İran’da yaşlı ve yalnız bir kadın olmak

MÜJDE IŞIL- Bu sene Berlin Film Festivali’nin en dikkat çeken yapımlarından biriydi “Keyke mahboobe man/En Sevdiğim Pastam”. İranlı sinemacılardan kiralık katil filmi izlemiştik, yeraltı müziğinin etkisini izlemiştik, ilk kez ilişki yaşamış iki gencin hastane hastane dolaşmasını da izlemiştik. Ama iki yaşlının tek gecelik ilişkiyle yalnızlıklarına çare aramalarına daha önce şahit olmamıştık. İranlı yönetmenler Maryam Moghadam ve Behtash Sanaeeha’nın imzasını taşıyan “En Sevdiğim Pastam” bu açıdan bir nevi devrim yaptı. Elbette başarıları cezasız kalmadı ve yönetmenlerin, filmin dünya prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’ne katılmasına ve İran dışına çıkmalarına izin verilmedi.

70’lerindeki Mahin, dul bir kadın. Kızı belli ki rejimden uzaklaşmak için yurt dışında hayat kurmayı tercih etmiş. Mahin’in yaşamı evinde ve kızıyla yaptığı telefon konuşmalarıyla geçiyor. Bir gün arkadaşlarıyla bir araya geldiği ev toplantısında onların önerilerine kulak asıyor. Ve kendini yaşama bağlayacak yeni bir ilişki için uygun aday arayışına başlıyor. Girdiği ekmek kuyruğunda, dolaştığı parkta yaşına uygun ve can yoldaşı olacak bir erkek arkadaş bakınıyor. Emekliler lokalinde tek başına yemek yiyen taksi şoförü Faramarz’ı evine davet ediyor.

Mahin’in karakteri hem lokal hem de global açıdan çok iyi çizilmiş. Mahin’in durumu aslında coğrafyalar üstü bir yalnızlık hâli. Yalnız yaşlıların sıkışmışlık hâlini en gelişmiş ülkelerdekiler bile hissediyor. İran’daki durum ise üstüne tuz biber ekiyor. Çünkü kadının evinden başka tek başına bir yaşam alanı yok. Giyim kuşamından yanında kimin bulunması gerektiğine kadar her şey kurallarla belirlenmiş. Mahin, Şah dönemini yaşadığı için daha şanslı bir kuşaktan geliyor. Ahlak polisinin tutuklamaya çalıştığı genç kızı korumaya çalışması da bu yüzden.

Mahin’in içinde bulunduğu açmazlara şahit olduktan sonra Faramarz ile yakınlaşması hem romantik hem de mizahi anları beraberinde getiriyor. Birbirlerini tanıma çabaları, ergenler gibi davranışları, sanki ilk aşklarını yaşıyormuşçasına heyecanları filmi duygusal bir noktaya taşıyor. Lily Farhadpour Mahin rolünde, Esmail Mehrabi de Faramarz’da çok başarılı.

NEFES ALMA İMKÂNI YOK

Yönetmen-senaristlerin finale doğru yaptıkları hamle ise ‘kadının adı yok’tan ‘İran’da kadının nefes alma imkânı yok’a evriliyor. Sabah aydınlığından gece karanlığına uzanan hikâyede ümitlensek de rahat bir nefes aldırmıyor film. Aniden beklenmedik bir finale geçiş, seyircide şok etkisi yaratsa da bunların yaşandığını ve kapalı kapılar arkasında ne suskunlukların, ne üzüntülerin var olup da yokmuş gibi davranıldığını bilmek zaten yetiyor da artıyor bize. “En Sevdiğim Pastam” bu yüzden derin bir iz bırakıyor ardında.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir