Kafa karıştıran soruyu ‘yumruk’ örneğiyle açıkladı! ‘Görülen ile hissedilen deprem birbirinden farklı’

Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremler tüm Türkiye’yi derinden sarstı. En az 105 binanın yıkık ve ağır hasarlı olduğu iki büyük depremde ağır, orta ve az hasarlı binaları tespit çalışması devam ediyor. Afet bölgesinde yaşayanlar bir yandan bölgede devam eden artçılar yüzünden korku yaşarken uzmanlar ise vatandaşlara depremin şiddet ve büyüklüğü arasındaki farkları hatırlatmaya devam ediyor. 17 Ağustos 1999 Depremi’nden sonra hatırladığımız deprem gerçeğinde vatandaşları uyaran uzmanlar, depremlerin şiddeti ile büyüklüğü arasındaki farkın artık herkes tarafından bilinmesi noktasında önemli uyarılarda bulunuyor. Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu, sismografların çalışma mantığı kapsamında depremlerin büyüklüğü ve şiddeti arasındaki farkı tüm detaylarıyla açıkladı.

‘İKİSİ FARKLI ANLAMLARA GELİYOR’

17 Ağustos 1999’daki Gölcük Depremi’nden sonra birçok deprem uzmanı, depremlerin şiddetleri ve büyüklüklerine ilişkin önemli farklılıklar olduğuna dikkat çekmişti. Ancak aradan geçen neredeyse çeyrek asırlık süre zarfında bu iki değer arasındaki farkın vatandaşlar nezdinde yeterince net algılanamadığını fark eden uzmanlar son günlerde önemli hatırlatmalarda bulunuyor. Bu isimlerden biri de AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar. Geçtiğimiz günlerde AFAD Genel Merkezi’nde önemli açıklamalarda bulunan Tatar, “Şiddet ölçüsüne baktığımızda en büyük ölçü 12’dir. 6 Şubat’ta yaşadığımız 7.7 büyüklüğündeki depremin şiddeti ise 11’dir. Yani 12 olan bizim ‘tam yıkım’ olarak adlandırdığımız şiddetin bir önceki aşamasıdır. 7.6 büyüklüğündeki ikinci depremin şiddeti ise 10 şiddetine karşılık gelmekte” ifadelerini kullandı.

Mercalli şiddet ölçeği, depremin yeryüzüne, insanlara, doğal cisimlere, ve yapılara olan etkisini 1 ile 12 arasında bir ölçek ile belirliyor. Bu ölçeğe göre 1 ‘hissedilmez’, 12 ise ‘tam yıkım’ anlamına geliyor. Richter ölçeği (yerel magnitüd ölçeği), sismolojide kullanılan, dünya genelinde meydana gelen depremlerin sismograflarla ölçülen büyüklüklerini ve sarsıntı oranını belirleyen uluslararası ölçüm birimi olarak kullanılıyor.

‘YUMRUK’ ÖRNEĞİYLE AÇIKLADI

Depremin büyüklüğünün sismografla ölçüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Murat Utkucu, depremin şiddetinin ise farklı gözlemlere göre değişiklik gösterebileceğinin altını çizdi. Deprem şiddetinin çevredeki yıkım ve hasara bağlı olarak değişebileceğini belirten Prof. Dr. Utkucu, “Depremle ilgili büyüklük objektif, şiddet ise sübjektif bir değerlendirme” dedi. Büyüklük ve şiddet arasındaki farkın anlaşılması için bir örnek veren Prof. Dr. Utkucu, “Bir ‘yumruk’ örneği ile değerlendirecek olursak büyüklük atılan yumruğun kuvveti, şiddet ise yumruk atılan kişide oluşan etkiler. Yumruk atılan kişi bu eylemden kaçarsa kuvvet yani büyüklük ne olursa olsun şiddet farklı olur” diye konuştu.

‘İKİ TÜR SİSMOGRAF VAR’

Sismografların zayıf ve kuvvetli yer hareketlerini kaydeden farklı türleri olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Utkucu, zayıf yer hareketi sismografları, bölgesel olarak uzak noktalardaki zayıf ve geniş dalga spektrumundaki yer hareketlerini kaydedebileceğini açıkladı. Prof. Dr. Utkucu, ‘geniş bant sismograf’ olarak bilinen bu tür sismografların depreme yakın bölgelerde kurulduğunda yer sarsıntıları kapasitelerini aşacağından sağlıklı ölçüm yapamayacaklarını sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Murat Utkucu, depremi oluşturan faya yakın bölgelerde kurulan kuvvetli yer hareketlerini ölçen ‘kuvvetli yer hareketi sismografları’nın ivmeölçer olarak adlandırıldığını vurguladı. Prof. Dr. Utkucu, “Bu sismograflar, yerkürenin iç yapısını inceleyen geniş bant sismografların aksine mühendislik amaçlı tasarlanıyor” dedi.

‘HER NOKTADA DOĞRU SONUÇ VERMEZ’

Sismografların yer hareketlerini zamana bağlı olarak kaydettiğini ifade eden Prof. Dr. Murat Utkucu, sismografların doğru çalışması için başta ‘gürültüsüz ve sessiz’ ortamlara kurulması olmak üzere önemli faktörler olduğunu belirtti. Prof. Dr. Utkucu, geniş bant sismografların (titreşimleri en düşük frekanstan en yüksek frekansa kadar ölçümleyen sismograflar) sert sağlam ve kaya zeminlere kurulması gerektiğini söyledi. İvmeölçerlerinse yumuşak ve sert zeminlere kurulabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Utkucu, sismografların her noktada doğru sonuç vermeyeceğini de şu örnekle ifade etti:

“Zeminde kurulmuş bir sismografla 20 katlı binanın tepesine kurulmuş sismografın kaydı farklı olur. Yüksek katlı binalarda üst katlara çıkıldıkça deprem sırasında oluşan yer değiştirme artar. Bu da sismograf kayıtlarının farklı sonuçlar vermesine sebep olur.”

SİSMOGRAFIN BÖLÜMLERİ

Sismografların yer hareketlerini içinde bulunan bir sarkaç ile algıladığını açıklayan Prof. Dr. Murat Utkucu, sarkacın bulunduğu kısma ‘sismometre’ adı verildiğini de ekledi. Sismograflarda sismometre bölümünün yanında kayıtçı bir kısım da olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Utkucu, sismografın bölümleri ile ilgili, “Bugün kullanılan sismograflarda yer hareketleri sayısal olarak sismograf içine yerleştirilmiş sabit bir diske kaydedilir. Ayrıca ‘zaman’ unsuru deprem ölçümlerinde olmazsa olmaz noktalardan biri olduğundan, sismografların zamanı uydular üzerinden belirleyerek diğer ölçümlerle birleştirdiği ayrı bir bölümü de vardır” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir