İstanbul alkışlara ev sahipliğine hazır

Seyhan Akıncı – İKSV’nin düzenlediği 26. İstanbul Tiyatro Festivali bu yıl ilk kez bir küratörün yönetiminde hazırlandı. Festival 26. edisyonunda sanatseverleri şehrin farklı noktalarında 24 tiyatro, performans ve dans gösterisiyle buluşturacak. Festivalin küratörü Işıl Kasapoğlu hazırlık sürecini “26. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programını oluştururken, ‘Bu dönemde bir festival ne anlatmalı?’ sorusundan yola çıktım. Programın hem yerli oyunlara yer açması hem izleyiciyi uluslararası yapımlarla buluşturması, çeşitliliği, farklı disiplinleri bir araya getirmesi, genç sanatçıları teşvik etmesi ve elbette ustalara da saygı duruşunda bulunması önemliydi. Bu ana hatların ışığında, meslektaşlarımla konuşup onları festivale davet ettim, festival için oyun üretmeleri konusunda onları teşvik ettim. İşte, 25 Ekim-26 Kasım arası izleyeceğiniz 26. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programı böyle ortaya çıktı. Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, KKTC, Yunanistan ve Türkiye’den 21 yapım ile üç perdeden gösterim içeren programda oyunlar, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da belirli bazı temalar altında toplanıyor festivalde. Örneğin ‘Bu İşte Bir Kadın Var’ teması, festivalde kadınlar tarafından yönetilen oyunların bir araya geldiği, sahne sanatları alanında kadın üretimini daha da görünür kılmayı amaçlıyor. ‘Molière’in 400. Yılı’ teması çeşitli Molière yorumlarını içeriyor. Festival ayrıca tiyatromuzun iki ustasına saygı duruşunda bulunuyor: ‘Yaşasın Demokrasi’ ile Haldun Taner’e ve ‘Şahları da Vururlar’ ile Ferhan Şensoy’a… İzleyiciler festivalin uluslararası seçkisinde ise günümüz tiyatrosunun önemli yönetmen ve koreograflarının eserlerini izleme fırsatı bulacaklar. Pasolini’nin doğumunun 100. yılı ise bir dans projesi olan ‘Pasolini: Gizli Yangınlar’ ile kutlanacak. Uluslararası programda ayrıca İspanya’dan bir kukla gösterisi ve Fransa’dan bir çocuk oyunu da yer alıyor” sözleriyle anlattı.

“Kibarlık Budalası”na dokunuş

Her yıl büyük bir heyecanla beklenen İstanbul Tiyatro Festivali 25 Ekim’de başlıyor. 26 Kasım’a kadar sürecek festivalin açılışı “Kibarlık Budalası Remix” oyunu ile gerçekleşecek. Oyun, bu yıl 400. yaşını kutlayan Fransız oyun yazarı Molière’in en sevilen oyunlarından “Kibarlık Budalası”nın çağdaş bir uyarlaması. Camekan Tiyatro’nun tek perdelik oyunu 25 Ekim’de Maximum UNIQ’te tiyatroseverlerle buluşacak.

Türkiye’den 15 yeni oyun

İstanbul Tiyatro Festivali 26. edisyonunda Türkiye’den 15 yeni oyun ilk defa izleyicilerle buluşacak. Programda festival için özel olarak tasarlanıp sahnelenecek iki gösteri de bulunuyor. Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan altı yapım sahnelerde, üç yapımsa perdede izleyicilerle buluşacak.

400.yaşın kutlu olsun 

Bu yıl Fransız oyun yazarı Molière’in 400. doğum yılı kutlanırken festival de tiyatronun bu eşsiz ismine ayrı bir bölüm ayırmış durumda. Açılışını bir Molière uyarlaması olan “Kibarlık Budalası Remix” ile yapacak festival ayrıca, “Molière’in Evi” olarak da anılan ve günümüzde faaliyetini devam ettiren en eski tiyatro topluluğu olan Comédie-Française’in Molière’in 400. yılını kutlamak üzere sahnelediği en seçkin oyunların perdeden gösterimleri gerçekleşecek. Topluluk, Molière’in en tanınmış eseri “Kibarlık Budalası”nda ünlü yönetmen çift Valérie Lesort ve Christian Hecq ile güçlerini birleştirerek yepyeni bir yapım sunacak. İstanbul Şehir Tiyatroları ise Molière’in 400. doğum yılı vesilesiyle uzun yıllar sonra “Tartuffe”ü tekrar sahneliyor. Yiğit Sertdemir’in yönetmenliğini üstlendiği oyunda, Orhan Veli’nin çevirisine şiirlerinden bestelenen şarkılar da eşlik edecek.

