Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Osmanlı padişahları, padişahlık dışında farklı uğraşları olan hükümdarlardı. Yavuz Sultan Selim kuyumculuk, Fatih sultan Mehmet bahçıvanlık, Sultan I. Abdülmecid batı müziği ve ressamlık, ince tarzı ve tasarımlarıyla Amerika’da açılan sergide birincilik alan Sultan II. Abdülhamid ise marangozlukla ilgileniyordu. Padişahların pek çok projesi ve tahtta oldukları dönemde inşa ettirdiği okullar, hanlar, köprüler ve camiler vardı. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan’ın da etkisiyle inşaat konusunda en önemli eserler Osmanlı topraklarında ‘kıyamete kadar ayakta kalmak üzere’ inşa edildi. Tüm bu eserlerin inşasından asırlar sonra, Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu Sultan II. Abdülhamid, ‘Hicaz Demiryolu’ projesiyle çok önemli bir rotanın hızla gidilmesini sağlamak üzere paşalarını görevlendirmişti. Demiryolu projesi pek çok önemli kente ulaşımın, ticaretin ve iletişimin de kolaylıkla yapılması demekti. Projenin inşası boyunca pek çok unutulmaz an yaşanmıştı. Ancak öyle bir tanesi vardı ki, kazara olması gerekenden 3 bin kilometre uzağa tren garı inşa edilmesine neden oldu! Peki nasıl oldu da gemilere verilen yanlış rota Mısır’a köşk, Dalaman’a ise gar yaptırdı?
OSMANLI’YI YENDİ, DALAMAN’I MÜLKİYETİNE GEÇİRDİ
19. yüzyılın başlarında Kavalalı Mehmet Ali Paşa Mısır’ı ele geçirdiğinde Mısır valisi olmuştu. Takip eden yıllarda Osmanlı ordularını yenerek Kütahya’ya kadar ilerleyen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın işgal ettiği yerlerin içinde, zamanın Osmanlı İmparatoru III. Selim’in annesi Mihrişah Hatun’a hediye ettiği Tepearası, Eskiköy, Dalyan, Ortaca, Akıncı, Güzelyurt ve Dalaman’ın tamamını kapsayan 360 bin dekarlık çiftlik alanı da bulunuyordu. Ancak Paşa’nın 1874’de doğan oğlu II. Abbas Hilmi Paşa, babadan oğula geçen Mısır’ın idaresinde yeni dönemi başlatmıştı. Tabii ki Dalaman’daki toprakların mülkiyeti de artık Paşa’nın elindeydi. Aynı yıllarda, yani 1900 ile 1908 arasında Osmanlı’nın en önemli projelerinden biri olan Hicaz Demiryolu’nun inşası için çalışmalar tüm hızıyla sürüyordu.
Osmanlı döneminde uzunluğu, askeri, siyasi ve ekonomik potansiyeli nedeniyle en önemli ulaşım yolu olan Hicaz Demiryolu, bin 464 kilometrelik rotaya sahipti. Paşa’nın malzemeleri ya da projeleri karıştığı için yanlış yere inşa edilen köşkünün ise ne yazık ki demiryolu projesinin kilometrelerce uzağında kalması artık yapıyı gar olmaktan çıkarmıştı. Hicaz Demiryolu, II. Abbas Hilmi Paşa’nın Dalaman’daki arazilerine uğramıyordu. Peki, tüm bunlara hangi basit hata sebep oldu?
HER ŞEY ROTALARIN YANLIŞ VERİLMESİYLE BAŞLADI
Dalaman 1900’lerin başında söğüt dallarından yapılmış 30 köy evinin bulunduğu ve henüz kimse tarafından keşfedilmemiş doğal güzelliklerle dolu nadide bir yerdi. Her geçen gün artan nüfus ve ihtiyaçlar, Dalaman’ın da keşfedilmesine öncülük ediyordu. Çok az kişi tarafından bilinen bu yerin hikâyesi ‘Hicaz Demiryolu Projesi’nin inşasıyla başlamak üzereydi. Son Mısır Hidivi II. Abbas Hilmi Paşa’da bir av köşkü yaptırmak niyetiyle Dalaman’ı seçmişti. Ancak onu ve 3 bin kilometre uzakta inşası süren demiryolunu bir sürpriz bekliyordu. Fransız mühendislerin yönettiği demiryolu projesi için inşaat alanına gidecek malzemeler, en hızlı ve kolay şekilde gemilerle bölgeye ulaştırılıyordu. II. Abbas Hilmi Paşa’nın av köşkü için malzemeler taşıyan gemi ile tren garı malzemesi taşıyan gemi limanda birlikle yüklenmiş ve rotaları mürettebata verilmişti. Burada yapılan bir hata ise Dalaman’a gitmesi gereken köşk malzemelerini Mısır’a, gar malzemelerini ise Dalaman’a gönderdi. Yani artık ne mürettebat, ne de inşaatı yapacak olan ustalar yaşanacaklardan haberdardı.
