Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmasının ardından yaptığı ilk açıklamadaki şu cümle aslında hafta başından beri devam eden tartışmanın özeti: Terörle demokrasi bir arada bulunmaz. Sırtını elinde Kalaşnikof, bomba, molotof olana dayayarak siyaset yapılmaz.
Cumhurbaşkanı’nın atıfta bulunduğu o konuşma 19 Temmuz 2015 tarihinde dönemin HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ tarafından yapıldı: Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz! (Yüksekdağ “Terör Örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.)
Hakkari’ye atanan kayyımı “Demokrasiye müdahale” olarak tanımlayanlar, hukukun işletilmesine gösterdikleri tepkiyi niyeyse sırtını Kalaşnikof’a, molotofa yani teröre yaslayanlara göstermiyor! Hiçbiri DEM Parti’ye “Neden hakkında terör soruşturması olmayan isimleri değil de terör örgütünün militanlarını aday gösteriyorsunuz” demiyor, diyemiyor!
Bir devlet kendi toprak bütünlüğünü hedef alan terör örgütüne karşı hukuk çerçevesinde, 85 milyon vatandaşı için bir mücadele veriyor. Ne ilginçtir ki, o terör örgütünün siyasi kanadının bile inkar etmediği “PKK-PYD-YPG” bağını bizim muhalefet partileri inkar ediyor! Görevden uzaklaştırılan HDP-DEM’li isimlere kendi partilerinden daha çok sahip çıkıyorlar.
Belki işlerine yarar, belki “Biz ne yapıyoruz” diye düşünmelerine katkı sağlar diye rakam vererek devam edelim… 1 Ocak 2015- 1 Mart 2021 tarihleri arasında HDP’nin 16 bin 700 üyesi hakkında terörden soruşturma açıldı. 3 bin 600’ü tutuklandı. Geçen dönem İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılan HDP’li belediye başkanlarının 36’sı terörden hapis cezası aldı.
HDP bu isimleri bilerek ve isteyerek, işin sonunun nereye gideceğini öngörerek aday gösteriyor. Ki ortalık karışsın, Türkiye dışarıya demokrasiyi askıya alan ülke olarak gösterilsin. Devlet teröre bulaşan her kimse onu görevden uzaklaştırmak zorunda. Efendim neden alınanın yerine belediye meclisinden biri gelmiyor?
Sorunun cevabı 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45 ve 46.maddelerinde verilmiş: Belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması, ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46.maddedeki makamlarca (İçişleri Bakanlığı/Valilikler) belediye başkanı veya başkan vekili, ya da meclis üyesi görevlendirilir.
Kanun bu kadar açıkken hala Kayyım’ı tartışan ya zırcahildir, ya da başka bir yol haritasına sahiptir. Üçüncü bir seçenek yok.
AK Parti’de öze dönüş denemeleri
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “Sahiller halkındır” diyerek kıyı şeridindeki kaçak ve halkın denize ulaşmasını engelleyen yapıları yıkma kararı…
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in velileri ve öğrencileri zora sokan “Beş yıldızlı otelde yılsonu balosu” tuhaflığına yerinde ve ölçülü müdahalesi..
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın hastanelerdeki randevu sıkıntısını ortadan kaldırmak için başlattığı “Onaylı Randevu” uygulaması.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın sosyal medyaya beğendiremese de emeklilere dokunan yeni uygulamaları..
Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı’nın henüz istenilen seviyeye gelmese de et fiyatlarını düşürmek için yaptığı hamleler…
Ve tabii ki Mehmet Şimşek’in kamudaki tasarruf hamleleri…
Muhalefet elbette beğenmeyecek. Eleştirecek, hatta dalgasını geçecek. Onların görevi bu.
Ama kim ne derse desin bunlar toplumun kahir ekseriyeti tarafından kabul gören hareketler. Şimdilik “Yetmez ama evet” boyutunda destek gördüğü doğru. Ama AK Parti’nin takip etmesi gereken rota bu. Milletin taleplerini önceleyerek hareket etmek.
AK Parti’yi AK Parti yapan temel dinamik bu değil miydi zaten?