Çiğdem Yılmaz / İstanbul – Depremde yakınlarını kaybedip toprağa verenler büyük acı yaşarken, sevdiklerinden hiçbir haber alamayanlar da belirsizlik içinde zor bir yıl geçirdi. Kimi enkazdan sağ çıkarılan yakınlarının yaşadığını umut ediyor, kimi de sevdiklerinin mezarını arıyor…
Uğur Aslan, altı kişilik ailesiyle birlikte depreme Adıyaman merkezde yakalandı. Aslan, depremde büyük oğlunu ve eşini kaybetti. Diğer üç oğlu ise enkazdan sağ çıkarıldı ancak küçük oğlu Furkan Alp (4) enkazdan çıkarıldıktan sonra kayıplara karıştı. Baba Aslan, oğlunun kaçırıldığını düşünüyor: “Oğlum enkazdan sağ çıkartıldı hastaneye götürüldü ancak sonrası yok. Gitmediğimiz hastane başvurmadığımız yer kalmadı. Kimsesizler mezarlığına gittik, DNA örneği vermiştik ancak verdiğimiz DNA örneğinin kaybolduğunu söylediler, yeniden DNA örneği verdik ama eşleşme olmadı. Bu çocuk yer yarılıp içine girmediğine göre biri ya da birilerinin kaçırdığını düşünüyorum. Ben ölen eşimin ve evladımın acısını yaşamadan kayıp yavrumun peşine düştüm ve bir yıldır oğlumdan bir haber yok” dedi.
Medyumlara bile gitti
Depreme Gaziantep’in İslahiye ilçesinde yakalanan Fatih Karaca da depremde eşini, üç çocuğunu, annesini ve kayınvalidesini kaybetti. Karaca da enkazda bulunamayan 14 yaşındaki kızı İrem’i arıyor, kızını görenlerin olduğunu anlatıyor: “Enkazın altını üstüne getirdim, iki defa o enkaz kazıldı, bir şey çıkmadı. DNA örneği verdim, eşleşmedi. Gitmediğim hastane, çalmadığım kapı kalmadı. 9-10 Şubat’ta kızım olduğunu iddia ettikleri bir kız çocuğu ile voleybol oynadığını söyleyen üç kız çocuğu vardı. Kızların üçü de o çocuğun İrem olduğunu ancak akli dengesinin yerinde olmadığını söyledi. Bölgeye yardım için gelen iki doktor da aynı şeyi söyledi. Emin olmaları için kızımın videolarını gösterdim, onlar da İrem olduğunu ve akli dengesinin yerinde olmadığını söylediler. Ama sonra yok. Gitmediğim falcı, medyum, hoca kalmadı, sadece Türkiye›de de değil yurt dışında medyumlara gittim. Toplamda 55 falcı, medyum ve hocaya gittim 46›sı yaşadığını söyledi. Beni buralara götüren şey belki de çaresizlikti, çünkü tek derdim kızımı bulmak. Ben çocuklarımı, eşimi, annemi kaybettim ve bir gün oturup mezarlarında ‹yavrum, eşim, annem› diye ağlayamadım. Tam bir yıldır “İrem ne oldu, İrem ne yiyor, İrem ne içiyor› diyorum. Kızımı bulana kadar da aramaya devam edeceğim.”
Derneğe 147 başvuru
İskenderun’da yalnız yaşayan 24 yaşındaki Mimar Mustafa Batuhan Güleç›in oturduğu bina da depremde yıkıldı. Otomobili binanın önünde park halinde duran Güleç enkazdan çıkmadı. Ailesi, kayıp başvurusu yaptı, DNA örneği verdi ama Güleç’e dair bir iz bulunamadı. Anne Sema Güleç Güleç gibi deprem mağdurları geçen ekim ayında Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınları Dayanışma Derneği›ni (DEMAK) kurdu. Anne Güleç, o gece oğlunun enkazdan sağ çıkıp beyaz bir araca bindirildiğini görenlerin olduğunu belirterek şunları söylüyor: “O günden sonra oğlumdan tek bir haber almadık. Şu an da derneğimize başvuran 147 kayıp var ve bu kayıpların 38’i çocuk. Belirsizlik çok zor. Bir yıldır biz koca bir belirsizliğin içeresindeyiz.”
‘Enkazın döküldüğü alan yeniden aransın’
“Cennetten bir köşe” vaadiyle satılan Hatay Antakya’daki Rönesans Rezidans da yüzlerce kişiye mezar oldu; 50’den fazla kişi ise kayıp.
Aksaray’da yaşayan 55 yaşındaki Suna Öztürk, kızı Tuğba Koşar ile torunları Mustafa Kemal ve Mehmet Akif Koşar’ı arıyor. Öztürk, depremden beş saat sonra enkazın başına gittiğini, 20 gün enkaz başında beklediğini anlatıyor: “Hiçbir şey çıkmadı. Depremin altıncı günü enkaz alanına kepçeler geldi. İlk iki gün kepçeler sakin sakin enkazı kaldırıyordu ancak sekizinci gün direkt enkaza daldı. Onlarca aile orada bu duruma itiraz ettik. Biz enkazla birlikte kaldırıldığını düşünüyoruz. Enkaz dökülen alan dikkatlice aransa en az 20 kişinin cesedine ulaşılır. Sadece Rönesans’ta kayıplar yok. Sağlam bir şekilde hastaneye gidip kaydı yapılan da onlarca kayıp var. Bu kayıplar nerede?”
İstanbul›da yaşayan 33 yaşındaki Gizem Ofcak’ın da Rönesans Rezidans’ta yaşayan kardeşi Esra İlhan (30) kayıp. Eşi enkazdan depremin dokuzuncu günü çıkarıldı ve defnedildi ancak Esra İlhan’a ulaşılamadı. Gizem Ofcak, “Rönesans Rezidans’ta dört gün süren büyük bir yangın da vardı. Herhangi bir şekilde kendisine ulaşamayınca yanmış olabileceğini de düşündük. Hastanelere bakıldı, mezarlar açıldı, DNA eşleşmeleri yapıldı ama hiçbir ize rastlanılmadı. Taşınan enkazın taranmasını istiyoruz, enkazla birlikte cesetler kaldırılmış olabilir» diyor.
‘Mezarlar açılsın’
Bulut Özgül’ün de 16 aylık kızı Elisa ve eşi Nagihan Meryem Özgül kayıp. Depremin yaşandığı gece evde olmayan, dokuz saat sonra enkazın başına gelerek çalışmalara katılan Bulut Özgül, 27 gün boyunca enkaz tamamen kaldırılana kadar oradan ayrılmadığını belirtiyor: “O bölgedeki tüm çalışmalarda bulundum. İş makineleri çalışırken teker teker bütün iş makinelerinin başında bekledik. Depremin dokuzuncu günü evimizde kalan kayınvalidemin cenazesini enkazdan çıkardık, vücut bütünlüğü tamdı, hiçbir şey olmamıştı. Fakat eşime ve çocuğuma hiçbir şekilde rastlayamadım. İlk dokuz saat ben enkazın başında yoktum, o dokuz saatte eşim ve kızımın çıkarılmış olabileceğini düşünüyorum. Eşim çıkarıldıktan sonra hayatını kaybetmiş olabilir çünkü yaşasaydı şimdiye kadar ulaşırdı. Toplu mezara gömüldüğünü düşünüyorum, bu mezarların açılıp DNA eşleşmesi yapılmalı, yapılırsa eminim birçok kayıp ortaya çıkar. Kızımı da birinin almış olabileceğini düşünüyorum. Kayıplarla ilgili o kadar fazla iddia var ki, tüm bu iddiaların tek tek peşine düştüm ama henüz bir şeye ulaşmadım. Eşim ve kızım dışında aynı yerde onlarca kayıp, bu nedenle enkaz dökülen yerin de yeniden aranması gerekiyor” diye konuştu.