Gemilerin karışması ne yazık ki inşaatların malzemelerinin de yanlış şantiyelere gitmesi demekti. Ve inşaat tamamlanana kadar da bu hata kimse tarafından fark edilmedi. II. Abbas Hilmi Paşa, Dalaman’da inşa ettirdiği ve bahçesini onlarca özel bitkiyle ve ağaçla donattığı av köşkünün tamamlandığı hayaliyle araziye gittiğinde ise bir tren garıyla karşılaştı. Bu durum her ne kadar Paşa’nın çok istediği av köşkünü ona yar etmemiş olsa da, inşa edilen tren garıyla özel bir bağ kurmasını sağlamıştı. II. Abbas Hilmi Paşa, yaşanan karışıklığı hiç yadırgamadı ve gar tasarımıyla yapılan köşkü talihsiz şekilde kaybedene dek gözü gibi baktı.
BİNANIN YANLIŞ OLDUĞUNU İŞÇİLER BİLE FARK ETMEDİ
Osmanlı Padişahı II .Abdülhamid’in fermanıyla göreve getirilen Abbas Hilmi Paşa, İngilizler tarafından birkaç defa suikast tehlikesi atlattı. Sürekli tehdit altında olan Paşa’nın korunması için Sultan II. Abdülhamid, onu Mısır’daki İngiliz tehdidinden uzak tutmak için geçici olarak İstanbul’a çekti. II. Abbas Hilmi Paşa’nın yerine de Muhtar Ahmet Paşa’yı komiser olarak bölgeye atadı. Paşa’nın İstanbul’da ikamet etmeye başlaması, o tarihlerde Dalaman Ovası arazilerinin tamamı 1792 yılında kurulan “Valide Mihrişah Sultan Vakfı”na ait arazilerin güvenliğinin sorun haline gelmesiyle eş zamanlı yaşanmıştı. Yani II. Abbas Hilmi Paşa’ya yeni görevi için yol gözüküyordu. Araziler, dönemin feodal ağaları tarafından kullanılıyor ve hiç vergi vermedikleri, halka eziyet ettikleri iddiasıyla padişaha şikayetler geliyordu. Bu şikayetler üzerine II. Abdülhamid, Dalaman Ovası arazilerini idare etmek ve ıslah etmesi için 1903 yılında Abbas Hilmi Paşa’yı Dalaman’a göndermişti. Her türlü yetki verilen Paşa, 1903 yılı şubat ayında Nimetullah adlı gemisi ile Sarsala Koyuna ilk kez ayakbastı. İşte köşk olarak yapılması gereken inşaat tren garına da o zaman dönüşmüştü. Ancak inşaat bitene kadar, yapının hatalı inşa edildiği de kimse tarafından fark edilmedi. Öyle ki işçiler bina önüne bilet gişesi yapmış ve ray bile döşemişti. Dalaman’a geldiğinde yapılan yanlışlığı anlayan Paşa, bitmiş binayı yıktırmamış olsa da gişe bölümü ve rayları kaldırttı. İlerleyen yıllarda istasyonun yanına bir de camii inşa ettirdi. 1928 yılına kadar çiftlik Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın mülkiyetinde kaldı. Ancak sonra yaşananlar, garın Paşa’nın ellerinden kayıp gitmesine neden oldu.
Mısır Hidivi Abbas Paşa’nın çiftliğin reorganizasyonu için aldığı banka kredisini geri ödeyememesi üzerine gar binasının özel bir yasa ile Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1928 yılında Paşa’dan alınarak, Gros adında bir Fransız şirketine kiralanmasına karar verildi. Şirket tarafından 10 yıl işletildikten sonra, 1938 yılında Atatürk’ün vasiyeti doğrultusunda Ziraat Vekâleti’ne bağlı Devlet İşletmeleri Kurumu‘na devredilen bina, 1950’den sonra Dalaman Devlet Üretme Çiftliği oldu. Bu tarihten itibaren jandarma karakolu olarak da kullanılan bina, 1958 yılında Devlet Üretme Çiftliği’ne devredildi. Tüm bu süreçte, binadaki Osmanlı döneminden kalan koltuklar titizlikle korundu ve çevresine Mısır’dan getirilen bitkilerle botanik bir bahçe kuruldu. Çiftlik, 1984 yılından bu yana, 33 bin dekar arazisinin 6 bin 660 dekarında narenciye, 10 bin dekarında buğday ekimi yapılarak ülke ekonomisine önemli katkı sağlanan TİGEM çatısı altındaki, Dalaman Tarım İşletmesi Müdürlüğü olarak çalışmalarını sürdürüyor.