Kütletme değil, ameliyatsız bilimsel tedavi! ‘100 kişiden 98’inde faydalı, ağrı ve acı yok’

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – Halk tarafından çıtlatma, kıtlatma ve kütletme olarak bilinen kayropraktik tedavi, son birkaç yıldır çok fazla ilgi görüyor. Bunun nedenleri arasında sosyal medyada kütletme videolarının sık sık yayınlanması ve Türkiye’deki ünlü isimlerin bu tedaviyi tercih etmesi geliyor. Peki, dünyada kabul gören bir tedavi yöntemi olan kayropraktik, nasıl uygulanıyor? Tedavi süreci nasıl işliyor?

Kayropraktik tedavinin son birkaç yıldır popüler olmasına rağmen çok eski bir bilim dalı olduğunu söyleyen Kayropraktik Uzmanı Mehmet Toprak, “1895 yılında doktor Daniel David Palmer tarafından Amerika’da uygulanan ilk kayropraktik tedavisi yüksek etkinliği sayesinde geniş çapta itibar gördü. İlk eğitimi 1897 yılında verilmeye başlandı. Bir taraftan doktora düzeyinde eğitimleri verilmeye başlanırken, diğer taraftan sigortanın karşıladığı bilimsel bir uygulama haline geldi. 1920’li yıllardan sonra da Kanada ve Avrupa’da yaygınlaşmaya başladı. Türkiye’de ilk defa kayropraktik eğitimi Yüksek Lisans Programı olarak Bahçeşehir Üniversitesi’nde 2015 yılında verilmeye başlandı. Ben de naçizane bu yüksek lisans programının kurucularından biriyim ve hâlâ öğretim görevlisiyim. Daha önce bu eğitim 17 ülkede veriliyordu, Türkiye 18’inci ülke oldu. Yüksek lisans programına şu an da sadece fizyoterapistler ile tıp ve diş hekimleri kabul ediliyor. Mezun olduktan sonra yüksek lisans diplomalı bir kayropraktik uzmanı oluyorsunuz. Kayropraktik, 2014 yılında Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) yönetmeliğine de dahil edildi” açıklamasını yaptı. 

“Özel tekniklerin kullanıldığı kayropraktik tedavi, elle uygulanan bir omurga manipülasyonu. Yani  eklemlere yapılan düzeltici manevralarla harekete mani olan kısıtlılığı düzeltmenin yanı sıra ağrı ve fonksiyonel bozuklukların giderilmesi amaçlanıyor. İnsanların günlük yaşamdaki temel hareketleri, lokomotor (hareket) sisteminin bütünlüğüne bağlı. Bu sistemin bütünlüğü hastalık, travma ya da yaşlanmaya bağlı oluşabilecek dejenerasyonlarla bozularak, ortaya çıkan ağrı ile kişinin yaşam kalitesini düşürür. Birçok farklı nedenle omurların hareketinin bloke olmasıyla sıkışabilecek sinir ve damarlar, irtibatı olan diğer organların da çalışmasını olumsuz yönde etkileyerek hareket kısıtlığına sebep olur. Bu durumda, manipülasyon uygulamasıyla eklemlerdeki blokaj olarak adlandırılan kısıtlanmış hareketi postüral denge içinde, en yüksek derecede ve ağrısız artırmayı, gerekli fonksiyonu sağlayarak beden mekaniğini korumayı hedefliyoruz.”

‘HER 10 İNSANDAN 8’İ BEL AĞRISI ÇEKİYOR’

Günümüzde masa başında geçirilen uzun saatler ve hareketsiz yaşam tarzı, özellikle boyun ve bel ağrılarına neden olabiliyor. Uzmanlar, Türkiye’nin yüzde 80’inin bel ağrısı çektiğini söylüyor.  Bel ağrısının tüm dünyada görülen çok yaygın bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Mehmet Toprak,  “Hem yurt dışında hem de Türkiye’de her 10 insandan 8’i yaşamının bir döneminde çok şiddetli bel ağrısı yaşıyor. Bunun nedeni aslında mekaniğimizle de ilgili. Vücudumuzun en orta bölümü bel kısmı. Ayakkabı bağlama gibi eğilerek yaptığımız hareketler, bel bölgemizin bükülmesine yol açıyor. Dolayısıyla da o bölgedeki disklerde, kaslarda ve eklemlerde problemler görülüyor. Belki de bizim iki ayaklı varlıklar olmamızdan da kaynaklanan durumlar bunlar. Çünkü dört ayaklı hayvanlarda fıtık çok daha nadir görülüyor. Hayvanlarda omurga kavisleri bizden daha farklı ve yere paralel bir şekilde sadece ayakların üzerinde gidiyor ama bizim omurgamız yer çekimine meydan okuyor. Bu durum disk içi basıncın artmasına neden oluyor. O yüzden de sıklıkla bel problemleri yaşıyoruz. Bunun yanı sıra yaşanan kas zayıflıkları, molasız çalışmak, uygun olmayan ayakkabı tercihleri,  çok uzun saatler telefona bakmak ve ergonomik olmayan masa ve sandalye bel ağrısını tetikliyor” diye konuştu.

