Dünya bugünlerde Suudi Arabistan’ın futbol yatırımlarını konuşuyor. Gezegenin önde gelen oyuncuları birer birer Ortadoğu ülkesinin yolunu tutarken, ortaya saçılan paralar dudak uçuklatıyor.
Yaşananları Körfez ülkelerinin bölgesel rekabetinden, küresel bir aktör olma arayışlarından bağımsız ele almak mümkün değil. Bölgede adeta futbol üzerinden bir vesayet savaşı yaşanıyor. Askerlerin yerini futbolcular, cephedeki topun yerini meşin yuvarlak, toprak hakimiyetinin yerini satın alınan kulüpler ve dev turnuvaların ev sahipliklerinin aldığı bir mücadele sürüp gidiyor.
Birleşik Arap Emirlikleri için “fitili ateşleyen ülke” diyebiliriz. Çünkü 2008’de Manchester City’nin Şeyh Mansour tarafından satın alınması, bu konuda sonradan ortaya çıkacak gelişmelerin adeta miladını oluşturuyor. Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Thani’nin 2011’de Paris Saint Germain’i satın alması, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman’ın da 2021’de Newcastle United’ı satın almasındaki kronolojiye bakınca, ortaya çıkan “domino etkisi” rahatlıkla görülebiliyor.
Batılı kulüplerin satın alınmasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin öncü konumu, iş dev turnuvaları düzenlemeye gelince yerini Katar’a bırakıyor. 2020 FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı düzenlemek oldukça önemli bir eşikti, ancak çığır açan olay hiç şüphesiz ki futbolun global açıdan en büyük organizasyonu olan FIFA Dünya Kupası’na 2022’de ev sahipliği yapmaları oldu. Birleşik Arap Emirlikleri 2021 FIFA Dünya Kupası’yla organizasyonel becerisini ortaya koyarken, Suudiler de benzer bir patikayı takip ederek bu turnuvanın önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek 2023 edisyonuna hak kazandılar. Suudi Arabistan’ın bu konudaki nihai hedefi ise 2030 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak.
Kulüp sahipliği ile turnuva organizatörlüğü epey önemli alanlar ancak işin vitrini, popülerliğin taşıyıcısı futbolcular… Vitrini kuran, ‘transfer’ dediğimiz lojistik, en ileri biçimiyle Suudi Arabistan tarafından işletilmekte. Aslında Birleşik Arap Emirlikleri Manchester City’ye, Katar Paris Saint Germain’e bir yıldız akını gerçekleştirmişlerdi ancak Suudiler burada yeni formülü tedavüle soktu ve Ortadoğu’da kartları yeniden dağıttı!
‘Biz gidip büyük kulüpler satın alıp da yıldız futbolcuları oralara gelmeye ikna etmeye çalışacağımıza, neden direkt kendi ülkemize getirmiyoruz?’ diye düşünmüş olacaklar ki, yıldız kaymalarının meteor yağmuruna dönüştüğü bir süreci izler hale geldik bugünlerde. ‘Büyük yem tak, büyük balık yakala’ deyimi uyarınca Cristiano Ronaldo ile başlayan yıldız transferler, birçok başka dünya yıldızının Portekizli futbolcuyu takip etmesiyle sonuçlandı. Karim Benzema’dan Neymar’a, N’Golo Kante’den Sadio Mane’ye daha birçok ünlü isim ‘tamamen duygusal’ sebeplerle rotalarını yeniden oluşturdu.
Başarı denince dünyada akla ilk gelen kulüplerden olan Real Madrid, bir zamanlar en büyük yıldızları kadrosuna katarak oluşturduğu ekibiyle ‘Los Galacticos’ terimini futbol literatürüne sokmuştu. ‘Los Galacticos’un devlet destekli olanına tanık olduğumuz Körfez ülkesi şimdilerde birçok yıldızın ilk tercihi haline gelmiş bulunuyor.
Hatırlanacağı üzere Çin de, fazla uzak olmayan bir geçmişte bu konuda kısa süreli bir denemeye girişti. Çin ne zaman UEFA’nın finansal fair-play kritirlerine benzer mali kontrol kurallarını yürürlüğe koydu, o zaman yıldızların ülkeden uzaklaştığı, projenin sönümlendiği bir süreç de kendiliğinden başladı. Suudi Arabistan’daki yeni dönemin devamlılığında belirleyici unsur da büyük olasılıkla ekonomi olacak.
BAE SAHİPLİ KULÜPLER
Manc. City (İngiltere)
New York City (ABD)
Melbourne (Avustralya)
Montevideo (Uruguay)
Troyes AC (Fransa)
Lommel S.K. (Belçika)
Mumbai City (Hindistan)
Girona FC (İspanya)
Palermo F.C. (İtalya)
Sichuan Jiuniu (Çin)
Yokohama (Japonya)
ÇOK YÖNLÜ YÖNETİCİ
Körfez ülkelerinden spor yöneticiliğinde öne çıkan figür olarak Nasser Al-Khelaifi dikkat çekiyor. Katarlı iş insanı Paris Saint Germain kulübünde başkanlık görevi yürütüyor. Al-Khelaifi, UEFA Yönetim Kurulu’na girerek bu kurumda yöneticilik yapan ilk Arap unvanını elde etti. Birçok ülkede futbol yayın haklarına sahip olan beIN Media Grubu’nun CEO’su da kendisi. L’Equipe gazetesi tarafından 2016 yılında Fransız futbolunun en güçlü adamı, France Football tarafından 2020’de futboldaki en etkili kişi seçilen Al-Khelaifi’nin diğer görevleri: Avrupa Kulüpler Birliği Başkanı, FIFA Kulüpler Dünya Kupası Organizasyon Komitesi Üyesi.
BAE’NİN GURURU CITY
Batı’daki kulüp sahipliğinde Körfez ülkeleri arasında öncü bir konumu bulunan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), bugünlerde Avrupa futbolunun zirvesindeki ekibe sahip olmakla gururlanıyor. Pep Guardiola yönetimindeki yıldızlar topluluğu Manchester City; Premier Lig, FA Cup, Şampiyonlar Ligi ve son olarak UEFA Süper Kupa olmak üzere bir sezonda dört şampiyonluk yaşadı, tarihinin en başarılı sezonuna imza attı.
ŞAMPİYONLAR LİGİ’NİN KAPILARI DA AÇILABİLİR
Avrupa futbolu yıldızlarını birer birer Suudi Arabistan’a kaptırırken, yaşlı kıtada futbolu yönetenler yeni süreci lehlerine çevirmek için yeni hamlelere girişebilir.
UEFA’nın formatı değişecek Şampiyonlar Ligi’ne, Suudi Arabistan kulüplerini de dahil etmeyi düşündüğü bir süredir konuşuluyor. Suudi kulüpleri, futbolun kulüpler düzeyindeki bu en üst düzey turnuvasına dahil edilirlerse, Ortadoğu ülkesine giden yıldız oyuncular da yeniden Avrupalı futbol severlerin kadrajına girecek.
Suudi Arabistan’ın başka bir kıtada yer alması, bu turnuvaya katılmasının önünde bir engel değil. Avrupa’da olmayan birçok ülkenin takımları da Şampiyonlar Ligi’nde mücadele ediyor.
Ayrıca uluslararası futbol artık özel davete hayli yer verilir hale geldi. Katar Milli Takımı’nın bu şekilde Orta-Kuzey Amerika Şampiyonası olan CONCACAF Gold Cup’a katılmış olması en güncel ve radikal örnek. Bakalım UEFA kendi topunu getirdiği için mahalle maçına kabul edilen zengin çocuk misali, Suudi’leri Devler Ligi’ne dahil edecek mi?
Suudi Arabistan’ın futbol açılımı FIFA’nın ekmeğine yağ sürüyor. Suudi ekibi Al-Hilal’i Kulüpler Dünya Kupası’nda Real Madrid, Chelsea ve Inter Miami ile buluşturmak, sportif ve mali açıdan yeni fırsatlar doğuruyor.
FIFA’YA ‘AL DA AT’ PARASI
Suudi Arabistan’ın futbol açılımı FIFA’nın ekmeğine yağ sürüyor. Suudi ekibi Al-Hilal’i Kulüpler Dünya Kupası’nda Real Madrid, Chelsea ve Inter Miami ile buluşturmak, sportif ve mali açıdan yeni fırsatlar doğuruyor.
Dünya futbolunu yöneten patronların Suudi projesinden memnun olduklarını varsayabiliriz. FIFA, gelirinin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan Dünya Kupası’na olan bağımlılığını azaltmak için bir süredir yeni gelir kaynakları yaratmaya çalışıyor. 2022’de sona eren dört yıllık dönemde FIFA; yayın, sponsorluk ve bilet satışlarından 7.6 milyar dolar gelir elde etti. İngiltere Premier Ligi bu rakamı tek sezonda karşılayabiliyor.
FIFA’nın planı Kulüpler Dünya Kupası’nı elden geçirerek, yeni bir formatla tedavüle sokmak ve bu kulvarda yeni bir rekabet başlatmak. 2025’te piyasaya sürülecek olan yeni sürüm, tıpkı Dünya Kupası’nda olduğu gibi bir ay sürecek turnuvada, dünyanın dört bir yanından 32 takımı yarıştıracak. Avrupa dışından zengin takımların gelmesi, bu projeye rekabet gücü ve heyecan katacak.
Al-Hilal’i Real Madrid, Chelsea ve Messi’li Inter Miami ile karşı karşıya getirecek bir grup aşaması, sportif çekim gücünün yanı sıra, Suudi sponsorları da işin içine çekerek ekonomik açıdan da büyüyecek bir potansiyali barındırıyor. FIFA şimdiden önümüzdeki dört yıllık dönemde 10 milyar dolardan fazla gelir öngörüyor. Bu rakam Kulüpler Dünya Kupası’ndan elde edilen herhangi bir geliri hesaba katmıyor. Suudi Arabistan’ın da katılımıyla bu rakamın artacağı hesaplanıyor.
SUUDİ ARABİSTAN’A GİDEN YILDIZLAR
AL NASSR: Ronaldo, Talisca, Ospina, Marcelo Brozovic, Telles, Mane, Otavio
AL HİLAL: Neymar, Neves, Marega, Koulibaly, M-Savic, Malcom, Mitrovic
AL İTTİHAD: Karim Benzema, N’Golo Kante, Romarinho, Jota, Fabinho
AL AHLİ: Edouard Mendy, Roberto Firmino, Riyad Mahrez, Ibanez, Kessie
AL SHABAB: Ever Banega, Grzegorz Krychowiak, Habib Diallo
AL SADD: Romain Saiss, Al Fateh: Cristian Tello, Abha: Felipe Caicedo