Servet YILDIRIM – Adnan Bey’in tespitleri aslında özellikle bazı sektörlerde bir süredir artarak devam eden kanamaya da işaret ediyor. Bu tür yakınmaları bugünlerde hazır giyim ve diğer bazı sektörlerdeki birçok firmadan sık sık duyuyoruz. Özellikle ihracata çalışan firmaların fiyat tutturmakta zorlandıklarını görüyoruz. İhracatçı döviz kurundan yakınıyor, müşteri kaybettiği için ağlıyor. Özellikle giyim sanayiinde yatırımlar durdu; istihdam kayıpları yaşanıyor. Müşteriler kaybediliyor. Bazı sanayiciler yatırım için Mısır’a gidiyorlar, gitmeyenler gitmeyi, değerlendiriyorlar. Sektörde ilk defa dışarıdaki yatırımlar Türkiye’deki yatırımları aşmış.
Hikâyenin diğer yanı
Kısacası ekonomide kur kaynaklı bir gerilim yaşanıyor. Kurun seviyesinden dolayı ciddi bir rahatsızlık var. Ancak kur hikâyesinin bir de diğer tarafı var.
Türkiye halen dünyada enflasyonun en yüksek olduğu birkaç ülkeden biri ve enflasyonun bu seviyeye gelmesinde Türk lirasının 2021 – 2023 dönemindeki hızlı değer kaybının önemli etkisi bulunuyor. TL’nin geçmiş yıllardaki sert değer kaybının fiyatlara olan geçişini yani enflasyonist etkisini rakamlarda çok net görebiliyoruz.
Bir tarafta ihracatçı ve sanayici TL’nin son dönemde reel olarak değerlenmesinin baskısını artan bir şekilde hissediyor. Diğer tarafta Merkez Bankası TL’nin geçmiş yıllardaki sert değer kaybının fiyatlara olan geçişini yani enflasyonist etkisini hâlâ ağır bir şekilde hissediyor. Zor bir durum yaşanıyor. TL değer kaybetmezse ihracatçı zorlanacak, TL hızlı değer kaybederse Merkez Bankası zaten uzak kaldığı enflasyon hedefinden daha da uzaklaşacak.
Enflasyon geçişkenliği
Burada yanlış olan kur değil, enflasyondur. Türkiye ekonomisi düşük kurun değil yüksek enflasyonun sancılarını yaşıyor. Kurlarda yapılacak yüksek boyutta bir ayarlama ile sorunu çözmemiz kolay değil. Kaldı ki kurdaki hareket her sektörün tepkisi farklı oluyor. İhracatçıyı ve ihracata dönük üretim yapanları rahatlatırız ama aynı zamanda enflasyonu patlatabiliriz. Çünkü Türkiye’de kur – enflasyon geçişkenliği oldukça yüksek bir seviyede. Kaldı ki; ihracat tarafında kurla gelen rahatlama kısa süreli ve yan etkisi bol oluyor.
Burada diğer bazı çözümlerin devreye girmesi gerekiyor. İhracatçılar bu kapsamda bazı önerilerde de bulunuyorlar. Mesela firmaların TCMB’ye ihracat kaynaklı döviz satışlarında verilen yüzde 2’lik döviz dönüşüm desteğinin yükseltilmesini istiyorlar. Aynı şekilde reeskont kredilerine erişim artırılırken, maliyet aşağı çekilebilir. İstihdam maliyetini aşağı çekici destekler, yurtdışı pazarlama destekleri devreye girebilir. Kur-enflasyon makasının biraz daha daralması da rahatlatıcı olabilir. Ama enflasyon makul seviyelere inmeden sürdürülebilir rahatlama gelmeyecektir. Ve bu aşamada sıkıntıyı hafifletmek için ise sektörel bazlı bir yaklaşım devreye konulabilir. Geçici ve sektöre özel bazı önlemler ile özellikle finansmana erişim ve pazara ulaşım noktasında rahatlama sağlanabilir.