
Özgür C. G: Bizimkisi zor bir iş. Turneye çıkmak, 1.5 saatlik konser için 24 saatini, 48 saatini vermek, her günü başka bir şehirde geçirmek, farklı farklı otellerde kalmak, yol üstü restoranlarında hayatını idame ettirmek erkek olmamıza rağmen bizim de zorluklar yaşadığımız oluyor. Turne müzisyenliği çok zor. Bunun üstüne şarkılar yazılır. Bu şartlara uyum sağlayacak birini bulmak da zor ama umutluyuz.
“Yeni nesil gruplarla iş birliği düşünüyoruz”
– Yeni albümde sürpriz olacak mı?
Ferman A.: Şimdiye kadar daha çok eskilerden düetler tercih ederdik, şimdi bizden daha genç gruplarla yapmayı düşünüyoruz. Zamanında mor ve ötesi’yle yapmıştık, dokuz kişi sahneye çıkmıştık. Onun benzerini yeni nesil bir grupla yapmayı çok istiyoruz.
– Müzik dünyası ve sahnelerin 20 yılda geldiği yer için neler söylersiniz? İleri mi gitti, yerimizde mi sayıyoruz?
Ferman A.: İleri gittik. İlk yıllarımızda turneye çıktığımız zaman düğün salonlarında çalıyorduk Doğu’da, Güneydoğu’da. Şimdi Konya’da, Gaziantep’te daha bir sürü ilde çok iyi salonlar var. Müzikal anlamda da dünyada olduğu gibi bizde de çok şarkıcı çıkmaya başladı.
Cem B.: Çok şarkıcı çıkmasının iyi yönleri de var, kötü yönleri de. Geçen gün Özgür (Aras) anlatıyordu, Spotify’a yüklenen şarkıların yüzde 95’i bin dinlenmeyi geçmiyormuş. Çok büyük bir arz var ama o kadar talep yok.
Ferman A.: Yerinde sayan bir şey var, o da telif hakları… Bizim gibi hit yapmış bir grubun bir – iki şarkıyla ciddi telifler alması gerekirken bu olmuyor. İlla ki deli gibi çalıp, konserler vermek lazım ki kendine bir ekonomi yaratabilesin.
Yağmur S.: Çıktığımız 2000’li yıllara göre durum daha iyi bence. Eskiye oranla daha fazla kazanç var ama bir o kadar da sızıntı, kaçak var demek ki.
Ferman Akgül, artık Kopenhag’da yaşıyor
– Yılda ortalama kaç konser veriyorsunuz? Konserlerin dışında bir araya geliyor musunuz?
Cem B.: Pandemiden önce yılda 100 civarındaydı konser sayımız. Pandemi geçti ama eskisi kadar çalamıyoruz. Birincisi bizim sahnemiz büyüdü, o yüzden Anadolu’da zorlanıyoruz. İkincisi yaşlar da ilerliyor 40’lı yaşlarda ayda 10-12 konser zor geliyor.
Ferman A.: Konser dışında bir araya gelemiyoruz ama stüdyo dönemleri ve provalarda bir araya geliyoruz. Bir de mesafelerimiz çok uzak.
– Mesafeler çok uzak derken nerelerden bahsediyoruz?
Ferman A.: Ben artık Kopenhag’dayım.
– Niye?
Ferman A.: Eşim Danimarkalı, iki oğlum orada okumaya başladı, biz de Kopenhag’a taşındık. Ben artık işlere Kopenhag’dan geliyorum.
– Kopenhag’a gidiş geliş uçak bileti bayağı para. Konserden aldığın bilet paralarına mı gidiyor?
Ferman A.: Organizatörler karşılayacak artık. Bunu da ilk defa sana söylüyorum. Sana özel oldu.
– Ferman Akgül’ün maliyeti çok arttı deyip, başka bir solist almasınlar maNga’ya?
Özgür C. G: Fermancığım bak fena fikir değil aslında.
Ferman A.: Gitmese miydim acaba? Yazın yine Bodrum’da olacağız, kışın Danimarka’da. Allah’tan çok uçak var 2,5- 3 saatte buradayım. Masraf olarak organizatöre biraz yük getirecek ama planlamayı önceden yapınca sorun olmaz. Beşiktaş, Büyükada ve Çengelköy’de oturan üç arkadaşım toplanana kadar ben geliyorum Kopenhag’dan. Özgür C. G: Bende motor var her yere kolay gidiyorum.
“Kader ortağı olmamız bizi hep bir arada tuttu”
– maNga kurulalı 22 yıl, albüm çıkaralı 20 yıl oldu. Bugüne kadar nasıl dağılmadan bunu başardı?
Özgür C. G.: Bunu aramızdaki iletişime bağlıyorum. Kavga ettiğimiz, tartıştığımız ve küstüğümüz zamanlar da oldu ama birbirimizi iyi tanıyoruz bazen alttan almayı da biliyoruz. Tartışılması gerekiyorsa tartışıyoruz ama ortaya koyduğumuz müzikal performans ve ürettiğimiz eserlerin insanlar için kıymetini de biliyoruz ve bunu devam ettirmek için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Ferman A.: Bizim yol arkadaşı olmamız da çok önemli. Biz aslında ‘Köyden İndim Şehire’ modeliyle profesyonel müzik hayatına başlayan insanlarız. Biz başladığımız dönemde Ankara’dan İstanbul’a bakan biri olarak olduğumuz yer bir köy gibiydi. Oradan İstanbul’a hep birlikte gelip evimizi kurmamız, kader ortaklığı yapmamız çok kuvvetli bir bağ. Birçok konuda farklı görüşlerimiz, zevklerimiz var ama genel olarak hayata bakış açımız bu noktada hep kesişir. Küslükler mutlaka olur ama geri gelir birlikteliğe devam ederiz.
– Gurbete geldiniz yani?
Özgür C. G.: Evet, hiçbirimiz İstanbullu değiliz.
Yağmur S.: Ben hâlâ kendimi gurbette hissediyorum.
“Türkiye, Eurovision’a katılmalı”
– Birinci olan Sertab Erener’den sonra Eurovision ikinciliğiyle en iyi dereceyi elde ettiniz. maNga üyelerine göre Türkiye, eskiden olduğu gibi Eurovision’a katılmalı mı?
Cem B.: Bence büyük eksik, katılmalıyız mutlaka.
Ferman A.: Cem’in dediği doğru. Eurovision’a katılmak lazım. Bir kesimin küçümseyip, dalga geçtiği Eurovision’dan önemli starlar çıktı. Dünya ve Avrupa, ciddiye alıyor Eurovision’u. Böyle bir organizasyona katılmamak bu ülkedeki genç müzisyenler adına bir eksiklik. Çünkü o bir heyecan yaratıyordu.
Özgür C. G.: Bence katılmalıyız, hem de eskisi gibi ulusal elemeden birinci çıkanın gitmesi lazım.