‘ÖNCELİKLE POSTÜR ANALİZİ YAPIYORUZ’

Kayropraktik tedavisi için kişinin öncelikle bel ya da boyun ağrısı gibi probleminin neden kaynaklandığını öğrenmesi gerektiğine vurgu yapan Kayropraktik Mehmet Toprak, “Hasta doktora gidiyor ve teşhisi konuluyor. Eğer tanı kas spazmıysa bazen kas gevşetici kişiye çok iyi gelebiliyor. Ancak kişi bir eklem burkulması yaşıyorsa oraya yönelik manipülatif teknikler uygulanıyor. Bunun için öncelikle bir postür analizi yapılıyor. Eklemlerin hareket açıklıklarına bakılıyor. Yani başınız çok rahat sağa ve sola dönüyor mu?, Öne eğilebiliyor musunuz? Bunlara yönelik ortopedik ve fiziksel testler uygulanıyor. Sonrasında elle bir manipülasyon yapılıyor. Öncesinde bir fizyoterapistin eklemelere yönelik 15-20 dakika bazı hazırlıklar yapması seansın verimliliğini artırıyor. Ama illaki olması gerekmiyor. Dünyada birçok ülkede farklı konsept ve yaklaşımlar mevcut” diyerek kayropraktik tedavisinin aşamalarını anlattı. Peki, senede bir kere kayropraktik tedaviye gitmek yeterli oluyor mu yoksa yıl içinde sürekli yaptırmak mı gerekiyor?

“Kayropraktiğin ideal seans süreleri ile ilgili birçok üniversitenin kendi metotları var. Farklı ekollerden gelen hocaların teknikleri de farklı oluyor. Bazı okullarda kayropraktik tedavi için hastayı ilk etapta ‘üç kere davet et, bir sonraki hafta iki kere davet et, bir sonraki hafta bir kere davet et, bir sonraki hafta her şey yolundaysa üç ay sonra gel bir bakalım’ denmesi uygun görülüyor. Bazı okullarda, kişinin hiçbir şikayeti yoksa üç ayda bir kayropraktik  tedavisi yaptırmasının yeterli olduğu söyleniyor. Başka bir ekol, hastayı sık görmek şart değil, haftada bir ya da iki haftada bir defa uygulama yapılmasının eklemdeki sorunu çözdüğü belirtiliyor. Görüldüğü üzere seans sayıları hakkındaki görüşler çok fazlalık gösteriyor. Ancak genelde üç ila beş seansta kişide büyük rahatlamalar görülüyor.”

Kayropraktik tedavi sırasında ortaya çıkan sesler insanları korkutabiliyor. Türkiye’de bu tip manipülatif teknikler çok yaygın olmadığı için ilk defa deneyimleyen kişilerin biraz çekinebildiklerini söyleyen Mehmet Toprak, “Çekinmek, tereddüt etmek ve kaygı duymak gayet sağlıklı duygular. Ancak işlem esnasında herhangi bir ağrı sızı olmadığı için kişi, birinci müdahaleden sonra büyük ölçüde rahatlıyor” diyerek korkulacak hiçbir şey olmadığına vurgu yaptı.  

‘100 VAKANIN 98’İNDE FAYDALI’

Kayropraktik ile eklem ve omurgadaki mekanik sorunları tedavi edebildiklerini aktaran Mehmet Toprak, “Ters bir hareket yaptınız ve boynunuz tutuldu. Sağa ya da sola çok rahat dönmüyor. Bu sorunu yaşayanların yanı sıra uzun saatler ders çalışan öğrenciler ve ofis çalışanları da yaşadıkları bel ağrıları nedeniyle kapımızı çalabiliyor. Blokaj dediğimiz eklem katılıklarına manevralar yaparak problemi çözüyoruz. Böylece kaslar rahatlıyor. Boyun kaynaklı baş ağrılarında,  boyun düzleşmesinde, duruş bozukluğunda ve  kalça sorunlarında çok güzel sonuçlar alabiliyoruz. Yani ameliyatsız çözülebilecek 100 vakanın 98’inde fayda sağlandığını söyleyebilirim” dedi.

İKİ BACAĞI EŞİTLEMEK MÜMKÜN MÜ?

Sosyal medyada dolaşan bazı videolarda bir bacağın diğer bacaktan daha kısa olduğu, uygulanan manevralardan sonra ise bunun ortadan kalktığı görülüyor. Bacak kısalığının ikiye ayrıldığını söyleyen Mehmet Toprak, “İlki, anatomik kısalık yani sağ ve sol bacak arasında uyluk ya da kaval kemiğinin bir tanesinin öbürüne nazaran bir ya da bir buçuk santim kısa olması. Eğer böyle bir kısalık varsa yapılan teknikler, yaşanan bel, kalça ya da bacak sorunlarına fayda sağlayabiliyor. Ancak iki bacağı eşitlemek mümkün değil. Bazen de kişilerde fonksiyonel kısalık görülebiliyor. Bir bacak diğerine göre kısa değil fakat kalça kaslarında beldeki blokajdan kaynaklı birtakım gerginlikler olabiliyor. Tabii ki bunlar çok büyük düzeyde değil. O nedenle de yüz üstü yattığınız zaman bir bacağınız sanki öbürüne nazaran kısaymış gibi bir görüntü ortaya çıkabiliyor. Bu durum bize değerlendirme esnasında uygulama yapacağımız bölgenin neresine, nasıl bir manevra yapacağımızı göstermesi açısından önemli. Oradaki kas gerginliğini çözdüğümüzde sanki bacaklarda bir eşitlenme olmuş gibi bir görüntü ortaya çıkıyor” bilgilerini paylaştı.

‘UZMANA GİTMEK ŞART’

Kayropraktik tedavinin eğitimli uzman kişiler tarafından yapılmasının önemime vurgu yapan Mehmet Toprak, “Eğitim almamış insanların omurga bilgisi olmadığından kişiye faydadan çok zararı olacaktır. Biz üniversitede eğitimini verdiğimiz yüksek lisans programıyla meslektaşlarımızın bu alanda hızlı bir şekilde yetişmesini sağlamayı amaçlıyoruz. Bu konuda yaşanan ihtiyacı gidererek, insanların uzman olmayan kişilerden medet ummasını engellemeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir