CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, vatandaşın zor durumda olduğunu bildiğini söyleyerek, “‘Neden sesiniz daha gür çıkmıyor’ diye sitem ettiklerini biliyorum. Biz sesimizi çıkaracağız; ama 25 milyonu artırmak şartıyla. Vatan sadece benim vatanım değil hepimizin vatanı. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Benim sıkıntım varsa, benden zor durumda olan vatandaşın da sıkıntısı var. O zaman o sıkıntıyı bile bile kendisine verilen sözlere kanarak ve ‘biz size çok güzel Türkiye armağan edeceğiz’ diye yola çıkıp, soykırım ekonomisi uygulayan siyasal iktidara asıl oy verenlerin ders vermesi lazım. Onların biraz seslerini yükseltmesi lazım. ‘Biz size oy verdik, siz bizi mahvettiniz’ demeleri lazım” dedi.
Srebrenitsa soykırımını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz 1995’te katliam başladı, bu hafta anılacak. Hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Türkiye’nin bunu resmileştirmesi lazım. ‘Soykırım’ olarak parlamentodan geçirmesi gerekiyor. Soykırımı gerçekleştirenler de bunu itiraf ediyorlar. Türkiye’nin biraz daha cesur olması lazım” ifadelerini kullandı.
‘YALAN ÜZERİNE DIŞ POLİTİKA OLUŞTURUYORSUNUZ’
Kılıçdaroğlu, İsveç’in NATO’ya üyeliğine ilişkin, “İsveç terör örgütü üyelerini tuttuğu için, ‘Asla üye olamazlar’ diye ifadeler kullanıldı. İsveç geri adım atmadı, tam tersine kutsal kitabımızı yaktılar. Ona da yeterince tepki göstermediler. Biden, Erdoğan’a telefon etti ve Erdoğan ‘evet diyeceğiz ve Meclis’e getireceğiz’ dedi. Bir devleti yöneten kişi, onuruyla hayatta kalan bir devlet böyle yönetilir mi? Dün söylediğinizi bugün neden yalıyorsunuz? Biden telefon etti. Eminim derhal esas duruşa geçip ‘ne emrediyorsunuz’ demiştir. Kardeşim bunlar senin dediklerini yaptılar mı? Dün ‘hayır’ diyordun, bugün neden ‘evet’ dedin. ‘İsveç, AB için Türkiye’ye destek verecek.’ Dünyadan haberi yok. AB ayrı, NATO ayrı. Yalan üzerine dış politika oluşturuyorsunuz. Bu kabul edilebilecek bir şey değil arkadaşım” dedi.
‘BUNLARIN HAKKINI TESLİM EDECEK MİSİN?’
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“84 milyona demokrasiyi getiriyor musun? Demokrasinin yolu, AB’nin yolu Can Atalay, Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay bunlardan geçiyor. Sen bunları serbest bırakacak mısın? AB’nin yolu Selahattin Demirtaş’tan, Emine Şenyaşar’dan ‘tweet attı’ diye gözaltına alınan gencecik çocuklardan geçiyor. Sen bunların gereğini yapacağına söz verdin mi? AB’nin yolu Diyarbakır’da tutuklu gazetecilerden, Galatasaray Meydanı’nda annesinin babasının, çoluğunun çocuğunun hakkını arayan Cumartesi Anneleri’nden geçiyor. Sen bunların haklarını teslim edecek misin? Cumartesi Anneleri’nin yolunu hepimiz gözlemek zorundayız. Hiç kimse evladının faili meçhul bir cinayete kurban gitmesini istemez. Bütün annelerin başımın üstünde yeri vardır. Meclis’e ne diyecekler bunlar? ‘Devlet adaletle yönetilir’ diyoruz. ‘Devletin dini adalettir’ diyoruz. Eğer bir Allah’ın kulu çıkıp ya ‘bu memlekette adalet vardır’ diyorsa gelsin beni görsün, bir ikna etsin” diye konuştu.
‘BENİM DEĞİL ASIL SİZİN SESİNİZ ÇIKMALI’
Ekonomi politikalarına ilişkin eleştiri yapan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bu program Türkiye’nin ekonomik anlamda bağımsızlığını büyük ölçüde kaybettiği programdır. Bir ülkenin bağımsızlığının iki ana damarı vardır; siyasal bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık. Ekonomik bağımsızlığınız yoksa siyasal bağımsızlığınız tehlikededir. Ekonomik soykırım programıyla zamlar yağmur gibi yağmaya başladı. Bağırıyor vatandaşlar, ‘Bu kadar zam geldi neden sesiniz çıkmıyor.’ Benim değil asıl sizin sesinizin çıkması lazım. Sadece zamlar değil, bu programın bir özelliği de yağmur gibi vergiler de gelecek. Vergilerin Anayasa’ya uygun ya da aykırı olmasına bakmıyorlar. Şimdi Bahçeli bugün ‘Emekliye seyyanen zam’ demiş. Elinden tutan mı var? Verirsin kanun teklifini, CHP olarak biz de destekleriz. Getir bakalım. Getiri mi? Saraydan izin alması lazım. Bakmayın öyle ‘biz ayrı partiyiz’ dediklerine. Saray ‘verin’ derse verir, ‘vermeyin’ derse vermez. Milliyetçilik kendi halkının çıkarlarını savunmaktır. Kimin işine yarıyor bu ekonomi soykırım programı? Döviz kurundaki 1 liralık artış, yani 25 liradan 26 liraya çıktığında devlete yükü 145,5 milyar lira. Bizim tarihimizde böyle bir şey yok. O yüzden Türkiye ekonomik olarak teslim alınmış vaziyette. 145,5 lirayı 85 milyon ödüyor. Bir avuç hariç, yeni doğan çocuk olmak üzere hepsi bunu ödüyor. Bundan kim yararlanıyor? Erdoğan’dan dolarla ihale alanlar. Dolarla gelir garantisi verilenler. Dolarla devlete borç para verenler. Kur korumalı mevduat sahipleri. Yurt dışından borç alıp, aldığı borca devletin hazinesini garanti edenler. Bu 5 gruba 85 milyon hizmet ediyor. Onun için bu program bir ekonomik soykırım programıdır” dedi.