Terör örgütünün Suriye kolu 30 Mayıs’tan 11 Haziran’a ertelediği seçimleri bir kez daha ertelemek zorunda kaldı.
Ağustos ayında bu seçimi yapabilirler mi, o da çok kolay olmayacaktır.
Buna Türkiye’nin gücü diyoruz.
Bu sonuca ulaşılmasında ne ABD’nin ne Rusya’nın ne de Esad Yönetimi’nin zerre etkisi olmadı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı’nın “Gerekli koşulların sağlanmadığı” açıklaması boş bir açıklamaydı.
Zaten terör örgütü de o açıklamayı aynen söylediği gibi okudu, terör pazarlamacısı Salih Müslim, PKK’nın terör propaganda sitesine yaptığı açıklamada, ABD’den gelen mesajı “Diplomatik bir söylem ve Türkiye’yi kışkırtmamak amaçlıdır” diye özetledi.
ABD, ipini tuttuğu terör örgütüne seçim yapma derse, seçim yapılamaz, ABD, terör örgütüne bunu söylemedi.
Türkiye ile ilişkilerinde kafası karışık olduğu belli olan Rusya da tek bir açıklama dahi yapmadı.
Moskova, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için asker yolladığı bir ülkeyi bölecek seçim girişimine sessiz kaldı.
Şam Yönetimi’nin başında bulunan Beşar Esad, Moskova “görüş” demediği için Türkiye ile görüşemiyor, Moskova sessiz kaldığı için ülkesini fiilen parçalayacak bir girişime tepki gösteremiyor.
Yani Türkiye’nin gücü, bugün Suriye’nin toprak bütünlüğünü de koruyor.
Demokrasiye inanan biri, seçimlere karşı çıkmaz diye ahlaki bir tartışma yürütmek isteyenler çıkacaktır.
Atina demokrasisinde sadece soylu erkekler oy kullanabiliyordu, bizim coğrafyamızda yaşamış Likya demokrasisinde herkes oy kullanıyordu.
Terör örgütünün yaptığı seçimde PKK için askerlik yapmayan, iç savaş nedeniyle oradan oraya sürülmüş Arap kabileleri oy kullanamayacaktı.
Türkiye’nin gücü, bölge halklarının da hakkını koruyor…
Hakan Fidan Çin’de, Batı takipte…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Çin Halk Cumhuriyeti’ne oldukça başarılı bir gezi gerçekleştirdi.
“Başarılı” lafını her geziden sonra yazılan standart bir ibare olarak kullanmadım.
Fidan’ın gezisi ve temasları birkaç noktadan dolayı oldukça başarılı geçti.
Hakan Fidan, 48 milyar dolarlık ticaret hacminde Türkiye lehine dengelemenin aramızdaki ticaretin sürdürülebilirliği konusunda önemini vurguladı.
Ardından, turizm, teknoloji, sivil havacılık, enerji ve araştırma-geliştirme alanlarında iş birliğinin artırılmasını istedi.
Çin Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarına bakacak
olursak Pekin de bu adımları atmaya hazır.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin BRICS ile daha fazla iş birliği yapma iştahını anlattı, gelecek hafta Rusya’daki toplantıya gideceğini söyledi.
Çin Dışişleri Bakanı da Şanghay İş Birliği Örgütü de dahil olmak üzere çok taraflı çerçevelerde iş birliğini güçlendirme ve hegemonya siyasetine karşı durmada iş birliği yapmaktan söz etti.
En önemlisi iki başkent, Orta Koridor ve Kuşak Yol projelerinde bir sinerji yaratacak adımları atma kararlılığını vurguladılar.
Sonuç olarak gezi başta da yazdığım gibi başarılı bir gezi oldu.
Başta BBC Türkçe olmak üzere Batı medyasında geziye dair haberlerde kullanılan dil, provokatif hatırlatma çabaları da bu başarının bir işareti aslında.
Kardeşlik bağı onarıldı
FETÖ’nün 1990’lı yıllardaki girişimleri ve Ankara’nın gereken özeni göstermemesi nedeniyle Türkiye-Özbekistan ilişkileri sıkıntılı dönemler yaşamıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Özbekistan Devlet Başkanı Mirziyoyev, bu kötü gidişi tersine çevirdiler, kardeşlik bağları tekrar kuruldu.
İlişkilerin sıkıntılı olduğu dönemlerde Çin ve Güney Kore şirketlerine bırakılmış pazarda bugün binlerce Türk firması iş yapıyor. Türkiye, sadece bildiğimiz iş alanlarında değil, sanat ve müzecilik alanlarında da Özbekistan’da çok büyük işler yapıyor.
Özbekistan’ın gurur kaynağı Özgürlük Anıtı’ndan şu an devam eden ülkenin en önemli projelerine kadar hepsi Türklere emanet.
Başta altın olmak üzere, çok değerli 100 kadar maden zenginliği bulunan Özbekistan, Batı’nın da gözünü diktiği bir ülke.
Özbekistan Devlet Başkanı, Orta Asya devlet başkanlarıyla beraber New-York’ta ABD Başkanı ve Berlin’de Almanya Başbakanı ile görüştü.
Kurulan kardeşlik bağları hem Özbekistan’ın hem de Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli bir bağ ve mutlaka korunmalı…