Ferhan Şensoy anısına

Festival, Pier Paolo Pasolini’nin 100. doğum yılını da yönetmenin dünyasını dansla yorumlayan “Pasolini: Gizli Yangınlar” ile kutlamaya hazırlanıyor. Yönetmenin benzersiz dünyasını dansla yorumlayan “Gizli Yangınlar” usta koreograf Monica Casadei’nin merakla beklenen yapımı, dünya prömiyerinden hemen sonra 21 Kasım’da İstanbullu izleyicilerle buluşacak. Diğer yandan Türk tiyatrosunun efsane ismi Ferhan Şensoy ile özdeşleşen “Şahları da Vururlar” oyunu ilk sahnelenişinden 42 yıl sonra yepyeni bir anlayışla Volkan M. Sarıöz’ün yönetmenliğinde 11 ve 12 Kasım’da Ses Tiyatrosu’nda sahnelenecek.

Festivalin kralı “Richard”

Monarşi’nin hikâyesi en çok anlatılan isimlerinden III. Richard, Okan Bayülgen’in yazıp yönettiği “Richard” oyunu ile bir kez daha sahnede dile gelecek. Festivalde prömiyer yapacak oyun dışında bir diğer III. Richard hikâyesi ise “III. Richard: Neden Yaptım”. Oyunun yönetmen koltuğunda Mehmet Birkiye otururken kral olarak karşımıza Hakan Gerçek çıkıyor.

Tüm çocuklara

Sert, kocaman ve içi boş bir boru olan Toyo’nun akrobat Gillou ile kurduğu dostlukta, müzisyen Coline’in eşliğinde şekilden şekle girerek bazen bir uçağa, kostüme, teleskopa veya bir eve dönüşmesiyle çocukların hayal gücünü harekete geçirecek ünlü sirk topluluğu Les Colporteurs’un eğlenceli gösterisi “Toyo!” 5 Kasım’da Alan Kadıköy’de, Institut Francais Türkiye’nin desteğiyle izleyiciyle buluşacak.

Kapanış: Şehre sevgilerle

“İstanbul Mon Amour” sabah saatlerinde başlayıp akşam saatlerinde sürprizlerle dolu bir partiyle son bulacak performanslar, tiyatro merkezde olmak üzere dans, müzik, görsel sanatlar, edebiyat gibi farklı disiplinleri buluştururken izleyiciler İstanbul’un farklı yaşam biçimlerini temsil eden bölgeleri boyunca bir yolculuğa çıkacak. 26 Kasım’da Süreyya Operası’nda başlayıp Şehir Hatları Vapuru, İMÇ, Kanyon, Galatasaray Lisesi ve Salon İKSV’de devam edecek. Festival biletleri passo.com.tr ve İKSV ana gişeden satışta. Eczacıbaşı Genç Bilet projesi kapsamında, belirli sayıda öğrenci bileti ise 10 TL’den satışta.

“Uzun vadeli ilişkilerin doğasına bakmak istedim”

Tiyatroseverlerle buluşmaya hazırlanan yabancı yapımlar arasında Ben Duke imzalı “Juliet ve Romeo” dikkat çekiyor. Aşkın iki kahramanı artık 40’larına gelmiştir ve her ölümlü gibi sıradanlıkla sınanmaktadırlar. 3 Kasım’da izleyicilerle buluşacak bu sıra dışı Romeo ve Juliet anlatısının yazarı ve yönetmeni Ben Duke, oyun ve festival ile ilgili, “Kısa vadeli ilişkilerden ziyade uzun vadeli ilişkilerin doğasına bakan bir eser yaratmakla ilgilendim. Bu şimdilerde değişiyor ama hâlâ esas olarak, çiftin onları ayıran engelleri aştığı ve ilk kez birleştiği anda biten hikâyelerden beslendiğimizi hissediyorum. Bir çiftin yaşadığı aile içi/ev dünyası hakkında bir şeyler söylemek için o anın ötesine bakmak istedim. Romeo ve Juliet’in bunun için mükemmel bir hikâye olduğunu hissettim, çünkü aşk ve içerdiği şeylerle ilgili gerçekçi olmayan beklentilerin bu kadar çok paylaşılmasının nedenlerinden biri de bu. Ters köşe aynı zamanda zamanlamadaki küçük değişikliklerin bu hikâyenin sonucu üzerinde ne kadar büyük etkileri olabileceğiyle ilgiliydi. İstanbul seyircisi ile buluşmayı dört gözle bekliyorum ve umarım bu işten zevk alırlar” açıklamasında bulundu.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir