KÜLTÜR SANAT SERVİSİ – Oyuncu Ozan Demircioğlu tarafından hayata geçirilen Gençlik Haritası, sanatsal faaliyetleri dezavantajlı gruplara ulaştırmayı, sanatın iyileştirici gücünü yaymayı hedefliyor. Bu kapsamda Gençlik Haritası ekibi yıl boyunca Meddah, Orta Oyunu, Karagöz-Hacivat, Kukla, Köy Seyirlik gibi atölyeleri kırsal kesimde çocuklarla buluşturmayı sürdürüyor. Demircioğlu, toplumun ve dünyanın farkında olan bireyleri; eşit, özgür ve adil bir çerçevede buluşturmayı amaçladıklarını söylüyor.
Somut olmayan kültürel mirasımız üzerine ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Lisans eğitimimin sanat tarihi ve tiyatro bölümü olması üzerine her iki alanda da kültürel çalışmaların, geçmiş-gelecek bağlantılarının, geleneklerin farkında olmam bu çalışmanın temel zeminini oluşturdu. Gençlik Haritası olarak bu projemizin Avrupa Birliği Sivil Düşün desteği alması bu hayalimizi ve çalışmamızı mümkün ve gerçekçi kıldı.
Şimdilik iki ayrı projeye devam ediyoruz. Somut Olmayan Kültürel Mirasımız: Geleneksel Türk Tiyatrosu Ankara(Kızılcahamam, Nallıhan, Güdül, Mamak, Kahramankazan, Çamlıdere) ve İç Anadolu bölgesinde dört şehirde. (Aksaray, Kırıkkale, Nevşehir, Kayseri) Ancak umuyoruz ki tüm Türkiye’nin her yerine bu prototip çalışmamızı götürür ve yerel halkları Geleneksel Türk Tiyatrosu ile buluşturabiliriz. Bu çalışmalarda Bambu Sahne, Ankara Üniversitesi, Hatay Şehir Tiyatrosu gibi birçok paydaşımız bizlerle el ele.
Bu projeyle neyi hedefliyorsunuz?
Türkiye’de Somut Olmayan Kültürel Mirasları açığa çıkararak bunları toplumda var etmeyi, bunu tanıtarak modern bir biçimde sanat ve kültür hayatımıza dahil etmeyi istiyoruz.
Modernleşen dünyada sinema teknolojik gelişmelerden faydalanarak izleyenlerin hayal dünyasına yeni imgeler doğurabiliyor. Tiyatroda yeni sahne teknikleriyle, yeni düşünce akımlarıyla ülkemizdeki çalışmalardan hep bir parmak önde gidiyor. Geleneksel Türk Tiyatromuzu modern sanat anlayışıyla karşılaştırdığımızda yüzyıllardır kendi disiplinini koruduğunu ve geride kaldığını görüyoruz. Geleneksel Türk Tiyatrosu var olduğu kültürden beslenerek ayakta kalıyor. Nesil değiştikçe bu da giderek azalmaya başladı. Yeni kuşak o bölgede, yörede veya coğrafya da olmadığı için geleneksel ve kültürel aktarım maalesef söz konusu olamıyor. Toplum olarak belirli geçmiş kalıplara sığınmayı, geleneği “muhafaza” etmeyle karıştırıyoruz. Bu çalışmayla Geleneksel Türk Tiyatrosunu yeni kuşaklara tanıtıp unutulmamasını sağlamayı, hem de çağın getirdiği yenilikler ile harmanlayıp geliştirmeyi hedefliyoruz.
Gençlik Haritası ekibi yıl boyunca Meddah, Orta Oyunu, Karagöz-Hacivat, Kukla, Köy Seyirlik gibi atölyeleri kırsal kesimde çocuklarla buluşturuyor.
Somut olmayan kültürel miras üzerine yapılan çalışmalar bugün daha da önem kazanıyor…
Kültür; döneme, çağa, koşullara ayak uydurmak zorundadır. Geleneksel Türk Tiyatrosu yüzyıllardır süregelen eğlence kültürümüzdür. Karagöz’ün, Orta Oyunu’nun, Köy Seyirlik oyunlarımızın içeriğinde hep bizi veya komşumuzu anlatan tiplemeler vardır. Toplumumuzun hafızasını tazelerken, birlik ve beraberliğimize destek olur. Aktarmayı amaçladığımız kültürel miras kavramı, aslında toplum için bir kimlik koruması anlamı taşımaktadır. Modernleşme ile dahil olduğumuz sosyo-kültürel yapının sürekli olarak değişmesi, var olan bir belleği unutulma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Geçmişte doğal olarak ortaya çıkan ve bellek oluşturan geleneksel Türk tiyatrosu unsurları, zaman içerisinde kentleşme ile birlikte sadece belirli zamanlarda ve mekanlarda, bağlamından ayrı bir şekilde icra edilmeye başlamıştır. Bu da bir geleneğin unutulma korkusunu ortaya çıkarmıştır. Geçmiş tarihi bilgilerden ziyade bugünün ve Dünya’nın kültürel köprüsünü de oluşturmayı sağlamaktadır.
Çocuklarımızın küçük yaşlarda kültürel mirasımız ile tanışması nasıl sağlanabilir?
Bir kültürel belleğin oluşması ve aktarılabilmesi için öncelikle o kültürün ve geleneğin öğrenilmesi ve imkân dahilinde uygulanabilmesi gerekmektedir. Zekânın bedensel, zihinsel ve sosyal olarak en hızlı geliştiği dönem ise çocukluk dönemidir. Çocuklar, belirli yaş aralıklarında araştırmanın ve keşfetmenin farklı yönlerini kavramaya başlarlar. Öğrenmiş oldukları bilgiler kimliklerini ve kültürel belleklerini oluşturmalarına yardımcı olur. Öğrenme aşamasındaki en büyük katkı ise aileden sonra eğitime düşmektedir. Geleneksel Türk tiyatrosu, eğitim planlarına dahil edilebilirse çocuklar kültürel miraslarıyla daha erken yaşlarda tanışma imkânı bulabilirler. Bu sayede bir çocuğa bile ulaşılması, geleneği aktarabilecek bir kişi kazanmak demektir. Küçük yaşlardan itibaren kendi kimliğimizi ve belleğimizi oluşturabilirsek, kültürel miraslarımızı geleceğe aktarabilen sağlıklı bireyler olabiliriz.