Bir “İslamofobik” lider daha…
Hindistan Başbakanı Narendra Modi üçüncü kez Başbakanlığa doğru yürüyor.
Modi’nin otoriter yönetimine rağmen Hindistan, hala “dünyanın en büyük demokrasisi” olarak tanımlanmakta. Seçimler başladı. 6 hafta sürüyor.
Sonuç 3 Haziran’da açıklanacak.
970 milyon kayıtlı seçmen oy kullanıyor.
Yani… Yeni doğmuş bebeden, ak saçlılara kadar Türkiye’nin tüm nüfusunun 10 katından fazla seçmen.
15 milyon sandık çalışanı ve güvenlik personeli tüm Hintlilerin oy kullanabilmeleri için Himalayalardan Hindistan’ın ormanlarına ve Mangrovlarına kadar her yerde sandıklar kurmakta.
Tarım mevsimleri, okul sınavları, festivaller ve aşırı sıcaklara göre ayarlanan gerçekten görkemli bir lojistik başarı.
Modi’nin iktidar partisi 543 sandalyeli Parlamento alt meclisinde 303 sandalyelik çoğunluğa sahip.
Bunu daha da yükseğe çıkarıp otoriter yönetimi sağlam kazığa bağlamaya odaklanmış durumda.
Modi’nin partisi bu kez kazanırsa -ki öyle görünüyor- bağımsızlıktan sonraki ilk lideri Nehru’dan bu yana üst üste üçüncü kez kazanan ilk Hindistan Başbakanı olacak.
Ve…
Bunun için “dini milliyetçiliği” kullanıyor.
Ülkedeki 200 milyona yakın Müslüman Hintliyi hedefe koydu. Müslümanları dışlıyor.
Hatta geçtiğimiz hafta bir konuşmasında Müslüman Hintliler için “casuslar” söylemini kullandı.
Modi sözle kalmıyor…
Bölge ülkelerinden Hindistan’a sığınmacıları “Müslüman değillerse” vatandaşlığa alıyor. “Müslüman olanları” sınır dışı ediyor.
Hint tarihinin yüzlerce yıllık bir bölümünde İslam’ı kabul eden, Hindu dininden olan Hintlilerle barış içinde birlikte yaşamış, İngilizlere karşı bağımsızlık savaşlarında omuz omuza mücadele etmiş Müslümanları aşağılamakta. Devlet bürokrasisinde onlara yer vermiyor.
Rakibi bağımsızlıktan bu yana en güçlü ve en köklü siyasi parti olan Kongre Partisi’ni “Müslümanlara arka çıktığı ve iktidarı gelirse bu partinin Hindu zenginliklerini Müslümanlara dağıtacağı” gibi iddialarda bulunuyor.
ÇAYCI’NIN OĞLU
Narendra Modi, Hindistan’ın bağımsızlıkla birlikte kurucu partisi Kongre’yi “yolsuzlukları ortaya çıkarmak, cezalandırmak, zenginlikleri halka dağıtmak” vaadiyle iktidara gelmişti.
Bir çay satıcısının oğlu olarak bu “halk çocuğu” Hintlilere samimi ve inandırıcı görünmüştü. Modi karizmatik, hitabeti güçlü 100 milyonları ardından yürütebilecek bir politika ustası. 2014’te iktidara geldikten sonra gerçekten yolsuzlukların üstüne gitti.
Orta ve alt sınıf Hintlilere nakit aylık ve gıda dağıtımı gibi sosyal yardımlarda bulundu. Gençler arasında işsizlik hala çift rakamlı ama eskiye bakarak halk onu tutuyor. Modi, dış politikada da Hindistan’ın sesini duyurabildiği için yıllarca İngiliz sömürgesi altında ezik yaşamış Hintlilere “ulusal onur” psikolojisini sunuyor.
Örneğin…
Geçtiğimiz yıl Biden yönetimi tarafından Beyaz Saray’a davet edildi ve Kongre’nin ortak oturumunda kürsüye gelerek konuşma yaptı.
Modi’nin trolleri ve kendisine yakın işadamlarının elinde olan medyada bütün bu görüntüler döne döne gösterildi, övüldü.
Modi halka “bakın, gücü yurtdışına yansıtmak için içeride güçlü olmamız gerekiyor” diye seslendi.
Ve şöyle devam etti:
“Kendi ülkemizde güçlü olabilmek için de Hindu dayanışmasının sağladığı (Modi Müslümanları Hindu saymıyor. G.C) sosyal bütünlüğe sahip olmalıyız.”
Uluslararası Af Örgütü tarafından “aralıksız cadı avı” olarak adlandırdığı durum “aktivistler, gazeteciler hapse gönderiliyor, türlü zorbalıklara maruz kalıyor. Hindistan, Dünya basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 161. sıraya düştü” diye açıklıyor.
Müslümanları ötekileştirmesi için birkaç örnek…
Müslümanlar kamusal yaşamdan giderek daha fazla silinmekte.
Bir kanun Müslümanların istedikleri kişiyle evlenme haklarını kısıtlıyor.
Bir çok Müslümanın faal olduğu “et ticareti” engellenmekte. İslami okullar tamamen yasaklanmanın son basamağında.
Hinduların Müslümanlara karşı şiddetine göz yumuluyor.
ASİL GANDHİ
Hindistan’ın kurucu partisi ve 2014’e kadar iktidarda olan Kongre’nin yüzü Rahul Gandhi. Onun büyük babası laik Nehru Hindistan’ın ilk Başbakanı.
3 dönem başbakanlık yaptı.
Daha sonra Rahul’un büyük annesi İndira Gandhi Başbakan oldu.
Korumaları tarafından öldürüldü.
Ailenin suikast kaderi mi?
Rahul’un babası Rajiv Gandhi’nin de alnına yazılmıştı, o da suikasta kurban gitti.
Ama Kongre partisi hep iktidardaydı.
Rahul’un annesi Sonia, Kongre partisinin başına geçti.
Seçimleri kazandı, iktidarı sürdürdü.
Ancak aile büyüklerine suikastlar nedeniyle Başbakanlığı kabul etmedi.
“Ben Kongre Partisinin yüzü olurum, Başbakanlığı başka bir yetenekli partilimiz yapar” dedi.
Gerçekten de suikast zincirinin bir halkası olmadı.
Şimdi Rahul Gandhi de annesinin yolunda.
“Partinin lideri değilim. Seçimi kazanırsak Başbakan olmam. Ben sadece köklü Kongre Partisi’nin yeniden iktidar yürüyüşü için bu Hindistan bağımsızlığının simge partisinin yüzü olarak mücadele ediyorum” dedi.
Herhalde o da annesi gibi ailesinin kaderinde yazılı suikastların bir halkası olmamak travmasını yaşamakta.
……………..
Ancak Rahul Gandhi gene de Başbakanlar ailesinden olduğu için halk tarafından “asil sınıf mensubu” olarak görülüyor.
Popülaritesi yüksek “halk çocuğu” ama “dünya lideri” olabilen Modi karşısında şansı zayıf.
Modi’nin bu seçimi alması ileride “bu kez de Hindistan’daki Müslümanların küresel sorununu” yaratabilir. Kaygı duyulan da bu.
Modi, Hindu dininden olanları Hintli sayıyor.
Hindu dini ve 3 bin yıllık kast sistemi, yeniden dünyaya gelmek inancı bir sonraki yazıya.