İki fragman bir fotoğraf

Dizinin toplumdaki yansımalarına bakarsak, toplum diziden daha trajik bir hâl aldı. Bugüne kadar görmezden geldiğimiz toplumsal çürümenin fotoğrafını da böylece çekmiş olduk.

Sevgi ile nefret arasında kalan toplumlar tehlikelidir. Bir kelimeyle ayaklanabilir, bir pavyon dansıyla şuurunu kaybedebilirler. Böyle bir toplum, sorunları anlamak, üzerine düşünmek, sorgulamak ve hatta çözüm üretmekten de bir o kadar uzaktır. Yılmaz Erdoğan’ın “İnci Taneleri” dizisi öldürülen, sömürülen, şiddete uğrayan kadınları ve kültürel yozlaşmayı anlatıyor. Aynı zamanda hoyrat, kaba, umarsız davranışlarla insanların birbirlerine nasıl yabancılaştığını ince ince işleyen bir dizi. Dizi sonraki bölümlerde nereye doğru evrilir bilmiyorum. Amacım da diziyi anlatmak değil. Ama dizi daha başlamadan, tanıtımına ilişkin iki fragmana bakarak toplum olarak sorunlara yaklaşımımızı, verdiğimiz tepkileri ve gelişmeleri önemsiyorum. “Bir dizi bu kadar mı yanlış anlaşılır?” sorusunu da sorarak.

***

Dizinin ilk fragmanında karısını öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan bir adamın “Senin failin de olmak varmış” sözüne, “Edebi cümlelerle kadın cinayetleri meşrulaştırılıyor” diyerek kadın örgütleri tepki gösterdi. Oysa meseleyi anlamadan “kadın cinayetleri romantikleştiriliyor” diyerek sosyal medyayı ayağa kaldıranlar, aile içi zinayı meşrulaştıran, çarpık ilişkileri “aşk” diye sunan pek çok diziye seslerini dahi çıkarmıyorlar. Seviyesi hayli düşük, çarpık ilişkileri görmüyorlar. Bu dizilerin nasıl normalleştirildiğini de…

Ayrıca kadın örgütlerinin asıl sorgulamaları gereken şey; dizinin ikinci tanıtım fragmanında pavyonda çalışan Dilber karakterinin pavyon dansına, özellikle kadınların gösterdiği ilgi olmalıydı. Çünkü pavyon dansı, kıyafetleri ve pavyon trajedisi bir anda en popüler eğlence sektörü hâline dönüştürüldü. “Dilber dansı” kursları açıldı. Pavyon elbiseleri yok sattı. Elbise giyip dansı öğrenenler hemen bir video çekip sosyal medyada paylaştı.

***

Medyanın dizi tanıtımından hemen sonra kamuoyundaki etkileşimi ve tepkileri sunuş biçimi de hayli sorunlu: “Pavyonlara zam geldi.” “Dilber elbisesi yok satıyor.” “Dans kursları doldu taşıyor” başlıklı haberler, aslında bizim toplumsal meselelere ne kadar çarpık baktığımızın da özeti gibi. Yani trajik bir konuyu işleyen bir dizinin toplumdaki yansımalarına bakarsak, toplum diziden daha trajik bir hâl aldı. Bugüne kadar görmemezliğe geldiğimiz toplumsal çürümenin fotoğrafını da böylece çekmiş olduk. Sanırım medyada bu konuya en profesyonel en doğru açıklama sanatçı yazar Aydilge’den geldi. Babası yıllar önce pavyonda çalışan kadın hastasına kanser olduğunu açıkladığında, kadın “Ben zaten kanserin içindeyim. Yıllardır yaşıyor muyum ki öleyim!” diyor. Aydilge, “O elbise sadece bir elbise değil. O dans sadece bir dans değil. Onların temsil ettiği pavyon kültürü binlerce kadının acısıyla yüklü. Yani dans ederken bu acılarının üzerinde tepiniyorsunuz. Bu akımlar gelip geçecek, yenilip bitirilip tüketilecek, gülüp eğlenilecek, hesabı ise gerçek Dilber’ler ödeyecek, belki de hayatlarıyla” diye açıklıyor durumu.

***

Ödüyorlar da. Hem de hayatlarıyla! Sadece son birkaç yılda medyanın satır aralarına sıkışmış haberlere bakın: Bu ülkede çalıştığı pavyonun sahibinden kardeşinin tedavisi için alacağını istediği gerekçesiyle dövülerek öldürülen kadınlar var. Pavyonda iki müşterinin masasında oturduğu gerekçesiyle erkek arkadaşı tarafından öldürülen kadınlar var. Pavyonda çalışan ve erkek arkadaşı tarafından sürekli şiddete maruz kalan, evinde, sokakta ölü bulunan kadınlar var. Katilleri de hep aynı: Pavyonda çalışan kadınları kendilerine gelir kapısı yapanlarla, malını, mülkünü bu kadınları görmek için pavyonlarda harcayanlar. Bunlar tabii görmek istemediğimiz gerçekler. Bu yüzden artık nerede, neye, nasıl tepki göstereceğini bilmeyen bir toplum olduk. Ülkenin kangrene dönüşmüş sorunlarına yabancılaştık. Neyi kendimize dert edinip edinmeyeceğimizi bile bilmiyoruz. Kim demişti, “Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yok” demişti. İşte bizde görünen fotoğraf tam bu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir